İspanya'ya seyahatin en heyecan verici tarafı şüphesiz seçenekleriniz çok olması. Misal Barselona'yı ele alalım... Sanat da var, eğlence de, lezzet de... Partilemek içinse istikamet Ibiza... Dünyanın önde gelen DJ'leri, Hollywood ünlüleri... Kimi ararsanız yaz aylarında Ibiza'da rastlayabilirsiniz... Başkent Madrid hem futbolu hem de kültür sanat aktiviteleri ile meşhur. Bir itiraf da bulunayım mı! Nedense İspanya en az tercih ettiğim yerlerden biri. Belki de bugüne kadar beraber seyahat ettiğim kişilerin sıkıcılığındandır. Bu da umarım aramızda sır olarak kalır. Sevdiğim ve favori listemdeki bir başka şehri ise Valencia... Hem eğlence var hem kültür-sanat. Ilıman iklimi de üstüne tuz-biber oluyor. İlkbahar ve yaz ayları için enfes bir destinasyon. Ama o artık başka bir yazının konusu. Bizim bu kez odak noktamız İspanya'nın güneybatısında bulunan ve bir Endülüs şehri olan Sevilla. Zaten İspanya'da "Endülüs" denilince hemen akla Sevilla gelir.
TARİH DE VAR MODERNİZM DE
Parkları, hareketli gece hayatı, restoranları, alışveriş imkanları ile İspanya'da mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri. Bir de söylemeden geçemeyeceğim, Sevilla'nın en güzel zamanı sonbahar... Sevilla her adımında insanı şaşırtan bir yer: Saraylar, katedraller arasında gezinirken geçmişe yolculuk ediyorsunuz. Portakal ağaçları arasında yürürken doğayla iç içe oluyorsunuz. Ardından köprü üstündeki yapılara rastlıyor ve bir anda geleceğe ışınlanıyorsunuz. Geçmişle geleceği bir anda yaşatan enteresan duygular uyandıran bir yer Sevilla. SANATA İLHAM OLMUŞ
Endülüs'ün başkentini keşfetmek için araç kiralamaya, bir hafta kalmaya da gerek yok. Bisikletle ya da tabana kuvvet keşfetmek mümkün. Üç dinin izleri Sevilla'da iç içe geçmiş durumda. Üstelik hâlâ da izlerini taşıyor. Sadece katedraller ve dini yapılar bakımından da zengin değil. Aynı zamanda Flamenko'nun beşiği olarak kabul ediliyor. Tarih boyunca pek çok sanatçıya da ilham vermiş. Misal Cervantes, Don Kişot'unu Sevilla hapishanesinde yazmış. Guadalquivir Nehri boyunca uzanan Sevilla İspanya'nın en hareketli şehirlerinden biri. Bildiğiniz tarz, dönem, stil karmaşası var şehirde. Bu da Sevilla'yı önemli yapıyor. Barok mimari de var Arap tarzı da... Osmanlı izleri de var Rönesans da... Kısacası şehir bildiğiniz açık hava müzesi... Bu yüzden Sevilla'da gezmek, yürümek pek keyifli...
ARAP MİMARİSİ KONAKLAR
Yok yok Sevilla sokaklarında dedim ya... Arap mimarisi konaklar da var ki bazıları butik otel olarak da servis veriyor, bir türlü çıkışı bulamadığınız labirenti andıran sokaklar da... Şatafatlı saraylar bir tarafta portakal bahçeleri diğer tarafta... Tüm tezatlıkları içinde bulunduran bir yer Sevilla. Ve mutlaka görülmesi gereken bir yer... KEŞFE SANTA CRUZ'DAN BAŞLAYIN
Sevilla'yı keşfetmek için yürümek ya da bisiklet kafi dedik. Zira dümdüz bir coğrafyaya kurulu. Şehrin en hareketli ve görülmesi gereken meydanı Santa Cruz. Eski bir Musevi mahallesi burası. Aynı zamanda Flamenko'nun da doğduğu yer. Bembeyaz evler ve çiçekli avlu ve bahçelerle dolu... Gerçekten de nefes kesici. Endülüs Emevileri döneminde bu bölgede Yahudiler yaşarmış. İspanya Krallığı bölgeyi ele geçirince de sinagoglar kiliseye dönüştürülmüş. Tüm izleri ve yapıları görebileceğiniz bir yer Santa Cruz.
