İstanbul'dan yaklaşık iki saatlik uçak yolculuğundan sonra ulaştığımız Budapeşte; ziyaretçilerini adını ünlü besteci Franz Lizst'ten alan havalimanında karşılıyor. Daha iner inmez sanat ve tarih kokan bir ülkeyle karşılaşacağınız konusunda ön fikir veren Tuna Nehri'nin kıyısındaki bu görkemli şehir, nehrin batısındaki Buda, doğusundaki Peşte bölgelerinin birleşmesiyle oluşmuş. Almanya'dan doğan Tuna Nehri geçtiği 12 ülkeye ayrı bir değer katıyor. Eskiden kışın buz tutan nehrin üzerinden karşıdan karşıya bile geçilirmiş. Ancak günümüzde atık malzeme fazlalığından dolayı nehir donmuyor. Su seviyesi de oldukça düşük. Nehir üzerinde sadece taşımacılık yapılıyor. Dağlık olan Buda bölgesi ile daha düzlük olan Peşte'yi birbirine yedi köprü bağlıyor. Bunlardan en bilineni Zincir Köprüsü. Doğu Avrupa'nın en görkemli şehirlerinden olan Budapeşte, Avrupa'nın en iyi ışıklandırılmış şehri unvanına da sahip. Gündüz kafeleri, tarihi meydanları ve müzeleriyle etkileyen şehir, gece de Tuna'ya vuran şehir ışıklarıyla romantik bir havaya bürünerek büyüleyici bir hal alıyor. Bu havayı soluyabileceğiniz birçok yer mevcut. Onlardan biri de Buda bölgesinde yer alan Balıkçı Tabyası. Burası adeta şehrin seyir terası. Buradan tüm şehri tepeden görmek ve harika fotoğraflar çekmek mümkün.
POPÜLER DURAKLAR
Şehrin en popüler ve tarihi bölgesi olan Kale bölgesi, UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alıyor. Buradaki Kraliyet Sarayı'nın manzarası şehri tepeden görme imkanı sunan fotoğraf meraklılarının çokça vakit geçirdiği bir yer haline gelmiş. 96 metrelik kubbesiyle şehrin her yerinden görülen Aziz Stefan Bazilikası da tüm görkemiyle ziyaretçileri selamlıyor. Londra'daki ünlü London Eye'ın bir benzeri de Budapeşte'de mevcut. Budapeşte deyince ilk akla gelen yerlerden biri de Kahramanlar Meydanı. Adından da anlaşılacağı üzere meydanda Macar tarihinin en önemli liderlerinin ve savaş kahramanlarının devasa heykelleri yer alıyor. Meydanın solunda, Avrupa'nın en zengin resim koleksiyonlarından birine sahip Güzel Sanatlar Müzesi, hemen arkasında ise suni bir göl var. Burada yazları deniz bisikletine binen Macarlar kışları da özel bir sistemle buz pistine dönüştürülen pistte kayak keyfi yapıyorlar. Macar mutfağını çok deneyimleme fırsatım olmadı. Ancak en popüler yemeklerinden biri olan gulaş çorbasına ve ördek, kaz gibi av etleriyle yapılan yemeklere ilgi fazla. Şehrin en güzel restoranı New York Cafe. Rezervasyonsuz zor girilen mekan biraz tuzlu. Örneğin iki omlet, iki fincan kahveye 32 euro veriyorsunuz.
HER YERDE İNŞAAT VAR
Ülkenin en büyük sorunu nüfus. Şehirde nüfus her geçen yıl düşüyor. Devlet buna önlem olarak üç çocuk yapanlara özel katkı sağlama kararı almış. Üç çocuk yapacağını söyleyip devletle anlaşanlara 10 milyon forint destek sağlanıyor. Çocukların okul masrafları devlet tarafından karşılanıyor. Ailelere araba ve ev alırken sıfır faizli kredi imkanı tanınıyor. Evlerin metrekaresi ortalama 2 bin ile 7 bin Euro arasında değişiyor. Tuna nehrine bakan evler tabii ki oldukça değerli. Şehrin her yerinde inşaat var. İnşaat sektörü son birkaç yılda ekonomiyi ayakta tutar hale gelmiş. Budapeşte'ye Adnan Polat'ın kurucusu olduğu Polat Holding'in gayrimenkul alanındaki ilk yurt dışı projesi olan Dune Pearl'un tanıtımı için gittim. Polat geçen yıl Gül Baba Türbesi'nin yenilenmesine öncülük etmişti. 60 milyon Euro'luk proje Budapeşte'nin en kıymetli bölgesinde gerçekleşecek. Polat aynı zamanda Gül Baba Vakfı'nın başkanlığını da yürütüyor
10 MİLYON TURİST AĞIRLIYOR
-Budapeşte, Avrupa'nın en çok turist çeken şehirlerinden biri. 1,7 milyonluk şehir her yıl 10 milyon turisti ağırlıyor. Bu rakam Macaristan nüfusundan fazla (9.5 milyon) Dolayısıyla oteller yetersiz kalıyor. İnsanlar odalarını kiraya vermeye başlamış.
