Uzun yıllardır hayalini kurduğum, Güney Amerika'nın en gözde şehirlerinden Buenos Aires'e nihayet geçen ay gidebildim. Dünyanın bir ucunda olduğu için ulaşım gözümde büyüyordu ama neyse ki, bayrak taşıyıcı havayolumuz THY, Buenos Aires'e de uçtuğu için konforlu bir uçuşla şehre ulaştım. THY, Buenos Aires'e Sao Paulo aktarmalı gidiyor. Merak etmeyin Sao Paulo'da uçaktan bile inmiyorsunuz ve kısa bir bekleme süresinden sonra Buenos Aires'e hareket ediyorsunuz. Arjantin'in başkenti olan Buenos Aires, Sao Paulo'dan sonra Güney Amerika'nın ikinci büyük şehri. Adı İspanyolca'da 'Güzel Havalar' anlamına gelen şehrin nüfusu banliyöleriyle birlikte yaklaşık 13 milyonu buluyor.
1880'lerin sonu, 1900'lerin başında Güney Amerika'nın parlayan yıldızı olan Arjantin, dünyanın en zengin ülkelerinden biri oldu. Bu zenginlik, çoğunlukla İtalyan ve İspanyol olmak üzere milyonlarca Avrupalıyı, Buenos Aires'e çekti. O yüzden bugünkü Arjantin nüfusunun yüzde 75'inin kökü, Avrupalı göçmen dedelerine dayanıyor. Bu durum şehrin mimarisine de yansımış durumda. Şehirde, İtalyan, Fransız ve İspanyol etkileri taşıyan birçok mimari yapı var. Geniş caddeleri, malikaneleri, yeşil alanları ve kiliseleriyle de dikkat çeken şehirde modern gökdelenleri görmek de mümkün. Buenos Aires, birbiriyle kesişen düzenli hatlar üzerinde kurulmuş. Bu sayede şehri dolaşmak çok rahat ve keyifli. Şehri gezmeye Avenida 9 de Julio (9 Temmuz Caddesi) ile başlamalısınız. Şehrin merkezinde yer alan bu geniş cadde şehrin simgeleri arasında. Yürüyüş yapmak, insanları seyretmek ve kafelerde keyifli vakit geçirmek için ideal.
TARİHİ MEYDAN
Buenos Aires ile ilgili hemen her fotoğrafta görebileceğiniz Obelisco da (Dikilitaş) bu caddede bulunuyor. 67 metre yükseklikliğindeki dikilitaş, şehrin 400. kuruluş yıldönümünde, ülkenin ünlü mimarı Alberto Prebisch'in planlarına sadık kalınarak 1937 yılında yapılıp dikilmiş. Sonra Plaza de Mayo'ya gitmelisiniz. Bağımsızlık mücadelesinin ve direnişin adresi olan Plaza de Mayo, 25 Mayıs 1810 devriminden sonra Arjantin'in cumhuriyet ile yönetilmeye başlandığı meydan olarak hem şehrin hem ülkenin tarihinde önemli bir yer tutuyor. Etrafını çevreleyen Casa Rosada (Hükümet Binası), Metropolitan Katedrali ve kongre binasıyla uzun yıllar boyunca siyasetin ve politikanın merkezi olan bu tarihi meydanda günümüzde protestolar ve halk toplanmaları gerçekleşiyor. Meydan, önemli günlerde politik duruşunun yerini festivallere ve konserlere bırakıyor.
Tangonun doğduğu şehir olan Buenos Aires'te dünyanın en önemli opera binalarından biri bulunuyor; Teatro Colon... Büyük restorasyonların sonucunda 2010 yılında tekrar sanatseverlerin kullanımına açılan Teatro Colon'un Buenos Aires tarihinde önemli bir yeri var. 1908 yılında kapılarını açana dek 20 yılda üç mimarın her türlü ayrıntıyı düşünerek inşa ettiği ihtişamlı opera merkezi, o günden itibaren dünyanın en ünlü şeflerine, opera sanatçılarına ve bale dansçılarına sahnesini açmış. Her sokağını dolaşırken büyük bir keyif alacağınız bu romantik şehir, San Telmo'suyla da bir başka renkli yönünü gösteriyor. Halkı orta gelir düzeyine sahip olup sokaklarında müzisyenleri, tangocuları, hediyelik eşya satıcılarını ve canlı heykelleri görebileceğiniz bir bölge. Burada uygun fiyata hediyelik eşyalar bulabilirsiniz. Bölgeyi gezerken acıktığınızda ise Dorrega Meydanı'nda bulunan ve özel tango şovları sergilenen restoranlardan birinde yemeğinizi yiyebilirsiniz.
