Nasıl bir hazırlık süreci geçirdiniz?
Sanat yönetmenimiz Mike Downey ve festival danışmanımız Mirsad Purivatra bir yıl boyunca dünyanın prestijli film festivallerini takip ediyor. Sonra bu festivallerde öne çıkan filmleri ve kendi seçkilerini derleyerek oluşturdukları planı festivalden altı ay önce bizlere sunuyor. Bu adım, festivalimizin çatısı oluyor. Biliyorsunuz, Antalya'yı turizmin başkenti olduğu kadar sinemanın da başkenti yapma vizyonumuzla ülkemiz sinemasının gelişmesine katkıda bulunmayı amaçlıyoruz.
FESTİVAL SAYESİNDE ANTALYA KÜLTÜREL OLARAK DA ÖNE ÇIKIYOR...
Kesinlikle! Her ne kadar tarım ve turizmle anılan bir şehir olsa da kültür ve sanat alanında da son dönemde çok önemli gelişmeler gösterdik. Şüphesiz bunda uluslararası boyuta taşıdığımız Piyano Festivali ve Uluslararası Film Festivalimizin katkısı çok büyük. Bu yıl 55'incisini düzenleyeceğimiz festivalde 55 filmlik bir seçkiyi sinemaseverlerle buluşturuyoruz. Sizin aracılığınızla festivalimize tüm sinemaseverleri davet ediyorum.
Festivalin dikkat çektiği konuların başında, göç, mültecilik, ekonomik, sosyal ve duygusal dışlanmışlık geliyor. Neden bu konuların altını özellikle çizmek istediniz?
Türkiye'nin bu yaşanan insanlık dramına karşı gösterdiği insani tutum, tüm dünya tarafından da takdirle karşılanıyor. Sinemanın hayatın içerisinden bir sanat dalı olmasını sağlayan en büyük etken, duyarlılıktır. Biz de festivalimizin temasını bu duyarlılıkla oluşturduk.
Altın Portakal'ın 55 yıldır istikrarlı bir şekilde yoluna devam edebilmesinin sebeplerini neye bağlıyorsunuz?
Efes'te yaşamış felsefeci Heraklitos'un "Değişmeyen tek şey, değişimin kendisidir" sözü buna en açıklayıcı cevap olur sanırım. Aynı zamanda bu festival, sinema endüstrisi kadar hızla gelişip değişen bir sektörle, yıllardır kadim bağlar kuran Türkiye'nin ilk film festivali. Antalya'yı ülkemiz sinemasının dünyaya açılan bir limanı yapma gayreti ve özverisiyle her yıl çıtamızı biraz daha yukarı çekmeyi stratejik bir hedef olarak belirledik.
Geçtiğimiz yıl festival öncesi 'Ulusal film yarışması' kategorisinin kaldırılması tartışmalara yol açmıştı. Üzerinden bir yıl geçti. "Doğru kararı vermişiz" diyor musunuz?
Biz ülkemiz sineması adına somut çıktıları gözeten, çözüm üreten bir bakış açısı ve tarihi misyonumuzun da bize verdiği sorumlulukla hareket ettik. Bu yönde de festival içeriğinde ketegorisel bazı değişiklikler gerçekleştirdik. Şu an dünyada lider konumundaki film festivallerinin tarihlerine baktığımızda benzer değişimleri gözlemleyebiliyoruz. Uluslararası Jüri'nin değerlendirmesine açtığımız yarışma programımıza çoğunluğu Türkiye'den olmak üzere 26 ülkeden başvuru aldık. Geçtiğimiz yılın neredeyse iki katı. Sanat Direktörümüzün değerlendirmesi sonucu sekiz uluslararası ve iki Türk yapım yarışmaya davet edildi.
KENDİMİ BU ŞEHRİN HİZMETKARI GİBİ GÖRÜYORUM
Doğma büyüme Antalyalısınız. Ve doğup büyüdüğünüz şehirde Belediye Başkanı olarak hizmet veriyorsunuz. Nasıl bir his?
Doğduğum, büyüdüğüm, hayatımı ve geleceğimi adadığım Antalya'ma hizmet etmek gençliğimin hayaliydi. Çok şükür Allah bana bunu nasip etti. Hemşerilerimizin teveccühüyle bu göreve gelmiş bir belediye başkanı olarak kendimi hep bu şehrin hizmetkârı olarak gördüm. Ben her zaman "Bizim çalışmalarımızın, hizmetlerimizin asıl sahibi, mimarı, mühendisi Antalya halkıdır" derim. Bunu da tüm hemşerilerimiz bilir. En büyük isteğim hemşerilerimize layık olabilmek, yaptığımız hizmet ve projelerle Antalya'mızı daha da ileriye taşıyabilmek.
Peki sizinle birlikte Antalya'da temel olarak neler değişti?
Her şeyden önce zihniyet değişti. Kronikleşen sorunların Menderes Türel ile birlikte çözülebileceği yerleşik bir kanaate dönüştü. Altyapıdan üstyapıya, sağlıktan spora, eğitimden sanata önemli hizmet ve projeleri hayata geçirdik. Antalya bir yeryüzü cenneti ve biz burayı dünyanın en güzel kenti yapmaya kararlıyız. Burada kuracağımız film stüdyoları ile Hollywood'u Antalya'ya taşıyacağız. Projelerimiz tamamlandığında dünyanın en güzel şehirlerinden biri olmaya aday olacak.
ANTALYALILAR BENİM KISA ŞORTLU HALİMİ BİLİR
Alışık olduğumuz 'soğuk siyasetçi' modelinden uzaksınız. İnsanlar sizi güler yüzlü ve sempatik buluyor. Bu bir imaj mı yoksa gerçekten göründüğünüz gibi misiniz?
Antalya'da yaşayanlar bunun asla bir imaj olmadığını bilir. Çünkü hemşerilerimizin pek çoğu bırakın beni, ailemi tanır. Babamı, annemi, kardeşlerimi herkes bilir. Hani derler ya "Senin kısa şortlu halini bilirim" diye, çarşıya çıktığımda belli bir yaşın üzerindeki teyzeler, amcalar benim ufaklığımı bilir. Ben 7'den 70'e herkesin, tüm Antalya'nın belediye başkanıyım. Dolayısıyla büyüklerimize saygıyı, küçüklerimize sevgiyi eksik etmeden Antalya'mızı daha da ileriye taşımaya çaba gösteriyorum. Kaynak: Posta