İlk kez geride bıraktığımız yaz Gökçeada'ya gitme fırsatı yakaladım. Doğasıyla, lezzetleriyle, yaşanmışlıkların kattıklarıyla eşsiz güzellikte bir ada. Bu kendine özgü adanın orada yaşayan yerlileri de bir o kadar güzel insanlar ve hepsinin dilinde bir isim Dr. Dimitri Foka… Adada soluklanmak için oturduğumuz Kokina'nın sahibi Önder bey anlatmaya başlıyor çünkü anlatılmaya değer bazı hikayeler vardır bunlardan biri de Dr. Dimitri Foka'nın iyiliğe ve Türkiye Cumhuriyeti topraklarına adanmış yaşamı…
Kendisi 1914 yılında Gökçeada Zeytinli Köy'de dünyaya gelmiş yine bu köyde doğup büyüyen Eleni hanım ile evlenip Takis ve Kosta isimli iki erkek evlatları olmuş.
Foka'nın hikayesini daha detaylı dinlemek için Gökçeada Belediyesi'nin de destekleri ile şu an Santorini'de yaşayan oğlu Takis'e ulaşıyorum… Telefonun ucundaki Takis çok neşeli bir adam babası gibi o da bir hekim, çat pat Türkçe konuşabiliyor şimdi herkesten dinlediğim o muzzam yaşamı oğlundan dinlemeye başlıyorum; babamı herkes severdi diyor, ömrü büyük zorluklar ile geçmiş fakat belli ki hep iyi olmayı seçmiş pelerinsiz kahramanlardan Dimitri Foka…
Liseyi Heybeliada'da okuyan Dimitri Foka üniversiteyi okumak için Atina'ya gidiyor ve orada genel cerrah oluyor. Hayatının zorlu dönemi de aslında biraz burada başlıyor çünkü okul okuduğu dönemlerde Yunanistan'da Alman işgali yaşanıyor, II. Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanyası'nın Yunanistan Savaşı'nda ülkeye saldırması ile ülkede yaşanan tüm sıkıntıları Dimitri Foka da yaşıyor… Bir gün Alman işgali altındaki Atina'da Yunanistan Komunist parti militanları iki alman askerini öldürüyor sonrasında Almanlar o sokaktaki kadınlar ve çocukları bir duvara erkekleri de diğer duvara sıralıyor, zanlı erkekler arasında kimlik kontrolü yapılırken Foka TC pasaportunu çıkartıyor bunun üzerine Alman askerler onu kadınlar ve çocukların olduğu diğer duvara alıyor sonrasında ise erkeklerin olduğu duvarı kurşuna diziyorlar…
Bu tüyler ürperten hikaye Foka'nın hayatında bir dönüm noktası oluyor ki ağzından şu sözler çıkıyor '' Eğer bugün hayattaysam ve yaşıyorsam TC pasaportum sayesindedir, benim bu ülkeye bir can borcum var… Bu topraklarda doğdum bu topraklarda öleceğim…''
Oğlu Takis'e peki bu olaydan sonra Atina'dan dönmüş mü diye sorduğumda döndü çünkü vatanını çok seviyordu diyor… 1948 sonrası Türkiye'ye dönen Dimitri foka doğduğu topraklarda Gökçeada'da önce askerlik yapıyor sonrasında ise burada hekimlik yapmaya başlıyor.
Herkes bilir ada şartları zorludur hele ki o yıllarda…1960 yılına kadar buradaki tek doktor olduğu için adadaki tıbbi her soruna çözüm olmaya çalışıyor Foka, bu süreçte burada doğan her çocuğun ebeliğini yapıyor. O dönemlerde çok fakirlik de var hastalarından para almıyor Foka, mahcup bir şekilde kaç para borcumuz var diye sorana da hiç borcun yok diyecek kadar da gönlü bol… Gökçeada'da köy köy ev ev gezen Foka Hipokrat yeminine tam anlamıyla sahip çıkmış bir adam. İki oğluna da mesleğini miras bırakmış. 1993 yılında bir gün hastasının evinden dönerken trafik kazası geçiriyor ve orada vefat ediyor..
Tüm ömrünü adadığı ve söz verdiği gibi can borcu bildiği topraklarda yatıyor şimdi… Hekimlerimizin bizim için ne kadar kıymetli olduğunu bir kez daha anladığımız Covid-19 sürecinde Gökçeada'lıların da bir isteği var o da ömrünü onların şifasına adayan Dr. Dimitri Foka'nın adının oradaki devlet hastanesine verilerek onu ebediyen yaşatmak. Bir ömre sığmış onca acı ve deva olunmuş onlarca can… Dimitri Foka'nın Mustafa Kemal Atatürk'ün fotoğrafının önündeki fotoğrafını görünce ilkesini daha da iyi anlıyorum. Dilerim yolunuz bir gün Gökçeada'ya düşer; vatanını bunca seven, yeminine böylesine bağlı, ömrünü iyiliğe adamış bir doktorun hayatını tanıyanlardan da dinlemek şu günlerde hepimize iyi gelecektir…