Kültür ve Turizm Bakanlığınca UNESCO'ya sunulan ve dünya mirası olmanın ilk adımı olan geçici listeye 16 Nisan'da kaydedilen "Beypazarı Tarihi Kenti-Ankara", "İzmir Tarihi Liman Kenti-İzmir", "Karatepe-Arslantaş Arkeolojik Alanı-Osmaniye", "Koramaz Vadisi-Kayseri" ile "Zerzevan Kalesi ve Mithraeum-Diyarbakır", Türkiye'nin listedeki yeni kültür varlıkları oldu. Dünya Miras Listesi'ne aday kültür varlığı sayısını 83'e ulaştıran Türkiye'nin daha önce "Ceneviz Ticaret Yolu'nda Akdeniz'den Karadeniz'e Kadar Kale ve Surlu Yerleşimleri" dosya adıyla geçici listeye kayıtlı varlıkları arasına ayrıca İzmir Çeşme ve Aydın Güvercinada Kaleleri de ilave edildi.
Çınar'a 13 kilometre uzaktaki Demirölçek Mahallesi yakınlarında bulunan, Roma İmparatorluğu döneminde askeri yerleşim olarak kullanılan Zerzevan Kalesi'nde, Kültür ve Turizm Bakanlığı koordinesinde başlatılan kazılar 5 yıldır devam ediyor.
Kazı; Valilik, Türkiye İş Kurumu, Diyarbakır Müzesi, Büyükşehir Belediyesi, Çınar Kaymakamlığı, Türkiye Seyahat Acentaları Birliği, Dicle Üniversitesi, Karacadağ Kalkınma Ajansı ve Safir Tuz'un desteğiyle yürütülüyor.
Toplam 60 dönümde yer alan, 12-15 metre yüksekliğinde ve 1200 metre uzunluğunda sur kalıntısı, 21 metre yüksekliğinde gözetleme ve savunma kulesi, kilise, yönetim binası, konutlar, tahıl ve silah depoları, yer altı ibadethanesi, sığınaklar, kaya mezarları, su kanalları ile 54 su sarnıcı bulunan kale, tarihe ışık tutuyor.
Askeri yerleşimde dünyada bulunan son Mithras tapınağının ortaya çıkarıldığı tarihi kaleye ziyaretçi ilgisi her geçen gün artıyor.
Dünyada ortaya çıkarılmış son Mithras Tapınağı'na sahip olan ve Roma'nın doğu sınırındaki ilk tapınak olma özelliğini taşıyan Kale, UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'ndeki yerini aldı.
"BU DURUM BÖLGE VE DİYARBAKIR TURİZMİ AÇISINDAN DA ÇOK ÖNEMLİ"
Zerzevan Kalesi Kazı Heyeti Başkanı Doç. Dr. Aytaç Coşkun, Zerzevan Kalesi ve Mithras Tapınağı'nın UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'ne girmesinin, çalışmaların etkin bir şekilde devamı için çok önemli olduğunu söyledi.
Hızlı bir şekilde kalıcı listeye girmek için de çalışmaları başlatacaklarını ifade eden Coşkun, şunları kaydetti:
"Koronavirüs salgınının atlatılmasından hemen sonra kazı ve restorasyon çalışmaları devam edecek. UNESCO listesine girmemiz ile dünyadaki görünürlüğümüz daha da artacaktır. Bu durum bölge ve Diyarbakır turizmi açısından da çok önemlidir. Geçen yıl Zerzevan Kalesi'ni 355 bin 178 yerli, 69 bin 27 yabancı olmak üzere 424 bin 205 turist ziyaret emişti. Salgından sonra ziyaretçi sayısında da önemli bir artış bekliyoruz."
Coşkun, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Diyarbakır Valiliği, Dicle Üniversitesi, Karacadağ Kalkınma Ajansı ve sponsorları Safir Tuz olmak üzere bütün emeği geçenlere teşekkür etti.
ZERZEVAN KALESİ VE MİTHRAEUM
Askeri yerleşimi, yer altı ve yer üstü yapıları ile dünyanın en iyi korunmuş Roma garnizonlarından olan Zerzevan Kalesi, insanlığın kültürel gelişimini oluşturan farklı kültürel-inanç evrelerine ait izleri bir arada taşıyor. Buradaki Pagan ve Hıristiyan Roma'ya ait mimari yapılar, döneminin bütün özelliklerini ve teknolojik gelişmelerini yansıtıyor. Ayrıca günümüze kadar Roma'nın doğu sınırında bulunan tek Mithras Tapınağı da burada yer alıyor. "Zerzevan Kalesi ve Mithraeum" da bu özellikleriyle geçici listede artık dünya mirası olmayı bekliyor.
