Gelecek hafta nerede olmak istersin? diye sorsalar, "Kesinlikle Verona" derdim. Çünkü şiir gibi bir şehir Verona. Aşk, tarih ve sanat kokuyor. Bir tarafta Romeo ve Juliet'in aşk hikayesi, diğer tarafta Rönesans izleri... Efsane aşk hikayesinin kahramanı Juliet'in evi ve mezarı da burada yer alıyor. Şehirde düzenlenen ve haziranda başlayan opera festivali eylül ayında sona eriyor. Bu yaz büyülü bir ortamda opera dinlemek için belki geç kaldık ama yıl boyunca şehirde sanat etkinlikleri ve festivaller devam ediyor. Örneğin şubat ayının ilk iki haftasında, Sevgililer Günü kapsamında gerçekleşen Verona in Love etkinliği var ki romantikler mutlaka katılmalı. Kuzey İtalya'nın varlıklı, yemyeşil ve UNESCO Dünya Miras Listesi'ne dahil edilmiş bir yeri Verona. Aslında ufak bir yer. Gezmek için iki-üç gün yeterli olabilir. Ama yerlisi gibi hissetmek ve yaşamak için çok daha fazlası gerekiyor. Hem enfes tatlar sunan restoranlarını hem de tarihi yapılarını bırakıp gitmek istemeyeceksiniz. Bu aralar Avrupa'da keşfetmek için yeni, heyecan verici bir şehir arayanlar Verona'yı mutlaka listelerine eklemeli.
SPORDAN VAZGEÇEMİYORLAR
Sokaklar o kadar temiz, insanlar o kadar şık ve ambiyans o kadar zarif ki gerçekten düşüncelerimi ve hissettiklerimi kelimelere dökmekte zorlanıyorum. Sabah-akşam herkesin spor yaptığı ya da köpeğini gezdirdiği, yerli halkın spordan vazgeçmediği bir yer aynı zamanda. Keşfetmek için motorlu araçlara da ihtiyacınız yok. Zaten bölgede yokuş da yok. İster tabana kuvvet isterseniz de bisikletle şehri gezebilirsiniz. Şehrin en popüler noktalarından biri Erbe Meydanı. Bu meydanda bulunan ve dönemin nüfuslu ailelerinden Lamberti'lerin yaptırdığı Lamberti Kulesi'ne çıkarsanız şehre tepeden bakabilirsiniz. Elbette bunun için ufak da olsa bir ücret ödemek gerekiyor.
PAZAR ALIŞVERİŞİ
Meydanın ortasında da her gün yiyecek- içecek pazarı kuruluyor. Hediyelik eşyalar ve süs objeleri de satılıyor. Ama benim aklımı rengarenk makarnalar ve çeşit çeşit peynirler çeldi. Aldığım balsamik sirke, zeytinyağı, taze makarnalar ve peynir çeşitlerinin hepsi güzeldi. Hiçbiri pişmanlık yaratmadı. O yüzden pazarda iyice dolanın, ürünleri tadın ve sevdiklerinizi alın. Pazarın kurulu olduğu alanda bir de mermer heykel ve çeşme bulunuyor. Madonna di Verona isimli bu çeşme önünde fotoğraf çektirmek de artık bir gelenek olmuş. Shakespeare'in eseri Romeo ve Juliet malumunuz Verona'da geçiyor. Bir kurgu söz konusu olsa bile Juliet'in bu evde (Casa di Giulietta) yaşadığına inanılıyor. Hatta meşhur serenat sahnesi de unutulmamış ve ona uygun olsun diye eve sonradan balkon eklenmiş. Yıl içinde bu evi ve balkonu bir milyondan fazla kişi ziyaret ediyor. Bahçede bir de Juliet heykeli bulunuyor. Bu heykelin sağ göğsüne dokunup dilek tutmanın aşk getirdiğine inanılıyor. Juliet'e aşk dileklerini iletmek isteyenler de evin duvarlarına aşk mektuplarını sıkıştırıyor. San Francesco al Corso manastırı içinde yer alan Juliet mezarlığı da turistlerin uğrak durakları arasında yer alıyor.
BOCELLI ZAMANI
İtalyan tenor, söz yazarı, besteci Antonia Bocelli'nin Verona'da verdiği konserler de en az Toskana'dakiler kadar tüm dünyada müzikseverlerin yakından takip ettiği ve en az bir yıl öncesinden ajandasına aldığı bir etkinlik. Bu yıl 8 Eylül'de Arena di Verona'da gerçekleşecek. Günümüze kadar gelen ve oldukça iyi korunan eski bir Roma amfi-tiyatrosu olan Arena di Verona 20 bin seyirciyi ağırlayabiliyor. Uçuk pembe renkli mermerlerden yapılan tiyatro yıl boyunca opera, bale, müzikal ve farklı sanatsal etkinliklere ev sahipliği yapıyor. Özellikle ılıman mevsimlerde gidenler, mutlaka öncesinde etkinliklere göz atmalı ve bu enfes yapıda sanatsal bir aktiviteyi izlemeli. Şehri keşfetmeye devam ediyoruz. Nefes kesen tiyatrosu dışında bir de çok şaşırtan arkeoloji müzesi var. Müzede Roma döneminden kalma cam eşyalar, mozaikler, çömlekler ve çok daha fazlasını yakından inceleyebilirsiniz. Bu arada sanat meraklılarının mutlaka ziyaret etmeleri gereken bir başka müze ise Museo Castelvecchio. İçeride İtalyan sanatçılara ait yaklaşık 500 eser sergileniyor.
CAVAL VE SUGO KELİMELERİNE DİKKAT
Gelelim gastronomiye... Malum söz konusu İtalya olunca yemek de en az sanat ve tarih kadar önemli oluyor. At ya da eşek eti yeme taraftarı değilseniz menülerdeki caval (at) ve sugo (eşek) kelimelerine dikkat edin. Zira her iki et çeşidi de Verona'nın vazgeçilmezleri arasında yer alıyor. Adriyatik Denizi'ne kıyısı olan bölgede deniz mahsulleri ile hazırlanan yemekler de epey iddialı. Risotto ve makarna çeşitleri dışında mısır unu ve parmesan peyniri ile hazırlanan ve de genelde et ya da balıkla servis edilen polenta da epey revaçta. Erbe Meydanı'nın etrafında irili ufaklı leziz yerel yemekler tadabileceğiniz pek çok restoran mevcut. Favorim Osteria al Duca. İtalyan bir aile tarafından işletilen restoranın ambiyansı da en az yemekleri kadar güzel. Polenta ile servis edilen levrek balığı (Baccala con Polenta) oldukça başarılı bir tabak. Napoli usulü pizza sevenlerden misiniz? Ben şahsen eskiden burun kıvırırdım ama artık bayılıyorum. Napoli stili pizzayı bir de Veronalı şeflerden tatmanızı öneririm. Özellikle de Corte Farina Pizzeria'daki çeşitler tek kelimeyle leziz. Geleneksel yemekler ve nesilden nesile geçen bir aile işletmesi deneyimlemek istiyorsanız da Le Vecete'yi deneyebilirsiniz. Tatlısız ve dondurmasız da olmaz. Her ara sokakta karşınıza çıkan kafeler size iyi tatlı ve dondurma sunabilir. Ama işin ehlinden tatmak için Caffe Borsari'ye mutlaka uğrayın.