Gaudi'nin La Sagrada Familia'sı, Dali'nin evi, eserleri... Hatta daha da fazlası... Pablo Picasso, Joan Miro, Velazquez... Geçmişte yaşadığı savaşlar ve bitmeyen göçler sonunda zengin bir kültüre sahip olan Barselona bu kez radarımıza takılan.... Söz konusu Barselona olunca beni iki şey birden heyecanlandırır. Biri sanatı diğeri de 'sanatsal' nitelikteki enfes mutfağı... O halde gelin bu kez sadece ikisine ağırlık verelim. Yemek arası müze gezelim ya da müze arası yemek yiyelim. Görülmesi gereken o kadar yapı ve müze var ki şehirde... Bırakın müzeleri şehrin kendisi bile başlı başına bir başyapıt. Gaudi'nin başını çektiği modernizm akımıyla planlanmış. Daha ne olsun! Dünyanın dört bir yanındaki müzeleri gezerken bile La Sagrada Familia'ya methiyeler düzüldüğüne defalarca şahit oldum.
ÖNCE SANAT
Barselona'da yapılacak listesinin başında müzeleri ve sanat galerilerini aşındırmak geliyor. Empresyonizm, modernizm, kübizim gibi pek çok sanat akımının da öncü yerlerinden birindeyiz. Ayrıca Barselona'daki müzelerde Orta Çağ'dan 1990'lara uzanan geniş bir seçkide eserler görme şansınız da var. Çağdaş sanat galerilerini gezmek de ruha hitap eden eğlenceli bir aktivite. Peki ama hangi müzeleri mi görmeli... İşte listesi...
Picasso Müzesi: Elbette Picasso Müzesi'ni atlamak olmaz. Sanatçının sanat okulunda yaptığı eserler de dahil yaklaşık 4 bin işi burada yer alıyor. Böylelikle ilk dönem işleriyle kübizm akımından sonrakilerini rahatlıkla kıyaslayabilirsiniz. Şu meşhur "Kübizm nedir?" sorusunu da sormayı bir kenara bırakabilirsiniz. Bir de kolaylık sağlayayım, biletleri internetten önceden alırsanız uzun kuyrukları beklemek zorunda kalmazsınız.
Katalan Ulusal Sanat Müzesi: 12. ve 17. yüzyıllar arasındaki Katalan sanat tarihini incelemek için gitmeniz gereken yer Katalan Ulusal Sanat Müzesi. Montjuic bölgesinde bulunan müzenin içindeki kalenin merdivenlerini tırmananları ise enfes bir şehir manzarası bekliyor.
Joan Miro Vakfı: Josep Lluis'nin sürrealist ressam arkadaşı Joan Miro için tasarladığı müze binasını dışarından görmek bile yetebilir. Miro'nun dünya çapındaki eserleri ve bahçedeki heykel sergisi kesinlikle bir geziyi hak ediyor.
Barselona Çağdaş Sanat Müzesi (MACBA): Şehrin en popüler müzelerinden biri ve 20. yüzyılın ikinci yarısında yaşayan ünlü ressamların eserlerinin sergilendiği yer. Camdan binası dışarıdan oldukça dikkat çekiyor.
Müzede ara ara dünyanın farklı yerlerinden sanatçıların geçici sergileri de düzenleniyor.
AÇ KARNINA GEZMEK OLMAZ
Barselona'da yemek de sanat kadar önemli. Bu topraklarda yaşanan savaşlar sonucu farklı ırklar ve kültürler de burada konumlanmış. Yunanların, Arapların, Afrikalıların, Fenikelilerin bu savaşlar sonucu yemek kültürlerine etkisi olmuş. Deniz ürünleri mutfaklarında önemli bir rol oynar. Tapaslarından ve paella'sından artık söz etmeye bile gerek yok sanırım. Peki ama Barselona'da nerede ne yemek lazım ki hayal kırıklığına uğramayalım. İşte yanıtı...