BEYPAZARI TARİHİ KENTİ
Tarihi ticaret merkezini çevreleyen ve daha çok 19 ile 20'nci yüzyılın başlarında inşa edilen geleneksel evlerin yer aldığı mahallelerden oluşan Ankara'nın Beypazarı ilçesi, İnözü Vadisi ile dönemin ekolojik, çarşısıyla ekonomik, ev mimarisiyle teknolojik ve geleneksel kıyafetleriyle de sosyo-kültürel koşullarını ortaya koyuyor. Osmanlı şehirciliğinin korunmuş bir örneği olan tarihi kent, Selçuklu ve Osmanlı dini mimarisinin bozulmamış ürünlerini, iç ve dış mekânsal düzenlerini, malzeme özelliklerini, yapısal unsurlarını, iç tasarım öğelerini ve doğaya uygun sokak dokuları ile geleneksel Türk evlerinin paha biçilmez örneklerini koruduğu için "Beypazarı Tarihi Kenti" olarak Dünya Miras Geçici Listesi'nde yer alıyor.
İZMİR TARİHİ LİMAN KENTİ
Osmanlı coğrafyasında bir liman kenti olarak gelişen ve Helenistik Dönem'den itibaren kesintisiz yerleşim merkezi olan İzmir tarihi liman kenti, farklı kültürel ve dini yapıları, hanları, arastaları, pasajları, otellerle donanan ticari merkezi ve farklı kültürlere ait mimari mirasın etkileşim içinde üretildiği süreçleriyle listeye dâhil edildi.
KARATEPE-ASLANTAŞ ARKEOLOJİK ALANI
Karatepe-Aslantaş arkeolojik alanı, Anadolu coğrafyasında Geç Hitit Dönemi'nde kurulan kent devletlerinden biri olan Adanava'nın bir uç kalesi olarak görkemli suru ve sur kapılarıyla dönemin savunma mimarlığının ünik bir örneği olarak günümüze ulaşıyor. Arkeolojik alan Geç Hitit kale planlamasının yanı sıra anıtsal ve sanatsal değeri olan kapı girişleriyle de döneminin yüksek mimarlık ve sanat anlayışını sergileyen özgün bir örnek. Fenikece ve Luvice olarak tasarlanan çift dilli yazıtları Karatepe-Aslantaş'ı arkeoloji dünyasında öne çıkaran bir başka özellik. Her iki kapısında bulunan bazalt stel ve kabartmalar üzerinde hem Fenike alfabesi ile hem de Luvi hiyeroglifi ile yazılmış, bu dillerdeki en uzun iki dilli metin olan yazıtlar Luvi hiyeroglifinin çözülmesinde önemli role sahip. Arkeolojik alanlarda yerinde koruma ve alan yönetiminin ilk örneklerinden birinin sergilenmesi açısından da öne çıkan alan bu niteliklerinden dolayı "Karatepe-Aslantaş Arkeolojik Alanı" olarak Dünya Miras Geçici Listesi'ne kabul edildi.
KOROMAZ VADİSİ
Kayseri'deki Koramaz Vadisi'nde binlerce yıldır yaşayan insanların kayalara oyarak mezar, mesken, depo ve ibadethane olarak kullandıkları mekânlar günümüzde halen daha kullanılıyor. Antik dönem yerleşimlerinin de yer aldığı vadi içerisinde sayıları yüzlerce olan güvercinlikler, columbariumlar (Roma döneminde yakılmış bedenlerden kalan küllerin saklandığı toplu mezarlar), anıt mezarlar, tümülüsler, yer altı savunma yapıları, yaşam alanları, ibadet alanları (antik tapınaklar ve kiliseler), ağıllar, gözetleme noktaları gibi çok sayıda farklı kullanım amaçlı yapı bulunuyor. Birçok medeniyetin izine rastlamanın mümkün olduğu bölgede Hristiyanlığın serbest kalmasıyla beraber geç Roma veya erken Bizans'ta bu mağaralar kilise olarak yeniden şekillendirilmiş. Selçuklu ve Osmanlı hâkimiyetiyle birlikte kiliselerin bir kısmı yine dini yapı olarak kullanılmaya devam edilirken, bu durum ise vadiyi oldukça değerli kılıyor.