Bu, yorucu ama bir o kadar da insanın kendini anlamasına olanak tanıyan günler sona erdiğinde, en büyük hayalim deniz kokusu ve sesini yakından duymak. Gözümü kapattığımda ve yeterince konsantre olduğumda o kokuyu evimin salonundan hissedecek, sesi duyacak gibi oluyorum. Belki de bu yüzden, geçen yaz tatil için gittiğim Kefalonya aklımdan çıkmıyor, diyorum ki içimden, "Tüm dünya kurtulsun bu beladan ve soluğu orada alayım." Yunanistan'ın en güzel adalarından biri olan Kefalonya'da ilk gideceğim yer, kesinlikle Asos. Tatlı, huzurlu, küçücük… Renkli evleri, dar sokakları, küçücük bir koya saklanmış harika manzarasıyla küçük bir İtalyan kasabasını andırıyor Asos. Denizin üstündeymiş hissi veren restoranlarından birinde oturup, tüm günü bu manzaraya bakarak ve hayaller kurarak geçireceğim günü. Sonra adanın bir başka güzelliğine doğru yola çıkarım. Mrytos Beach'e… Burası adanın simgesi. İniş çıkışları olan bir güzel Mrytos Beach. Eğer kızgınsa bol dalgalı, keyfi yerindeyse adeta bir çarşaf gibi olan haline rastlamanız mümkün. Ben ikisini de yaşadım. Hangisi güzeldi derseniz, inanın ayırt edemem. Birini her huyuyla sevmek gibi açıklayayım durumu; sakinken huzuru, insan boyunu aşan boyutta dalgalıyken coşkuyu yaşarsınız orada. Bu kez dalgalı halini izlemek ve tadına varmak için gideceğim oraya. Belki yaşadığımız günlerin kavgasını ederiz bu güzel denizle…