Halfeti'nin efsaneleri bunlarla sınırlı değil. Bir de burada dağa, taşa yazılmış, söylenmiş efsaneler var. Rumkale civarındaki Hz. Ali Kayası da efsanelerin bir parçası. Hz. Ali'nin bir süre Rumkale'de yaşadığına inanılıyor. "Benim olduğum yere asla şeytan girmez" diyen Hz. Ali'ye karşılık, şeytan da "Benim giremeyeceğim yer yok" demiş. Bunun üzerine Hz. Ali ile şeytan bir iddiaya girmiş. Ancak şeytan köpek kılığına girip korumalara rağmen kimsenin haberi olmadan Hz Ali'nin yanına kadar gelmiş. Buna çok öfkelenen Hz. Ali yanındaki kayayı öfke ile kaldırıp şeytana atmış. Bugün bu kaya hâlâ orada durmakta.
FIRAT'IN DİŞİ RUHU
Bir diğer efsane ise mağaraya atfedilmiş. Yine Rumkale civarında karşılıklı iki mağaradan birinin adı Hıdırellez Mağarası. İsmi önündeki oyuk taştan geliyor. Bu taşın mağaraya çamaşır yıkamaya gelen bir kadın olduğuna inanılıyor. Efsaneye göre çamaşır yıkamaya gelen kadın, yıkanmak ister ve üstündekilerini çıkarır. Çırılçıplak kalan kadın, mağaraya erkeklerin geldiğini fark edince "Allah'ım beni taşa çevir de çıplak görmesinler" der ve oracıkta taşa döner. Henislik adı verilen yer için de başka bir efsane söylenir. Efsaneye göre kralın kızı çobana aşık olunca malum yine evlenmelerine izin verilmez. Henislik'e kaçan gençleri takip ettiren kral, burayı yaktırır ve iki genç burada yanarak ölür. Süt Pınarı ise artık Fırat'ın suları altında kalmış ama efsanesi anlatılmaya devam ediyor. Buradan akan su, süt gibi bembeyazmış ve doğum yapan kadınlar sütü bol olsun diye buraya gelirmiş. Hedik pişirilir ve üç kere 'Al sana Hedik, ver bana süt!' diyerek sudaki balıklara atılırmış. Böylece sütü kesilen kadınlara bile bol süt geleceğine inanılıyormuş. Fırat Nehri için yazılan efsaneler anlatmakla bitmez. Bunlardan biri de burada geçiyor. Efsaneye göre Fırat Nehri'nden çıkan olağanüstü varlıklar varmış. Bunlar yakalanıp yakasına bir iğne batırılır ve eve getirilirse o eve bolluk, bereket gelirmiş. Varlık evde hizmet edermiş ancak yakasından iğne çıkarılırsa Fırat'a geri dönmek zorunda kalırmış. Geri dönünce de kendi ailesini onu kabul etmezmiş. O zaman Fırat kırmızı bir renk alırmış, bu da o varlığın kabul edilmediği ve öldüğünü gösterirmiş. Bu hikaye de 'Fırat'ın dişi ruhu' diye anlatılıyor.