Makedonya'nın başkenti Üsküp... Gerçi Makedonya ismi uzun zamandır Yunanistan ile husumet konusu. Yunanlılara göre Makedonya ve Büyük İskender onlara ait. Bu yüzden uzun yıllardır süren savaş sonucu ülkenin adı iki ay önce Kuzey Makedonya Cumhuriyeti olarak değiştirildi. Üsküp yakın zamana kadar zengin yerel yaşamıyla tanınan mütevazı bir Balkan şehriydi. Ancak son yıllarda yaşadığı yenilenme ve değişim dalgasıyla, savaşçı heykelleri, pırıl pırıl ve muazzam neoklasik binaları, mermer kaplı müzeleri ve bol miktarda aslan heykelleri ile biraz kimlik savaşı veriyor gibi... Bu kimlik savaşı eski Başbakan Nikola Gruevski tarafından uygulanan Skopje 2014 adlı tartışmalı bir projenin sonucu. Ancak arka plana baktığınızda hâlâ tarih kokuyor ve sıcacık insanları büyük bir gülümseme ile karşılıyor sizi...
500 YILLIK OSMANLI ETKISI
M.Ö 3. yüzyılın başlarında kurulmuş olan Üsküp, ancak M.S 6. yüzyıl civarında Bizans ve Ortodoks Hıristiyanlığının yükselişiyle önemli bir ticaret merkezi haline gelmiş. Bu gelişim aynı zamanda kentin en etkileyici yerlerinden biri olan Tvrdina Kalesi'nin temellerini atmış. Bu kaleden aşağıya bakıldığında Vardar Nehri'nin iki yakasını birbirine bağlayan Osmanlı eseri tarihi Taş Köprü'yü görüyorsunuz. Bir yanda yeni yapılan modern şehir, diğer yanda Üsküp ve Balkanlar'ın en büyük Türk çarşısını da içine alan eski mahalle Carsija yani Çarşı Mahallesi. Beş asırlık Osmanlı egemenliğinin etkileri bu eski mahallenin her yanında kendini hissettiriyor. Bir yanda yükselen ezan sesleri, diğer yanda çalan çanlar da bu harmoninin güzelliğini fısıldıyor size... Cami, hamam ve kervansaraylar ile çarşıda yürürken Anadolu'da bir yerde hissediyorsunuz kendinizi... Bursa'ya benzerliğinden dolayı da kardeş şehir ilan edilmiş zaten... İlginç bir karşıtlığın bir göstergesi gibi 14. yüzyıldan kalma ve Üsküp'teki en önemli Ortodoks kiliselerinden biri olan Sveti Spas Kilisesi de şehrin bu bölümünde. Zıtlıkların en çok kendini hissettirdiği yer belki de Taş Köprü ile yanındaki Sanat Köprüsü. Bir yanda yüzyıllardır sadeliğiyle iki yakayı birbirine bağlayan Osmanlı eseri varken, yeni yapılan ve üzeri onlarca heykel ve lambalarla süslenmiş yeni köprü birbirine komşu. Yeni köprü üzerinde yürürken bir yandan bir abartı hissediyorsunuz, bir yandan da sanata ve estetiğe duyulan tutku ve kaygıyı anlıyorsunuz.
DEPREM YIKTI GEÇTİ AMA ŞEHİR KÜLLERİNDEN DOĞDU
Üsküp zaman içinde çehresini birkaç kez değiştirmek zorunda kalmış. Nedenlerinden biri 27 Temmuz 1963 tarhinde yaşanan deprem. Şehri neredeyse tamamen yıkan depremin olduğu an, bugün Üsküp Şehir Müzesi'ne dönen eski tren istasyonundaki saatte ölümsüzleşmiş. Saat depremin olduğu gün takılı kaldığı haliyle bırakılmış: 5.17. Üsküp, Yugoslavya'nın Cumhurbaşkanı Tito'nun emriyle yeniden inşa edilmiş ve bunun sonucunda bir tür modern Üsküp yaratılmış. Bu döneme ait mimarinin en güzel örnekleri arasında Merkez Postanesi binası (baş aşağı bir böceğe benzeyen) ile Saints Cyril ve Methodius Üniversitesi geliyor. Depremin bir diğer kültürel mirası trajediyi takip eden yıllarda inşa edilen Çağdaş Sanat Müzesi. Sanatçıların ve koleksiyonların bağışlanması nedeniyle bölgede, türünün en iyilerinden biri sayılıyor.
VODNO DAĞI'NDAN ŞEHRE BAKMAK
Üsküp'ü tepeden seyretmek için Vodno Dağı'na çıkmak gerek. Arabayla ya da şehir otobüsleri ile kolayca ulaşılabilir buraya. Arabayla geldiğiniz son noktadan dünyanın en büyük haçı, 66 metre yüksekliğindeki Millennium Cross'a teleferik ile çıkabilirsiniz. Haç, geceleri ışıklandırılıyor ve şehrin neresine giderseniz gidin görebiliyorsunuz. Burada ayrıca bir restoran, hediyelik eşya dükkanı ve piknik alanları da bulunuyor. Hemen yanında 12. yüzyıldan kalma Sveti Pantelejmon Manastırı'nda daha güzel manzaralara ve Bizans sanatına hayran kalacaksınız. Üsküp'ün 15 km. güneybatısına gittiğinizde ise sizi eşsiz bir güzellik karşılıyor; Matka Kanyonu! Kanyonda kano ya da tekne ile gezi yapıp, mağaraya girebilirsiniz. Kişi başı 6 euro gibi bir ücrete mağara gezisi de dahil bir saatlik tekne gezisi yapabiliyorsunuz.
LEZZETLER BENZER
Üsküp'teki lezzetler Anadolu'da bir yerlerdeyiz hissini yaşattı. Zaten bütün esnaf Türkçe konuştuğu için yabancılık çekmiyorsunuz. Yöreye özge tatları da mutlaka deneyin. Gece hayatı için Debar Maalo iyi bir bölge