Yunan adalarının cazibesini bir kenara koyun. Gelin Atina'dan bir araba kiralayıp alternatif bir tatil rotası yapalım. Mora Yarımadası'na doğru inelim. Öncelikle şunu söyleyeyim, hiçbir Yunan adasında birazdan anlatacağım yerlerdeki kadar bakir koylar, doğal güzellikler ve tarihi ortamı bir arada bulamayacaksınız. Yunanistan haritasını kafanızda canlandırın. Ülkenin güneyinde, aşağıya doğru uzanan bir elin parmakları gibi duran bölgeye gidiyoruz. Yani Mora Yarımadası'na... Atina'dan kiraladığımız bir arabayla Korint Boğazı'ndan geçerek, üç saatlik bir yolculukla Sparta'ya varıyoruz. Yolda yanınıza bozuk para almayı ihmal etmeyin çünkü varana kadar sekiz ayrı gişede durup ödeme yapacaksınız. Bu bir Yunanistan klasiği...Bizim rotamız aşağıya doğru uzanan üç parmağın en sağdakine doğru inip oraları keşfetmek. Ama önce yolumuzun üstündeki Sparta'da konaklayıp filmlere konu olan tarihi atmosferi solumak istiyoruz.
OLİMPİYAT KAZANAN İLK KADIN
Şimdi gelin, filmi biraz geriye saralım. 2 bin 500 yıl öncesine... Antik Yunan'da yapılan olimpiyat oyunlarında bir gelenek olarak sadece erkekler yarışmaktaydı. Olimpiyatların en ilgi çekici ayağı olan atlı araba yarışlarını ilk kez bir kadın kazandı. Daha doğrusu erkek kılığına girmiş bir kadın... Birinciliği kazandıktan sonra kadın olduğu anlaşılan bu kişinin adı Kyniska idi. Daha büyük bomba ise Kyniska'nın Sparta kralının kızı olmasıydı. Peki bu hikayeyi neden mi anlattım? Bugün adını olimpiyat tarihine "madalya kazanan ilk kadın" olarak yazdıran Kyniska'nın adını taşıyan bir otelde kalıyoruz. Kyniska Palace, antik Sparta şehrinin eteklerinde, birçok savaşa tanıklık etmiş topraklarda kurulmuş. Gezimiz boyunca bize eşlik eden otelin nazik sahibesi Angeliki Mazaraki'den gezdiğimiz yerlerin hikayelerini de dinledik.
BU ADAYA TEK BİR GİRİŞ VAR
Sparta, Antik Yunan'daki şehir devletleri arasında askeri açıdan en güçlü olanıymış. Halkın yüzde 99'unun asker olduğu bir devlet... Çocukların daha yedi yaşında ailelerinden alınıp çok sıkı şartlarda yetiştirildiği Sparta'nın o tarihi kalesini de gezdik. Kaleden baktığımızda uçsuz topraklar, göz alabildiğine altımızda uzanıyordu. Sparta'dan yola çıkıp daha güneye doğru ilerliyoruz. Herkesin tavsiye ettiği bir yere gideceğiz: Monemvasia'ya... Ana karayla karayolu üzerinden bağlantısı olan küçük bir ada burası. Bizim Cunda adası gibi düşünün. Adanın yerleşim kısmı yüksek surlarla çevrilmiş. Daracık sokaklarındaki tüm mekanlar restoran, kafe, otellerden oluşuyor. Özellikle geceleri inanılmaz etkileyici bir ortama sahip oluyor Monemvasia. Adaya tek bir giriş kapısından girildiği için buraya "tek giriş" anlamına gelen Monemvasia adı verilmiş. Artık biraz denizin tadını çıkartalım. Kime sorsak "Mutlaka Elafonisos Adası'na gidin" diyor. O zaman hedefimiz belli. Mora Yarımadası'ndaki üç parmağın en sağdakinden aşağı doğru iniyoruz. En alt noktasına kadar... Kıyıya çok yakın bir ada Elafonisos. Neapoli limanından yarım saatte bir kalkan tekneler var. Arabanızla binebiliyorsunuz. Yolculuk sadece 10 dakika sürüyor,. Denizi ise muhteşem. Simos Paradise Beach adındaki plaj gerçekten çok güzel. Plaj ortadaki kara parçasıyla, Büyük Simos ve Küçük Simos olarak ikiye bölünmüş. Biz büyük olanını tercih ettik. Plajın gerisinde ise şimdiye kadar gördüğüm en geniş ölçekli kamping alanı var. Karavanıyla gelip beş yıldızlı konforlu tatil yapanları görüyoruz.
ÇARŞAF GİBİ BİR DENİZ
Elafonisos dönüşü, bu sefer Plytra isimli sempatik bir kasabada konaklıyoruz. Yerel turizme hizmet eden, mekanları mütevazı, yemekleri lezzetli, denizi harika bir kasaba... Abartılı gece hayatı yok, zaten gerek de yok, çarşaf gibi denizi seyretmek varken... Son gecemizde kasabanın huzuru bizi dinlendiriyor, yorgunluğumuzu atıyoruz. Yunanistan'ın pek keşfedilmemiş güzellikleriyle dolu Mora Yarımadası, hepinize tavsiye edeceğim pırıl pırıl bir rota. Kitle turizmi ile kirletilmemiş bir tatil istiyorsanız hiç düşünmeyin, basın gaza..
EPİDAUROS'UN MÜKEMMEL AKUSTİĞİ
Mora Yarımadası'nın her köşesi savaş, barış ve kültürel tarihin izleriyle dolu. Bunlardan biri de Epidauros Antik Tiyatrosu. M.Ö. 4'üncü yüzyılda antik Yunanlar nasıl bu kadar sofistike bir akustik sistem yarattıklarının farkındalar mıydı bilmiyorum ama bugün burası mükemmel akustiğin simgesi olarak gösteriliyor. Hatta bir de etkinlik takvimi var Epidauros'un. Denk getirirseniz unutamayacağınız bir konser ya da tiyatro izleyebilirsiniz.