Miami, her ne kadar Amerika Birleşik Devletleri'nin sınırları içinde olsa da, neredeyse nüfusun yarıdan fazlasının İspanyolca konuştuğu plajları, denizi, güneşi ve gece hayatıyla adeta bir Latin Amerika şehri. Zamanında Küba'dan kaçıp burada yaşam kuranlar, Haitililer ve Karayiplilerle alıştığımız Amerika görüntüsünden daha ziyade, Orta Amerika'da tropik bir şehir adeta Miami... Alabildiğine uzanan South Beach, 1920'lerde inşa edilmiş sahil boyunca dizilmiş art deco otelleri, butikleri, restoranları ve gece kulüpleriyle günün her saati hareketli.
,
HER DAMAĞA UYGUN LEZZET VAR
Miami'nin kültür mozaiği lezzetlerde de farklılıklar yaratmış. Her bölgede, her damağa hitap edecek tatlar bulmak mümkün. Meksika, İspanyol, Portekiz, Arjantin, Fransız gibi pek çok mutfak günlük yaşamın bir parçası... Miami'de nereler gezilecek peki? Akla ilk gelen elbette South Beach. South Beach; Miami Beach, Ocean Drive ve Lincoln Caddesi olarak en popüler destinasyonları içine alan bölge. Sahil bölgesi art arda dizilmiş kafe ve restoranlar ile dolu. Ancak hem çok pahalı, hem de çok turistik. Ocean Drive'da ünlü modacı Versace'nin önünde vurularak öldürüldüğü meşhur evi şimdilerle bir restoran olmuş ve ancak rezervasyon ile girilebiliyor. Lincoln Caddesi ise boylu boyunca trafiğe kapalı ve sağlı sollu restoranlar var. Gündüz çok sıcak olduğu için akşamları daha çok tercih edilen cadde, akşamları sokağa atılan masalarla cıvıl cıvıl bir görüntü sergiliyor. Bu caddede yer alan La Cerveceria De Barrio hem değişik dekoru, hem de Meksika tatları için tercih edilebilir.
Benim buradaki tercihim tavuklu guacamole ve çilekli frozen oldu. Balans ise daha uygun fiyatlı ama çok lezzetli bir dünya mutfağı. Sahilden uzaklaşıp, biraz da şehir merkezine gidelim derseniz Downtown Miami, sizi gökyüzüne uzanan gökdelenler ile karşılıyor. Binaların tepesini görmek için başınızı oldukça yukarı kaldırmanız gerekebilir. Downtown'daki Brickel City Center (BCC) bence Miami'nin en görülesi yerlerinden. Bir alışveriş merkezinde cazip ne olabilir diye sorabilirsiniz ama burada dünyanın en meşhur asansörü var. Merkezin içinde otelin 50. katındaki roofuna bu asansör ile çıkılıyor. Sadece fotoğraf çektirmek için bile asansöre binenler var. 50. katta ise manzara muhteşem: Tüm Miami manzarası ayaklarınızın altında... Bunun yanında merkezin içinde bir de dört katlı bir İtalyan yemek alanı var. La Centrale Enoteca, İtalyan lezzetleri denilince akla ilk gelen lezzetler olan pizza ve makarna ile ön planda tabii ki. Ayrıca sandviç ve salata da ayrı bölümlerde sunuluyor.