-Termal kaynaklarıyla meşhur şehirde 123 tane termal kaynak var. Ayrıca, Avrupa'nın en büyük popüler müzik ve kültür etkinliklerinden biri olan Sziget Festivali'nin de on binlerce ziyaretçiyi şehre çektiğini hatırlatayım.
-Macaristan, Avrupa Birliği'ne bağlı olmasına rağmen kendi yerel para birimi forint'i kullanıyor. Şehirde alışveriş yapmak için paranızı bozdurmanız gerekiyor. 1 forint 330 euro'ya denk geliyor.
-Şehirde toplu taşıma çok yaygın. Turistler dahil, hemen herkes şehrin her yanına sarı tramvayları kullanarak ulaşıyor. Bizdeki gibi akbil sistemi mevcut. Bilet okutmazsanız 50 euro ceza yiyebilirsiniz. Taksiler ise ayrı bir dert. Eğer şirket taksilerine binmezseniz kazıklanma ihtimaliniz çok yüksek. O yüzden önce pazarlık yapmak gerekiyor
TÜRK BANKASI BEKLENİYOR
Macarlarla Türkler arasında tarihten gelen bir bağ var. Aynı soydan geldikleri ve Osmanlı'nın burada yaklaşık 170 yıl hüküm sürmesi sebebiyle kurulan yakınlık günümüzde de devam ediyor. Türk Sokağı, Atatürk Caddesi gibi yerler mevcut. Adnan Polat'ın başkanlığındaki Türk Macar İş Konseyi, Macaristan'da iş yapacak Türklerin danışma merkezi adeta. Ancak şehirde bir Türk bankasının olmaması büyük bir handikap. Türk-Macar ilişkilerinin daha güvenli bir ortamda ilerlemesi bakımından Türk bankası açılmasını dört gözle bekliyorlar. 1.5 milyar dolar olan iş hacmi Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Polat'a talimatıyla dört senede 3.6 milyara kadar çıkmış. 2023'e kadar iki ülke arasındaki iş hacmini 6 milyar dolara çıkarma hedefleniyor.
GÜL BABA'DA TÜRK KAHVESİ
Türk Macar ilişkileri arasında kültür köprüsü kurmayı amaçlayan Gül Baba Türbesi de ziyaret edilmesi gereken yerlerin başında geliyor. 16. yy'da Gül Tepesi üzerine inşa edilen bir Türk türbesi olan Gül Baba Türbesi, Macar Devleti tarafından kurulan bir vakıfla koruma altına alındı ve geçen yıl yenilenip Gül Baba Kültür Merkezi ve Sergi Salonu olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Macaristan Başbakanı Victor Orban'ın katılımıyla açıldı. Avrupa'nın en kuzeyindeki Osmanlı dönemi eseri olma özelliği taşıyan Gül Baba Türbesi'nde Türk çayı ve Türk kahvesi içmek mümkün. Yılda 100 bine yakın ziyaretçi ağırlıyan müze Budapeşte'nin mimari anıtları arasında yer alıyor. Gül Baba'ya gelince; Gül Baba, 1481'de, 2. Beyazıt döneminde Mekteb-i Sultani'yi kurmuş. Bu mektep 18. yüzyıldan sonra Galatasaray Lisesi oldu. Bu yüzden Gül Baba, Galatasaray'ın manevi kurucusu olarak kabul ediliyor. Macarlar tarafından da çok sevilen, elinde tahta kılıcı, sarığında gülü eksik olmayan bir Bektaşi dervişi. Gül Baba ismini de bundan dolayı almış. Hatta Budapeşte'ye gülü getirenin de Gül Baba olduğu söyleniyor.