İstanbul'dan yola çıkarak önce Tekirdağ sonra Çanakkale üzerinden Ege'nin kıyısından inelim… İnmeden önce Gökçeada'yı ziyaret edelim ve adanın biraz keyfini çıkaralım. Ege Denizi'nin kuzeyinde, Saros Körfezi girişinde yer alan bu güzel ada, 91 kilometre kıyı şeridine sahip... Türkiye'nin en büyük adası olan Gökçeada, güneşin en son battığı yer olarak biliniyor... İster denize girmek, ister mehtaba karşı keyif çatmak için tercih edebileceğiniz Gökçeada, ülkemizin en şirin rotalarından... Özellikle tertemiz denizi tam bir efsane. Gerçi deniz biraz soğuk ancak burada yüzmenin keyfini hiç bir yerde bulamayacağınızdan emin olabilirsiniz. Buraya kadar gelmişken eski Rum köylerini de görmeden dönmek olmaz. Bademli, Zeytinli, Tepeköy ve Dereköy muhakkak görülmeli... Özellikle Bademli Köyü muhteşem bir Ege manzarası sunuyor. Buradan gün batımını seyrederken yöreye özgü yemekleri muhakkak tatmanızı öneririm. Rum köyleri arasından en iyi korunmuş durumda olan Zeytinli Köyü'nü ziyaret etmenizi şiddetle tavsiye ederim...
BOZCAADA'YA GİTMEYELİM Mİ?
Gökçeada'dan sonraki rotamız Bozcaada... Çanakkale Boğazı'nın hemen girişinde yer alan bu ada, büyülü atmosferiyle huzurlu tatil sunuyor. Akvaryum berraklığındaki masmavi denizi, adanın her köşesinde uzanan el değmemiş sessiz koyları, tarihi konaklarla süslü sokakları ve gelişmiş turizm olanaklarıyla her yıl binlerce insanı misafir eden Bozcaada, fotoğrafçıların da sık uğradığı noktalardan... Arnavut kaldırımlı sokakları ve bu sokakları süsleyen taş mimarili tarihi konaklar, hem keyifli geziler yapmak hem de otantik atmosferin tadını çıkarmak için ideal.
Rum Mahallesi ve Türk Mahallesi olarak ikiye ayrılan ilçenin sarı, kırmızı ve mor çiçeklerle süslü sokakları, modern dünyanın gürültüsünden uzaklaşıp güzel bir gün geçirmek için mutlaka keşfe çıkmanızı önerdiğimiz yerler arasında Bozcaada. Hem adanın merkezi hem de ada dışındaki bağ ve koyların güzelliği insanı kendine hayran bırakıyor.
Bozcaada feribot iskelesinden başlayarak Bozcaada Kalesi, Çınar Çarşı Caddesi, Alaybey Mahallesi, Rum Mahallesi ve Türk Mahallesi boyunca ilerleyen Bozcaada sokakları, büyüleyici atmosferleri ve benzersiz manzaralarıyla yılın her mevsimi fotoğraf safarilerinin değişmez noktaları arasında. Butik oteller, yöresel hediyelik eşyalar alabileceğiniz küçük mağazalar, yol üstü kafeleri, Ege ile Akdeniz mutfaklarından lezzetler sunan şirin restoranlarıyla özellikleri yaz akşamları yerli ve yabancı turistlerle dolan Bozcaada sokaklarında gezerek harika fotoğraflar çekebilirsiniz. Bundan sonrası kalbinizi dinleyin ve öyle harekete geçin...
RUM KÖYLERİNİ MUHAKKAK GÖRMELİSİNİZ
Ada gezilerimizi tamamladık. Aracımızla Ege'ye doğru yol alırken tüm durakları keşfekmek istiyoruz. Kaz Dağları'ndaki eski Rum köylerini hiç gezdiniz mi? Eğer görmediyseniz sadece bu köyler için dahi özel bir tur düzenleyebilirsiniz. Adatepe, Yeşilyurt, Çamlıbel, Zeytinli, Küçükçetmi... Hepsi birbirinden güzel köyler, hepsi birbirinden özel rotalar... Birbirinden güzel taş evlerin bulunduğu bu köylerde muhteşem restoranlar var. Burada yediğiniz yemeklerin tadını unutamayacaksınız. Kazdağları'nın eşsiz doğasından bahsetmiyorum bile... Burada gerçekten nefes aldığınızı hissedeceksiniz.
ŞİMDİ BİRAZ SERİNLEYELİM
Kaz dağlarında Adatepe köyüne yakın görülmesi bir diğer yer Mıhlı Şelalesi... Özellikle serin sularında yüzmek gerçekten çok keyifli. Eğer siz de tuzlu su yerine tatlı suyu daha çok seviyorsanız buraya gitmenizi öneririm. Sütüven Şelalesi, Hasanboğuldu, Pınarbaşı, Sarıkız Tepesi, Çamlıbel Köyü, Kızılkeçili Köyü… Buraları görmeden sakın dönmeyin...
SON DURAK AYVALIK
Kazdağları'ndan sonraki durağımız Ayvalık Cunda... Ayvalık'a bağlı bir ada olan Cunda, Ege Denizi'nde yer alan eski bir Rum kasabası… Rumca "kokulu ada" Moshinos adıyla anılan Cunda Adası, bugün Kurtuluş Savaşı kahramanı olan Yarbay Ali Çetinkaya anısına Alibey Adası ismini almış. 1920'lerin başında adadaki Rum nüfus, Giritli Müslümanları ile mübadele edilmiş. Cunda Adası'nı kuşbakışı seyredebileceğiniz bir tepe olan Âşıklar Tepesi, restore ettirilen yel değirmeniyle adanın simgelerinden biri haline gelmiş. Eski yel değirmeni restore edildikten sonra Selim ve Necdet Kent Kitaplığı'na dönüştürülmüş. İçindeki kafede çay içip gün batımını izlemek büyük keyif…