Fransa'nın başkenti Paris'ten trenle bir saat, arabayla 1.5 saat uzaklıktaki Rouen şehrindeyim. Rouen, Yukarı Normandiya bölgesi ve Seine-Maritime ilinin merkezi. Seine Nehri şehri tam ortasından ikiye ayırıyor. Tarihi mimarinin egemen olduğu bu küçük Ortaçağ şehrinde kendine yer bulan modern binalar, ortaya hoş bir tezatlık çıkmasına neden olmuş. İkinci Dünya Savaşı'nın yarattığı tahribatın izlerini de şehirde hâlâ görebiliyorsunuz. Bu izler özellikle restore edilmeyip orijinal haliyle korunuyor. Geçmişine sahip çıkan, tarihini koruyan bir şehir Rouen. 200 bin nüfuslu şehrin dünya çapında tanınmasının arkasındaki isim, 1400'lü yıllarda Yüz Yıl Savaşları'nda ülkesini korumasıyla ünlenen Jeanne d'Arc. Kendisi Lorraine'deki cephelerden başlayarak manevi anlamda ülkesine büyük destek olmuş. Şehrin her köşesinde Jeanne d'Arc'ın anısı yaşatılıyor. Karşınıza Jeanne isimli bir sürü kafe ve mağazanın çıkma sebebi de bundan. Farklı bir büyüye sahip şehrin ikonik simgelerinin başında devasa büyüklükteki Rouen Katedrali ve Gros Horloge yani 'Büyük Saat' geliyor. Gros Horloge üzerinde bulunan mağazalarda alışveriş yapabilir birbirinden şirin restoranlarında keyifli saatler geçirebilirsiniz.
Filozofların, yazarların favorisi
Rouen, sanat ve edebiyat dünyasının ünlü isimlerine de ev sahipliği yapmış. 20. yüzyılın büyük filozofu Jean-Paul Sartre ile ünlü Fransız yazar Simone de Beauvoir bu şehirde tanışmış ve uzun sürede burada yaşamış. Madame Bovary'nin yazarı Gustave Flaubert ve Guy de Maupassant'ın da doğup büyüdükleri şehir burası. Rouen ile ilgili bizim için gurur verici bir bilgi de edindim. 2007-2016 yılları arasında Rouen Üniversitesi'nin rektörü bir Türk, Prof. Dr. Cafer Özkul'muş. Özkul, Avrupa'daki ilk Türk rektör olma özelliği taşıyor