GÖRÜLMESİ GEREKEN YERLER
ALCAZAR: Sırf sokaklarda kaybolmaya, yemeiçme ve eğlenmeye gelmediyseniz biraz da tarih diyenlerdenseniz Sevilla'yı gezmeye Alcazar'dan başlamanızı tavsiye edebilirim. Orijinal olarak 10. yüzyılda inşa ediliyor. Efsaneye göre de bir aşk hikayesine ev sahipliği yapıyor. İspanyollar tarafından fethedilince de pek çok değişikliğe uğruyor. Bugün hala sarayın muhteşem bahçelerinde gezmek mümkün. Sevilla'da yapmanız gerekenlerin başında Alcazar'ı görmek geliyor.
GIRALDA KULESI: Bir dönem minare ve rasathane olarak işlev gören bu yapı artık Sevilla Katedrali'nin çam kulesi. Hem yapısı hem de tarihi ile incelenmesi gereken yerlerden biri.
MARIA LUISA PARKI: Endülüs seramiklerinin en güzel örneklerini görebileceğiniz bir yer. Aynı zamanda Prenses Maria Luisa'ya hitaben yapılmış bir yapı. Arkeoloji Müzesi, Sanat ve Kostüm Müzesi de yine bu yapının içinde bulunuyor.
SEVILLA KATEDRALI: Diğer adıyla Azize Meryem Katedrali, dünyanın en büyük gotik kilisesi ve en büyük üçüncü kilisesi olma unvanlarını elinde bulunduruyor. Ayrıca 1987 yılında UNESCO tarafından Dünya Mirası olarak ilan edildi. Burası aynı zamanda Kristof Kolomb'un gömüldüğü yer olması dolayısıyla da farklı bir önem taşıyor.
ALTIN KULE: Hemen aklınıza altında yapılmış bir kule gelmesin. İsmini kaplandığı altın renkli çinilerden alıyor. Ayrıca bu bina sömürgelerden elde edilen altınların korunması için kullanılmış. Günümüzde denizcilik müzesine de ev sahipliği yapıyor.
YEMEK ZAMANI
Hem trendy olsun hem de manzarası derseniz istikamet nehir kenarında yer alan Abades Triana. Açık ara şehrin en popüler mekanları arasında...
Geleneksel lezzetler ve sunum isterseniz 1861 yılından itibaren aynı aile tarafından işletilen Sol y Sombra'ya rezervasyon yaptırabilirsiniz. Zaten rezervasyonsuz gitmek olmaz. Dekorasyonu da en az kendisi kadar eski. Duvarlarda eski posterler ve ahşap tavanlar dikkat çekiyor. Ama menüsü oldukça iddialı. Özellikle de deniz mahsulleri konusunda...
Gelmişiz Endülüs'ün başkentine ve Flamenko gösterisi izlemeden dönmek olmaz. Şehirde bunun için pek çok mekan var. Kimi turistik kimi gerçekten de hakkını veren cinsten. Seçeneğiniz ikincisi ise buyurun Tablao el Arenal'e. Hem tapas degüstasyon menüsü oldukça iddialı. Anlayacağınız hem lezzet var hem eğlence...
Michelin yıldızlı bir restoransa tercihiniz o zaman bu kez de Santo Restaurent by Martin Berasategui'yi denemelisiniz.
Gelelim benim favorime... Üstelik şehirde dört farklı destinasyonda mekanları var. La Azotea geleneksel tapas menüsü için bile tercih edilmeyi hak eden bir restoran.