Ben henüz 5-6 yaşlarımdayken bendeki yeteneği ailem ve öğretmenlerim keşfetmişti. Birgün Medrano Sirki'ne gittiğimizde kendimi sahneye attığımı hatırlıyorum. Kendini müziğe kaptırmış, gözleri kapalı dans eden bir kız düşünün. Gözlerim, salonu dolduran seyircilerin alkışlarıyla açıldı. İlkokul birinci sınıftayken yönlendirmeler ile önce bale, daha sonra tiyatro eğitimi için konservatuvarda eğitim aldım. Küçükken öğretmen olmak isterdim ancak daha sonra öğretmen karakterine ne mutlu ki filmlerimde can verdim.
Canım annem Melek Koçyiğit'in hayallerini gerçekleştiren 'Hülya'sıydım ben. O zamanlar elbette tahmin etmiyordum bugünleri ama eminim ki yaşadığı sürece üzerime titreyen annem, zaten bunu görmüştü ve bu uzun yolda hep arkamda durdu. Bu yolda adımlar atmam için beni hep cesaretlendirdi. Bu yolda engellerle de karşılaştık elbette... Filmlerin sessiz çekildiği dönemde kendimizi seslendiremiyor oluşumuz bir engeldi. O dönem birbirinden değerli tiyatro sanatçıları bizleri seslendiriyordu. Gerek zaman sıkıntısı, gerek yapım şirketi talebi ile bu durum bir 10 yıl kadar devam etti. Sonrasında kendimizi seslendirmeye başladık.
HESAPLI KİTAPLI GİTMEDİM HİÇ!
Ankara Devlet Konservatuvarı'nda henüz tiyatro öğrencisiyken Susuz Yaz ile sinema hayatım başladı. Bu filmden sonra ardı ardına film teklifleri ile kendimi setlerde buldum. Hesaplı kitaplı gitmedim hiç. Bir müddet sonra seyirci ile aramda duygusal bir bağ oluştu ve ortak değer yargılarımıza saygımı koruyup, sevgimi hep taze tutarak yol aldım. Yola çıkarken yaşadığımız Türkiye ile bugünün Türkiye'si arasında, kendi mesleğimin imkanları, geldiği nokta arasında mukayese edilemeyecek kadar farklar var elbette. O zamanlar yönetmen, kameraman ve asistanları haricinde üç-dört set işçisinden oluşan bir ekibimiz vardı. Bugün ise sayıları azımsanmayacak kadar fazla sette çalışanların. En basit örnek olarak bunu söyleyebilirim. Bugün teknik imkanların sağladığı olanaklardan yoksun geçen o dönem muhteşem bir emeğin sonucu idi. Günümüzde sinema okulları ile kişiler mesleklerinin eğitimini alarak sektörün içinde güçlü bir şekilde var olabiliyorlar. Bir filmin konusuna artık sinema salonu işletmecileri karar vermiyorlar. Maddi sıkıntı problemleri sponsor desteklerle hafifletilerek daha özgün yapımlar ortaya konulabiliyor. Gelinen nokta ile iftihar ediyorum. Bu kadar güçlü ve zengin bir kültüre sahip ülkemi ve mesleğimi bence aydınlık, çok güzel yarınlar bekliyor.