Van Doğu Anadolu Bölgesinde yer alır. Anadolu'nun en büyük kapalı havzası olan Van Gölü kıyısında toprakları verimli, akarsuları bol, iklim koşulları oldukça elverişli bir yerleşim merkezidir.
Tarih
Şehir Urartulardan kalmadır. Urartuların başkenti olan Van'ın o zamanki adı Tuşpa idi. Van'ın tarihi MÖ 7000 yıllarına kadar uzanır. Van Kalesi'nin 6 km güneyinde bulunan Tilki tepe ve Van Gölü'nün kuzeyindeki Ernis Mezarlıklarında yapılan kazılarda Kalkolitik, Bronz ve Demir devrine ait kültürel buluntulara rastlanmıştır. Şehri ilk kuran Asur Kraliçesi Semiramis'tir. Bu bölgeye önce Hurriler yerleşmişlerdir. Urartular zamanında şehir bir imparatorluk merkezi haline gelmiştir. Urartulardan sonra şehre Medler, Persler, Büyük İskender, Selevkoslar, Ermeniler, Partlar, Romalılar, Sasaniler ve Bizanslılar hakim olmuştur. M.S. 675 yılında Müslüman Araplar şehri fethetmiş, daha sonra şehre yine Bizanslılar, bunları yenen Selçuklular ve sonra İlhanlılar, Celayirliler, Karakoyunlular, Akkoyunlular,Safeviler ve en sonunda Osmanlılar hâkim olmuştur.
Hurrilerin MÖ 2000'lerden itibaren Van Gölü'nden başlayarak Kızılırmak ve Yeşilırmak'ın Karadeniz'e döküldüğü yerlere kadar uzanan bir bölgeye hakim oldukları görülür. MÖ 13. yüzyılda Hurri-Mitanni siyasi teşekkülün merkezi otoritesi zayıflamış ve beyliklere bölünmüştür. Asur Kralları bu küçük beyliklerini hakimiyetleri altına almaya çalışmış ve bu sırada Van Gölü çevresinde Batı İran'a kadar olan bölgede Urartular ile Asurlular arasında mücadeleler başlamıştır. Urartu-Asur mücadelesi MÖ.VI. yüzyılın ortalarına kadar sürmüş, Urartular bu dağlık ve zor arazi şartlarına sahip bölgeyi egemenlik altında tutmuştur.
1893 yılı Osmanlı nüfus sayımına göre Van'da yaşayan kişi sayısı 51.149 kişidir. Bunların büyük çoğunluğu (%64,6) Ermenilerden oluşmaktadır (33.053 kişi). Van'daki Türk nüfusu ise toplam 18.096 kişiydi ve nüfusun %35,4'ü Müslümanlardan oluşmaktaydı.
Urartular'ın başkentliğini yapmış olan Van Kalesi, 3000 yıllık görkemiyle hala ayaktadır. Van Kalesi'nde Urartular'dan kalan kaya ve oda mezarları, tapınaklar, yazıtlar ve bazı yapılar bulunur.
Van şehri I. Dünya Savaşı'na kadar kalenin güney kısmında surlarla çevrili bölgede kuruluydu. Bu şehrin kalıntıları günümüze ulaşmıştır. Surlara ait bazı kalıntılar vardır ve sağlam olan tek kapı güneye bakan Orta Kapı'dır. Mimar Sinan'ın eseri olan Hüsrevpaşa Külliyesi han, hamam,türbe,imaret,çeşme ve medreseden oluşuyor. Bölgede sağlam kalan tek hamam bu külliyenin bir elemanı olan Çifte Hamam'dır. Eski Van'da günümüzde kullanılan tek eser Kaya Çelebi Cami'dir.
Eskiden çok görkemli bir mekân olan Van Ulu Camisi ne yazık ki günümüzde yıkılmıştır ve sadece minaresi sağlam kalabilmiştir. Kızıl Cami'ninde aynı şekilde minaresi günümüze ulaşmış ve diğer bölümleri yıkılmıştır. Kentte ayrıca günümüze ulaşan S. Dsirvanor, S. Stephan, S. Vardan, s. Neshan, şehrin en eski kilisesi olan ve Çifte Kilise olarak da anılan S. Paulos ve S. Petros Kiliseleri bulunur. Ayrıca eskiden İsa'nın çarmıhına ait bir parçanın saklandığı Meryem ana (S. haç, Tiramary) kilisesi ve Madır burcunun üstüne yapılmış Vaftizci Yahya (S. Hovhannes) kiliseleri yıkılmıştır. Hüsrev Paşa hanının temelleri Kaya Çelebi ve Hüsrev Paşa Camileri arasında görülebilmektedir. Şehrin batısında bulunana Horhor bahçeleri şehrin surlar içerisindeki bahçeleri durumundaydı ve İskele Kapı'nın hemen önündeydi. Ayrıca bahçelerin yakınında halen kalıntıları olan Horhor Cami ve Medresesi bulunuyor. Evliya Çelebi'nin görkemle anlattığı kale ve Eski Van şehri şu anda bakımsız bir haldedir.
Ulaşım
Van şehri, geçmişinden gelen ve günümüzde de devam eden stratejik öneminden dolayı daima işlek olan yollara sahip olmuştur. Güneydoğu ve Kuzey Anadolu'dan gelen iki önemli karayolu Van'da bileşerek İran'a uzanır.