Delft
Avrupa'nın en güzel şehirlerinden biri Hollanda'nın başkenti Amsterdam. Kanallar, müzeler, renkli sosyal hayat... 2017'de 19 milyon kişi tarafından ziyaret edildi. Çoğunlukla kısıtlı bütçeye sahip, eğlence odaklı turist profiline sahip olması ise şehrin en büyük sorunu. Geçen yıl yerel yönetim turistin nasıl davranması gerektiğine ilişkin bir genelge yayınladı ve uymayanların para cezasına çarptırılacağı uyarısında bulundu. Amsterdam'a daha önce gidip sevdiyseniz ve benzer bir alternatif arıyorsanız Delft'i önerebiliriz. Tam bir Ortaçağ şehri. Yürüyerek keşfedebileceğiniz bu şehirdeki ana kanal eski şehrin çevresini bir çember gibi sarıyor. Başka küçük kanallar da bulunuyor. Cumartesi günleri kurulan antika açık hava pazarı büyük ilgi görüyor. 17. yüzyılda yaşayan ressam Johannes Vermeer'in doğduğu şehirde sanatçının eserlerini Vermeer Centrum Delft'te görebilirsiniz. Ressamın hayatını anlatan İnci Küpeli Kız filmi sonrasında turistlerin şehre ilgisi de artmış.
Valencia
1.6 milyon kişinin yaşadığı Barselona, her yıl 30 milyon turisti ağırlıyor. Ünlü La Rambla caddesinde, sahilde yaz aylarında adım atacak yer bulunmuyor. Partiler sabaha kadar devam ediyor. İspanya'nın üçüncü büyük şehri, 800 bin nüfuslu Valencia'yı ise her yıl 2 milyon turist ziyaret ediyor. Romalılar tarafından kurulan uzun süre Arap hakimiyetinde kalan şehir, birçok medeniyetin izlerini taşımasıyla dikkat çekiyor. Barselona nasıl Gaudi ile anılıyorsa Valencia için de Santiago Calatrava'nın önemi büyük. Calatrava'nın şehirdeki opera salonunda, bilim müzesinde ve Avrupa'nın en büyük akvaryumunda imzası bulunuyor. İspanya'nın ilk modern sanat merkezi burada. Turia Nehri'nin çevresi parklarla bir kurdele gibi sarılmış. Şehrin harika kumsallarının keyfini ekim sonuna kadar çıkarmak mümkün. Bu bölge aynı zamanda İspanya'nın sebze bahçesi ve ünlü İspanyol yemeği paella'nın doğduğu yer olarak da biliniyor.
Kotor
Hırvatistan'ın Adriyatik Denizi sahilinde bulunan gözde beldesi Dubrovnik, son yılların yükselen yerleri arasında ilk sırada yer alıyor. Özellikle Game of Thrones dizisi hayranları, dizinin çekildiği yerleri ziyaret etmek için şehre akın ediyor. Şehrin nüfusu yaz aylarında 10 katına çıkıyor. UNESCO 2016 yılında turist yoğunluğu nedeniyle şehrin Dünya Miras Listesi'ndeki yerinin tehlikeye girdiğini açıklamıştı. Aynı tadı alabileceğiniz daha sakin bir yer ise Kotor. Montenegro'nun başkenti Podgorica'ya uçup oradan iki saatlik araba yolculuğuyla şehre geçebilirsiniz. Özellikle tekne ve yat tutkunlarının favorisi olan Kotor Koyu büyüleyici bir manzaraya sahip. Koya tekneyle ve yatla dağların arasından giriyorsunuz. Küçük bir kasaba görünümündeki Kotor'a ayak basar basmaz kendinizi Ortaçağ'a ışınlanmış gibi hissediyorsunuz. 1979 yılında UNESCO tarafından korumaya alınan eski şehir bölgesi üçgen mimariyle inşa edilip İtalya'nın Venedik şehri gibi suların üstüne kurulmuş. Şehirdeki surların uzunluğu beş kilometre. Kale içinde küçük küçük turistik dükkanlar ve restoranlar bulunuyor. Şehrin hemen arkasındaki kaleye çıkan merdiven 1480 basamaktan oluşuyor.
Tinos
Yunan adası Santorini'ye her gün yanaşan cruise gemilerinden inen 15 bin turist Santorini'nin popüler noktalarına adeta akın ediyor. Çoğu gün batımını seyretmek için Oia'ya gidiyor. Bir kısmı da eşsiz manzarası için Fira kasabasını tercih ediyor. Oysa ki Santorini'den feribotla iki saat uzaklıktaki, el değmemiş Tinos da harika bir gün batımı manzarasına sahip. Aşınmış kayaları ve masmavi denizi ile gelenleri hemen etkiliyor. Tinos'ta gezerken geçmişte korsanlardan korunmak için adanın içine kurulan saklı köyleri keşfetmek büyük keyif veriyor. Burada çıkan yeşil mermer Buckingham Sarayı ve Louvre'un yapımında kullanılmış. Eğer gitmeye karar verirseniz adaya özgü peynirlerin ve taze deniz mahsullerinin tadına bakmayı da ihmal etmeyin.