Güneşli bir aralık günü, İzmir Adnan Menderes Havalimanı'na indik... Hava güneşli ama içim kasvetli, "Ne işim var, kış günü burada?" sorusu beni pişmanlıklardan pişmanlığa sürüklüyor... Beni bu seyahate sürükleyen arkadaş grubuma da kızgınım açıkçası... Diğer yandan da "Altı üstü bir hafta sonu" diye içimi rahatlatıyorum. Hayatın bana hazırladığı sürprizden habersizim... Hedefimiz Urla... Daha önce Urla'da hiç bulunmamıştım. İtiraf edeyim; henüz yoldayken keyfim yerine gelmeye başladı... Ege havası sarıp sarmaladı. Urla'ya vardığımızda ise huzur dolu bir hafta sonuna hazırdım.
İLK DURAK MALGACA PAZARI
Otele yerleşir yerleşmez kendimizi çarşıya atıyoruz. İlk durağımız Malgaca Pazarı. Aradığınız her şeyi bulabileceğiniz bu pazar insanı alıyor ve başka bir yere, başka bir zamana götürüyor. Köşede bir Milli Piyangocu var. Tezgahındaki pilli radyodan yanık bir türkü yükseliyor: "Dün gece yar hanesinde yastığım bir taş idi..." Güneş ısıtıyor... Her şey çok yumuşak çok sıcak, ahenk bu olsa gerek... Pazarın karşısında bir meydan var, insanlar banklara oturmuş havanın tadını çıkarıyor. Koca koca köpekler güneşin altında mayışmış, kimseye aldırmadan tatlı tatlı kestiriyor. Sadece onlar değil, havalı tezgahının başında oturan ayakkabı boyacısı da kendini uykunun tatlı kollarına bırakmış, oturduğu yerde uyukluyor... Her şey çok ama çok tatlı... Öylesine güzel, öyle dengeli bir yer ki Urla, sevmemek imkansız. Her ne kadar bir tatil beldesi olarak bilinse de bence en çok bir huzur beldesi... Birçok Ege ilçesi gibi bir marka haline gelmemiş henüz fakat keşfeden çoktan keşfetmiş. Hatta yolunu bulan gelip yerleşmiş. Öyle ki Urla'yı göç alan bir yer olarak tarif etsek hata etmiş olmayız. Şehirden kaçmak isteyen birçok kişi Urla'ya yerleşmiş, ilçeyle kaynaşmış. Kaynaşma önemli; kaostan kaçan şehirliler gittikleri yerleri bir kaos merkezi haline getirene kadar durmuyorlar bildiğimiz üzere, misal Bodrum... Özellikle yaz mevsiminde en az İstanbul kadar yorucu ve kaotik... Urla'da olmayan bu. Teyzeler, amcalar, gençler ve gezmek için Urla'ya gelenler hep birlikte kafelerde, çay bahçelerinde oturuyor, çaylarını, kahvelerini yudumluyorlar.
MERKEZ ÇOK ŞENLİKLİ
Çok sürprizli bir yer Urla. Her köşede irili ufaklı kafe, lokanta, sanatevi, antikacı gibi yerler çıkıyor karşınıza. Hangisine bakacağınızı yemeğinizi nerede yiyeceğinizi şaşırıyorsunuz. Urla'daki her işletme butik görünümünde. Lokantalar, oteller, dükkanlar... Biz yeni açılan Narımor Otel'de kaldık. Urla'nın içinde... Gerçekten butik, her odası ayrı güzel, her obje özenle seçilmiş. Hele yemeklerin verildiği bir kış bahçesi var, anlatılmaz güzellikte... Oteli yıllardır Almanya'da yaşayan Şinasi ve Ayşe Dikmen çifti açmış. Urla onlar için de bir huzur vahası. İlçenin merkezi çok şenlikli. Bütün bir günü burada geçirmek mümkün. Her ne kadar yazlık bir belde olarak bilinse de Urla belli ki kış mevsiminde de pek güzel. Yolunuzu düşürürseniz pişman olmazsınız.
İZMİR'İN MİDESİ
Urla denizle iç içe bir yer. Ama yöreyi bilenler denizden çok gastronomisiyle öne çıktığını söylüyorlar. Gerçekten de yemek konusunda Urla'da seçenek çok. Özellikle hafta sonları İzmirliler yemek için Urla'ya akın edermiş. Bu nedenle Urla için İzmir'in midesi deniyor. Son dönemde bölgede yükselen gastronomi hareketine yeni lokantalar da eklenmiş. Bir İtalyan, bir de İspanyol mutfağının temsilcisi kapılarını açmış bile. Yeni işletmelerin de sırada olduğu söyleniyor. Biz bir öğlen yemeğini Ömre Bedel Ev Yemekleri adlı lokantada yedik. Çarşının merkezindeki küçük dükkan vızır vızır işliyor. Yemekler gerçekten değişik ve lezzetliydi. Akşam yemeği için Adres'e gittik. Adres limanda yer alıyor. Liman boydan boya irili ufaklı yeme içme mekanlarıyla dolu. Pideciden kokoreççiye, kebapçıdan balıkçıya kadar birçok seçenek var. Biz iki akşam da Adres restoranı tercih ettik. Deniz ürünlerine bayıldık.