İNGİLİZLER HEDİYE ETMİŞ
Buenos Aires'in en eski meydanlarından biri olan ve çevresi jakaranda ve manolya ağaçlarıyla donatılan Plaza San Martin, tren ve otobüs garı ile Florida Caddesi'nin canlı alışveriş merkezi arasında köprü görevini üstleniyor. Park hafta sonları kent sakinleriyle dolup taşıyor. Sanat sergileri, etkinlikler, spor karşılaşması yayınları ve festivaller için de kullanılıyor. Parkın merkezinde Torre de Los Ingleses (İngiliz Kulesi) bulunuyor. Kule, İngilizler tarafından 1810 devriminin anısına Arjantin halkına hediye edilmiş.
RENGARENK BİR MAHALLE
La Boca denilince; futbol, tango ve göçmenler akla gelir. Mahallenin çoğunluğu işçi sınıfından oluşan La Boca da mutlaka görülmeli. İspanyolca'da 'küçük yol' anlamına gelen ve La Boca'da yer alan El Caminito yol boyunca uzanan rengarenk ve eşsiz mimarideki evlere, sokak sanatçılarına ve birçok turistik dükkana ev sahipliği yapıyor. Bu renkli sokak, tangocuların doğaçlama sokak şovları ile çok daha eğlenceli hale geliyor. 1950'lere kadar kullanılmayan Caminito Caddesi bu tarihten sonra yenilenmiş ve sanatçıların gelmesiyle de bugünkü halini almış.
ZENGİN SEMTİ
Muhteşem parklarıyla, ihtişamlı anıtlarıyla ve sanat müzeleriyle öne çıkan Palermo, Buenos Aires'in zengin semti olarak biliniyor. En iyi restoranların, renkli barların ve kulüplerin bulunduğu semtte görülmesi gereken yerler arasında Palermo Ormanları, Botanik Bahçeler, Japon Bahçesi, Planetaryum ve Floris Generica Heykeli bulunuyor. Günün her saatinde yapılacak bir şeyler bulunabildiği Palermo'da gündüzleri müzeleri keşfedip Plaza Serran'nun etrafındaki dükkanlarda zamanınızı geçirebilirken gece olduğunda ise Palermo Hollywood'da güneş doğana dek süren partilerde eğlenebilirsiniz.
KARGO LİMANINDAN EĞLENCE ADASINA
Şık restoranda yemek yemeyi, iyi mekanlarda eğlenmeyi ve yerel halkla dans etmeyi seviyorsanız Puerto Madero sizi bekliyor. Bir zamanların cansız kargo limanı, şimdilerde ise lüks restoranları ve ışıl ışıl gece kulüpleriyle Buenos Aires'in en canlı bölgesi. Rio de Plata nehri ile ana karadan ayrılan Puerto Madero, yakın geçmişe dayanan cazibesiyle şehrin tasarım harikası binalarına da ev sahipliği yapıyor. İnsanların genellikle yeme-içme ve dans etmek için ziyaret ettiği yeni yat limanı bölgesi, güneşin batışıyla birlikte asıl kimliğine bürünüyor. En az bir geceyi Puerto Madero'ya ayırın ve buradaki eğlence mekanları deneyimleyin. Adayı ana karaya bağlayan köprülerden biri olan Puenta de la Mujer (Kadın Köprüsü) de çok ilgi çekici.
MEZARLIKTAN ÇOK DAHA ÖTESİ
Mezarlık denilince çoğumuzun aklına ağaçlık ve ıssız alanlar gelebilir. Fakat Buenos Aires'te bulunan Recoleta Mezarlığı, kafanızdaki mezarlık figürünü tamamen değiştirecek cinsten. Dünyanın en farklı mezarlıkları arasında gösterilen bu yer, Arjantin'in ünlü sanatçılarının, eski devlet adamlarının ve Eva Peron gibi halk üzerinde büyük etkiler bırakan insanların mezarlarına ev sahipliği yapıyor. Alışılmışın dışında bir mimariye sahip olup adeta katedrallerin ve tapınakların bulunduğu bir şehir gibi inşa edilen Recoleta Mezarlığı 1822 yılında hizmete açılmış.