Tickets: Kimse kusura bakmasın bir klasikle değil, yenilikçi bir mekanla başlayacağım. El Bulli'nin şefi, sahibi, moleküler gastronomiyle bizleri tanıştıran kişi Ferran Adria ve erkek kardeşi Albert'in Barselona'da iki farklı mekanı var. Bunlardan biri aylar öncesinden rezervasyon gerektiren ama bir klasik değil, son derece modern bir mekan olan Tickets. Tapaslar teatral bir şovla servis ediliyor. Tatlı odası ise kesinlikle Alis Harikalar Diyarında masalında hissi yaratıyor. Tavandan sarkan kocaman çileklerin olduğu bir odada servis ediliyor.
Açık ara hem dekorasyonu hem servisi hem de tatlarıyla beni en çok etkileyen mekanların başında geliyor.
El Xampanyet: Yerli halk gibi yemek için doğru adres. İçerisi bazen tıklım tıkış oluyor, kalabalık ellerinde içkileri kapı önüne taşıyor. Biraz esnaf lokantası kıvamında. 1929 yılından beri hizmet veriyor. Hem dekorasyonunda bile pek fazla değişiklik olmamış.
Mecbur kalındıkça bir yerler onarılmış sadece. Ne mi yemeli?.. Deniz ürünlerinde çok iyiler. Misal sübyeli nohut...
Ayrıca menülerinde iki çeşit lakerda var. Kalamar tavası da insanı baştan çıkaran cinsten.
Catalana Cerveceria: Kapı önünde uzun bekleme listesi olan ve çoğunlukla Katalanların gittiği bir tapas mekanı. Yazılmasının zor olduğuna bakmayın, telaffuzu kolay. Önündeki uzun kuyruk da sizi korkutmasın. İçeri girince hemen sıra geliyor. Tezgahlarda sıralı tapaslar da iştahınızın tavan yapmasını sağlıyor. Günün spesiyal tapaslarını iyi dinleyip beğendiğiniz bir taneyi seçin. Ama tezgahtan da bol bol tapas söyleyin. Zaten porsiyonlar küçük. İspanya'ya kadar gelmişken yememek olmaz.
Boca Grande: Artık Barselona'da bir klasik Boca Grande. Her an bir ünlüye, bir futbolcuya rastlayabileceğiniz bir yer. Türkiye'den gelen bir gruba rastlama oranınız da düşük değil.
Ama bu planınızı bozmasın. Mekanın yemekleri kadar ünlü olmasının nedeni elbette tuvaletleri. Yanlış duymadınız.
Zira genelde tuvalete kalkan çiftler içkisiyle birlikte gidiyor. Alta kattaki tuvaletler aynı zamanda bir sosyalleşme alanı ve gece kulübünü andırıyor. Ama bizim gitme amacımız tamamen gastronomik açıdan. O halde konumuza dönelim ve menüye göz gezdirelim. Mürekkep balığı ile pişmiş siyah makarna enfes.
Balsamik soslu karides, ahtapot tandır ve paella da iddialı yemekler arasında.
Ciudad Condal: "Peki paella yemek için nereye gitmeliyiz?" derseniz doğru adrestesiniz. Kapıda yine sıra oluyor ve rezervasyon kabul etmiyor.
Ama bu paella için beklemeye değer.
Zaten sıra hemen akıyor. Tek sorun paella geç saatlere kalmıyor. Bitmişse enginarlı levrek ısmarlayabilirsiniz.
La Boqueria: En güzel yemekler sokakta yenenler bence... Hele söz konusu Barselona ise. La Boqueria tam bir sokak lezzetleri şöleni gibi. Yan yana sıralanan tezgahlarda peynirci de var deniz kestanecisi de... Tapaslar bir tarafta istiridyeler diğer tarafta...
Curcuna içinde bol muhabbet, çokça lezzet var anlayacağınız. Hem kısa aralıklarla farklı köşeleri ziyaret edebilir, farklı yemekler tadabilirsiniz.