Melkan Tabanlıoğlu'nun kardeşi Özlem'e özel olarak düzenlediği partide başta ikoncan tabir edilen Eda Taşpınar ve son genç sevgilisi olmak üzere herkes vardı.
Galerici Murat Pilevneli, Haluk Akakçe'nin kankası manken Tuba Ünsal, galerici Hazer Özil de partinin davetlileri arasındaydı.
İki galerici de bu aralar yabancılarla çalışma telaşındalar. Özil'in Ghada Amer'den sonra ağırladığı yabancı isim Herman Nitsch. İstanbul'un en nezih, hijyenik semti Nişantaşı'nda 1960'ların aksiyonist Viyanalı performansçısının ne işi var hiç anlayamadım doğrusu... Avusturyalı küratör bir arkadaşım Nitsch'in yaşadığını bile bilmiyormuş.
İstanbul'a sergi açmaya geldiğini söyleyince çok sevindi. Her neyse kimsenin aksiyonistliğiyle oynamak istemem. Partiye dönecek olursam, gazeteci Yazgülü Aldoğan, Arhan Kayar'ın yanı sıra ben çıkarken yeni gelenler arasında Eren Talu da vardı. Zencefilli şatların, ızgara somonların, asma yaprağında sote edilmiş levreklerin servis edildiği partide Melkan ve Murat Tabanlıoğlu'nun yakın dostları Ömer Uluç ve Vivet Kanetti'yi de gördüm. Uluç, bütün gün Yapı Kredi Kazım Taşkent Sanat Galerisi ve Sermet Çifter Kütüphanesi'nde açılacak büyük sergisi için çalışmış ama partilemekten geri kalmamıştı.
Sarman Beyoğlu kedisi
Parti boyunca en çok barın üstünde beyaz lame bir kostümle dans eden kadınla ilgilendiğini söyleyebilirim. Ayın on ikisinde açılacak sergisiyle ilgili tek lakırdı etmedi. Sadece serginin katalogunda kendisiyle ilgili özel bir filmin DVD'sinin yer aldığını öğrenebildim.
Bade'de artık Ayvalık'ta yaşayan müzik yazarı Derya Bengi çalıyordu. Bir önceki partide Eda Taşpınar'dan öğrendiğim tüm dans figürlerini tatbik etmek suretiyle bol bol dans ettim.
Bade'de ayna olmaması bunu biraz imkânsız kılıyordu ki sobaya vuran yansımamla yetinerek ikoncanın yaptığı gibi hem kendimi seyrederek ve buna bayılarak hem de minik adımlar atmayı başardım. Ta ki sobaya vuran yansımamın beni şişman mı şişman gösterdiğini, leopar desenli etekliğimle hamile sarman cinsi bir Beyoğlu kedisini andırdığımı fark edene kadar...
Son durak Tamirane
Daha sonra gittiğim partilerde, örneğin Tamirane'nin birinci yaş günü kutlamasında, buna, yani doğru yere yansımaya özen gösterdim. Tamirane'nin partisinde kayıp düşmemeye çalışarak çok vakit kaybettim nitekim...
Santralİstanbul külliyen, Tamirane dahil, topuklu dostu mekânlar değil! Topuklarınız ya nemli çamura gömülüyor ya epoksi dökülmüş zeminlerde süper kayabiliyor ya da iskele gibi boşluklu yan yana dizilmiş rabıtaların arasına giriyor ve sizi en güzel görünmek istediğiniz anda fena rezil edebiliyor.
İstanbul Modern'de başlayan parti trafiğimin yine orada sonlandığını söylemek isterim. Absolute partide müzenin bahçesine kurulmuş beyaz çadırda zencefilli ve kızılcık şuruplu votkalar ikram edildi. Yaş ortalaması o kadar düşüktü ki kendimi Michael Jackson gibi Neverland'de hissettim.
Çok geçmeden plastik beyaz çadırın içinde yansıyacak bir yer bulamamış olmayı da fırsat bilerek partiden erken mi erken ayrıldım.