Adriyatik kıyısında yer alan bir Balkan ülkesi. Son dönemde özellikle turizm alanında yapılan yatırımlarla dikkat çekiyor. Türkiyeli turistlerin son gözdesi... İlk kez gideceğim Karadağ ya da yaygın ismiyle Montenegro ile ilgili herkes gibi ben de genel bilgilere sahibim. Bir de daha önce gidenlerin şu cümlesi aklımda: "Çok şaşıracak, büyüleneceksin!" İstanbul'dan iki saat süren uçak yolculuğunun ardından Karadağ'ın başkenti Podgorica'ya iniş yapıyoruz. Şehri gezmek için vaktimiz yok. Önümüzde daha iki saatlik bir yol var. Arabaya binip Tivat'a doğru yola çıkıyoruz. İki saat dedim ama yol boyunca bize eşlik eden manzaralar sayesinde zamanın nasıl geçtiğini anlamıyoruz. Doğanın cömert davrandığı topraklardayız. Adı gibi kara dağlarla çevrili bir ülke ve bu dağlar ülkeye fantastik bir atmosferin hakim olmasına neden olmuş. Bir yanda da yemyeşil orman, masmavi deniz... Gökyüzü pırıl pırıl... Coldplay'ın Hymn For the Weekend şarkısını mırıldanmaya başlıyorum. Tam da şu anda, burada gökyüzünde süzülmek ne kadar güzel olurdu...
SÜPERYATLARIN DURAĞI
Önümüzdeki iki günü geçireceğimiz Tivat, Boka Körfezi'nin en güzel yerlerden biri. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nun askeri limanlarından biri olan Tivat, günümüzde lüks marinasıyla hayli popüler. Ben de zaten Porto Montenegro'nun davetiyle buradayım. Kalacağımız otel marinanın içinde yer alan Regent Porto. Duvarları sanat eserleriyle süslü, lüks ama abartısız bir otel Regent. Odama yerleştikten sonra soluklanmak için balkona çıkıp marinaya demirlemiş süperyatları seyretmeye başlıyorum. Kimi tasarımıyla dikkat çekiyor kimi boyutuyla... Marina sadece yat sahipleri ve personeli için değil, turistler için de bir cazibe merkezi. Özellikle gün batımı saatlerinde gelen ziyaretçiler marinada yaptıkları kısa bir yürüyüşün ardından buradaki restoran ve kafelere oturup manzaranın keyfini çıkarıyor. Marinada lüks markaların mağazaları da bulunuyor. Özel kulübündeki sonsuzluk havuzu ise körfez manzaralı. Marinanın en etkileyici yerlerinden biri de içindeki deniz müzesi. Müzenin hemen önünde bir de eski askeri denizaltı bulunuyor. Biz şanslıydık, müzenin küratörü Drazen Jovanovic ziyaretimiz sırasında bize eşlik edip bölgenin denizcilik tarihini anlattı. Tivat'ın da içinde bulunduğu Boka Körfezi'nde, çevresindeki dağlar nedeniyle kuzeyin sert iklimini hissetmiyorsunuz. Akdeniz ikliminin hakim olduğu bölgede eylül sonunda kadar denizin tadını çıkarmak mümkün. Birbirinden güzel şehirlere ve kasabalara ev sahipliği yapan körfez cruise gemilerinin de duraklarından...
FİLM SETİ GİBİ
Ertesi gün Tivat'tan tekneyle yola çıkıp Kotor'a gidiyoruz. Tekne yolculuğu sırasında kendimizi Yüzüklerin Efendisi filminin setindeki gibi hissediyoruz. Havanın bulutlu olması bu hissi artırıyor. UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alan Kotor, Ortaçağ'dan kalma surlarla çevrili. Şehrin dar sokakları meraklı turistlerle dolu. Her tarihi yapının bir hikayesi var. Büyüleyici körfez manzarasının tadını kaleye tırmanıp çıkarabilirsiniz. Tabii bunun için yarım saat- 40 dakikalık bir tırmanışı göze almanız gerekiyor. Burada bir de deniz müzesi bulunuyor. Ortaçağ'da ticaret limanı olan, daha sonra askeri deniz üssü olarak kullanılan Kotor'un tarihini bu müzeden öğrenebilirsiniz. Müzede deniz kültürüne ve yaşamına ilişkin eşyalar da var. Dönüş yolunda Lady on the Rocks adasına da uğruyoruz. Eski gemi kalıntıları üzerine çevreden getirilen taşların yığılmasıyla oluşturulmuş, insan yapımı bir ada burası. Küçük bir kiliseye ev sahipliği yapıyor. Kilisenin orijinali 15. yüzyılda inşa edilmiş. Depremde yıkılmasının ardından 1725'te tekrar yapılmış. Ziyaretimiz sırasında bir nikah törenine denk geldik, gelin ve damadın heyecanına ortak olduk. Sadece Tivat ve Kotor değil, Karadağ'ın birçok şehri ve kasabası çok güzel. Türkiye'den gelen yatırımcılar da ülkenin büyümesine katkıda bulunuyor. Bir yandan modernleşirken diğer yandan geleneksel zenginliklerini korumada gösterdikleri hassasiyet beni çok etkiliyor. Elbette misafirperverlikleri de... Dönüş yolculuğuna Biffy Clyro'dan Mountains eşlik ediyor. "I am the mountain. I am the sea..."
?DENİZ ÜRÜNLERİ MUHTEŞEM
Konakladığımız Regent otelin giriş katında yer alan Murano restoran şıklığı ile dikkat çekiyor. Camdan yapılma objeler her yerde. Menüsünde deniz ürünleri de var, İtalyan lezzetleri de. Kadife koltuklar, süslü avizeler sizi marina havasından uzaklaştırıp farklı bir dünyaya davet ediyor. Yine oteldeki Gourmet Corner ise nefis pastaları ve hamur işleri ile iştah açıyor. Al Posto Guisto gün boyu marinanın en popüler yeri. Pizzaları nefis. Manzarası harika. Ama benim kesinlikle tavsiye edeceğim yer Perast kasabasındaki Conte restoran. Deniz ürünleri harika. Öğle saatlerinde oturduğumuz restorandan akşamüstü zor ayrıldık. Asla kalkmak istemeyeceksiniz.