Kendi salatanızı ve sandviçinizi seçtiğiniz ürünlerle siz de oluşturabilirsiniz. İtalyan zeytinyağları, domates kuruları gibi ürünler de satılıyor. Her katta farklı bir lezzet bulabileceğiniz mekanın en üst katında çeşitli yıllardan ve üzümlerden bir koleksiyon sunan şarap evi ve restoran yer alıyor. Ayrıca bu lezzetlerin öğretildiği La Cucina isimli bir de yemek okulu var. Bayside ise şehir merkezinin ticari görüntüsünün hafiflediği eğlence bölgesi. Oldukça turistik olan bölgede, hem yemek hem de alışveriş imkanı var. Ancak yeniden çok turistik olduğunu hatırlatmamda fayda var. Bana kalırsa ilk defa gidiyorsanız bir kere görüp, oradan kalkan teknelerle ünlü oyuncuların milyon dolarlık evlerine denizden bir bakış atabilirsiniz. Burada yemek için bizim tercihimiz patenli ve minicik şortlarıyla servis yapan kızların olduğu Hooters oldu. Miami'de pek çok yerde şubesi ve deniz ürünleri menüsü olan bu restoran daha çok kızlarından dolayı ilgiyi çekiyor. Bubba Gump ise, bir diğer deniz mahsülleri restoranı. Aynı zamanda Forrest Gump filminin de çekildiği yer.
MIAMI'DEKİ KÜBA
Downtown'da yer alan Wynwood Art District ise, grafitili sokakları ve onlarca sanat galeri, müze ve stüdyosu ile sanatseverlerin uğrak noktası. Eskiden boş depolarken bugün Miami'nin sanat merkezi olmuş Wynwood. Duvar resimleri ve bohem kafeleri nedeniyle belki de Miami'nin en çok ziyaret edilen yeri. R House Wynwood, tesadüfen girdiğimiz ama çok eğlendiğimiz bir mekan oldu. Cumartesi sabahları Drag Queen brunch ile saat 13.00'e kadar alışılmışın dışında eğlenceli bir kahvaltı sunuyor. Downtown Miami'nin batısında kalan Little Havana, Küba'dan zamanında kaçanların yerleşip yaşadıkları bir Küba mahallesi. Bir çok kişinin İngilizce bile bilmediği mahallede, puro fabrikası Little Havana Cigar Factory'i ziyaret edip, puro satın alabilirsiniz. Versailles Restaurant ve Bakery, sanırım dünyadaki en meşhur Küba lokantası. Bakery kısmında ayaküstü bir şeyler atıştırabilirsiniz ya da oldukça güzel restoranında yemek yiyebilirsiniz. Yemek için gidecekseniz uzun bir kuyruğu göze almanız gerekebilir, özellikle öğle saatlerinde... Bakery kısmında ise, bizim çiğ böreğe benzeyen 'empanada'ları oldukça lezzetli ve fiyatları da gayet uygun.
Lezzeti biraz da alışveriş ile birleştirelim derseniz, Miami Design District şık butikleriyle göz alıcı. Kafe ve restoranlar da butiklere yaraşır nitelikte. Pura Vida, beyaz ve keten dokularının hakim olduğu dekoru ile sağlıklı ürünler sunarken, St. Roch Market pek çok lezzeti bir arada sunuyor. İçinde sushi bardan tutun da tatlılara kadar her şey var. Dior Cafe Dior mağazasının en üst katında bir terasta yer alıyor. Sıcak günlerde pek tercih edilmez ama akşamüstü atıştırması için şık bir mekan. Biraz daha Coral Gables taraflarına yönelince adeta gizli saklı lezzet köşeleri var. Graziano's Market, muhteşem lezzetler sunan bir Arjantin dükkanı. Dükkanı diyorum çünkü hem kafe, hem de mağaza. Arjantin içkilerinden, çeşitli yiyeceklere kadar zengin bir ürün yelpazesi var. Patatesli İspanyol omleti, sandviçleri, empanada'ları ile kahvaltı için ideal. Bachour Miami ise Fransız mutfağından ürünler servis ediyor. Tatlılar adeta bir sanat eseri gibi sergileniyor. Her tabak ayrı bir görsel güzellikte, lezzeti zaten tartışılmaz... Burada da bir yemek okulu var ve camdan içerideki öğrencileri izleyebiliyorsunuz. Finali ise Old Lisbon Restaurant'ta yapmanızı öneririm. Bu Portekiz restoranı balık ve deniz ürünlerinin ne kadar lezzetli olabileceğini bir kere daha hatırlatıyor. Tatlıları da en az yemekleri kadar lezzetli.