Worth Avenue'da yürürken sanat galerilerinin vitrinlerine gözüm takılıyor. Nasıl takılmasın? Anish Kapoor, Jeff Koons ve Damien Hirst gibi yaşayan en pahalı sanatçıların başyapıtı sayılacak eserleri satılıyor. Fernando Botero heykelleri ve resimleriyle dolu içerisi. Bir tarafta David Hockney'ler diğer tarafta Eric Gadsby'ler... Bu kadar fazla işi daha önce hiçbir galeride görmedim. Hatta müzelerde bile bu kadarı bir arada sergilenmeyebilir. Üstelik sadece bir sanat galerisi değil... Yan yana onlarcasında benzeri sanatçıların farklı işleri var. Galeriler ve moda devi markaların arasında yürürken beyaz bir Ferrari kaldırıma park ediyor. İçinde 75-80 yaşlarında Saint Laurent takım elbisesi ve Anthony Veer Walton loafer'larıyla bir adam ve yanında Chanel takımı, aynı markaya ait ayakkabıları ve Lana Marks çantasıyla yine benzer yaşlarda olduğunu tahmin ettiğim bir kadın iniyor. Alışverişe değil hemen az ilerideki İtalyan restoranı Bice'de happy hour'a doğru birlikte ilerliyorlar. Kıyafet ve aksesuvarlara karşı bilgim her türlü moda dergisini satırı satırı okumamdan kaynaklanıyor. O bölümü geçelim ve dünyanın neresinde olduğuma gelelim. ABD'nin Florida eyaletinde, Palm Beach'teyim Palm Beach ABD'nin en zengin iş adamlarının yazlıklarının olduğu yer. Aslında yaz aylarında buradaki kitle New York yakınlarındaki Southampton'daki evlerine geçiyorlar. Kısacası çok sıcaktan kaçan ABD'de 'snow bird' olarak adlandırılan bir kitlenin favori noktalarından biri burası.
MIAMI'DEN ARABAYLA BİR SAAT
İlk kez 1999'da gelmiştim Palm Beach'e. Malikaneleri, palmiye ağaçları, mega yatları, restoranları, otelleri ve kısacası neredeyse her detayı ile beni büyülemeyi başarmıştı. Sadece o zamanlar kendi yaşıtlarıma çok rastlayamamak beni biraz şaşırtmıştı. Bugün hâlâ çok genç bir nüfusun varlığından bahsedemeyiz. Ama yemeyi, içmeyi, eğlenmeyi bilen bir topluluk söz konusu. Hem Miami'ye sadece bir saat uzaklıkta. O halde bir Miami tatiline mutlaka dahil edilmeli. Hem buradaki yaşam tarzı ve kitle Miami'den o kadar farklı ki mutlaka görülmeli.
MIAMI VE PALM BEACH'İN BABASI
Palm Beach'in jet-set'in radarına girmesinde ABD'li sanayici ve petrol kralı Henry Morrison Flagler'ın etkisi büyük. Ohio merkezli Standart Oil şirketinin sahibi Flagler Doğu Kıyısı Demiryolu'nu kurup timsah dolu, bakir Lake Worth Ormanları'nı trenle ulaşılabilir hale getiriyor. Sonrasında ise Palm Beach'in bugün hâlâ en sükseli, en şık ve en iddialı otellerini, restoranlarını kuruyor. Bugün müzeden kütüphaneye pek çok yerde Flagler ismini görebilirsiniz. Bu arada Flagler'ın Florida, Palm Beach ve Miami'nin Babası lakabına sahip olduğu bilgisini de paylaşayım.
TIGER WOODS VE OPRAH DA BURADA
Kimlerin mi evi var Palm Beach'te? Örneğin ABD Başkanı Donald Trump'ın. Gölde başlayıp okyanus kenarında biten, içinde balo salonu, spa, toplantı odaları olan malikanenin önünden geçip de fark etmemeniz olanaksız. Zaten Trump Başkan seçildiğinde beri, bahçesinde devasa bir ABD bayrağı dalgalanıyor. Oprah Winfrey, Mehmet Öz, Bill Gates, Tiger Woods Palm Beach sokaklarında dolaşırken karşılaşabileceğiniz ünlü isimlerden sadece birkaçı.
HER BÜTÇEYE UYGUN AKTİVİTE VAR
Palm Beach'te her zevke her keseye göre kaliteli bir şeyler yapma imkanı var. Öncelikle hafta içi en lüks caddesi olan Worth Avenue üzerindeki bütün popüler kafe ve restoranlar saat 16.00-18.00 arası happy hour yapıyor. Bar ve çevresinde oturan herkes de happy hour uygulamasından faydalanabiliyor. Kısacası menüdeki her şey yüzde 50 indirimli olarak servis ediliyor. Üstelik Palm Beach'te yaşayan jet set bu happy hour'ların müdavimi. Birçok isme bu uygun fiyatlı saatlerde sosyalleşirken rastlayabilirsiniz.
BAŞKANLARI AĞIRLAYAN OTEL
The Breakers Palm Beach'in en şaşaalı oteli. Yüksek sezonda oda fiyatları 3 bin dolara kadar çıkıyor. Ama yazın da 300 dolara kadar iniyor. Konaklamasanız da mutlaka bir şeyler içmek ya da yemek için gidebilirsiniz. The Breakers Otel namı diğer Palm Beach'in babası Flagler'a ait. Deniz mahsulleri restoranı ve barı popüler noktalarından biri. Barında oturduğunuzda barın içinin aslında akvaryum olduğunu görüyorsunuz. Bardağınızı koyduğunuz yerin altından balıklar geçiyor. The Breakers'ın brunch'ları belki de ABD'nin en popülerleri. Bu yüzden rezervasyon için elinizi çabuk tutmanız gerekiyor. Otel içinde sadece üyelerin girebildiği havuz ve bar bölümleri de yer alıyor.
BU MÜZEYİ GEZMELİSİNİZ
Henry Flagler Museum mutlaka görmeniz gereken yerlerden biri. 1902 yılında Flagler'ın eskiden evi olan bina tamamlandığında New York Times "Avrupa'daki her yerden daha güzel" diye tarif etmişti işadamının evini. Bugün müze olarak hizmet veriyor. Müzenin içinde hizmet veren Cafe des Beaux-Arts da soluklanmak için uğramanız gereken bir adres. Geçici sergileri de en az kalıcı koleksiyonu kadar iddialı. Sergiler dışında bembeyaz mimarisi, palmiye ağaçlarıyla bezeli bahçesi de görülmeye değer.