Mevlana'nın, Selçukluların, Çatalhöyük'ün, sanatın, ilmin, tarihin başkentine; Konya'ya keşfe gidiyoruz bu hafta. İlk kez çocukken anneannem ve yüzme takımımla şehri ziyaret etmiştim. Konya şekeri ve Mevlana Türbesi kalmıştı o günlerden aklımda. 2016 Nisan ayında ise Konyaspor'un başarısını konuşmak için dönemin teknik direktörü Aykut Kocaman'ı ziyarete gelmiştim. Üç günde iki kilo alıp döndüğümü hatırlıyorum. Sokaklarda, otelde, alışveriş merkezlerinde dünyanın dört bir yanından gelen turistler vardı. Kültür ve tarih turları dışında enfes mutfağını tatmak için de gelmişlerdi. Etli ekmeğinin, bamya çorbasının tadı hâlâ damağımda. O kadar etkiledi ki şehir beni bu yıl da yurtdışı seyahatlerimin arasına kısa bir Konya tatili sıkıştırdım. Ama ne sıkıştırmak... Doya doya yaşadım şehri. Meram bölgesinde arabayla tur atıp, lüks villaların önünden geçtim, Japon Kyoto Parkı'nda çay içtim. Robotik kafelerde sosyalleştim ve türbeleri ziyaret ettim. Sizin de aklınızda iki üç günlük bir tatil planı varsa ve nereye gideceğinize karar vermediyseniz Konya'yı düşünün derim. Hem pek çok tur şirketinin şu sıra Konya turları paketleri bulunuyor. Karasal iklime sahip Konya. Anlayacağınız kışları oldukça soğuk geçiyor. O yüzden yanınıza kalın kıyafetler almayı ihmal etmeyin.
SİLLE'Yİ KEŞFE ÇIKIN
Konya en çok Şeb-i Arus (7-17 Aralık) etkinlikleri döneminde kalabalık oluyor. Şeb-i Arus sözlükte 'Düğün Gecesi' olarak geçer. Mevlana, öldüğü günü Hakk'a Vuslat yani Yaradan'a Kavuşma günü olarak saymış ve bugünü düğün gecesi olarak ilan etmiş. Bu dönemde şehir bambaşka bir ruha bürünüyor. Ülkenin ve dünyanın dört bir yanından insanlar Şeb-i Arus etkinlikleri için Konya'yı ziyaret ediyor. Bu tarihlerde gitmeyi düşünüyorsanız şimdiden yerinizi ayırtmalısınız. Konaklamak için benim tercihim genelde biraz şehrin dışında kalan Rixos Otel oluyor. Asyalı turist grupları da genelde burada kalıyor. Açık büfe akşam yemekleri hiç de fena değil. Üstelik otelde pek çok kafe ve restoran var. Üniversite öğrencilerinin eğlenmek için geldikleri adres de yine burası. Konya'da gezilecek görülecek çok yer var. Mevlana Türbesi (Mevlana Müzesi), Şemsi Tebrizi Camii, Mevlana Kültür Merkezi, Arkeoloji Müzesi, İplikçi Camii, görülmesi gereken yerler listesinde ilk sırada yer alanlar. Kapadokya yolu üzerindeki Sille'yi ziyaret etmek her Konya ziyaretimde benim için artık bir rutin haline geldi. Köyün girişindeki Sille Konak'ta kahvaltı etmenin keyfi bir başka. Havva Teyze ve oğlu tarafından işletiliyor burası. Gelen turistler konaklamak istediği için beş odalı bir de otel kısmı bulunuyor. Odalarda geleneksel döşekler bulunuyor. Rahat edemeyenler içinse yatak konuyor. Tarih yatıyor Sille'de. Kafelerini, otelleri müze gezer gibi geziyorsunuz. Tarihi süt makinesi, dümbelek, okka gibi eşyalar karşınıza çıkıyor. Çevrede yürüyüşe çıkarsanız çömlekçilere rastlıyorsunuz. Tepeye kadar tırmanırsanız Aya Elenia Müzesi'ne varıyorsunuz. Bir dönem Rumların kullandığı kilise bugün müze olarak gezilebiliyor.
ŞEHRİN EN KALABALIK YERİ
Konya ülkenin yedinci kalabalık ili. Ama yüzölçümü o kadar geniş ki bu yoğunluğu çok hissetmiyorsunuz. Şehrin tartışmasız en kalabalık noktası ise Mevlana Türbesi ve müzesinin etrafı. Dünyanın dört bir yanından gelen turistler var burada. Üstelik ilk kez de değil ikinci, üçüncü kez geldiklerini söylüyorlar. Türbeyi her gün binlerce kişi ziyaret ediyor.
ETLİ EKMEK YEMEDEN OLMAZ
Konya mutfağı denilince akla hemen etli ekmek geliyor. Gerçi benim önceliğim bamya çorbasında. Etli ekmek ikinci sırada. Etli ekmek için en meşhur adres şehrin farklı yerlerinde şubeleri olan Cemo. İncecik hamurla hazırlanıyor etli ekmekler. O yüzden mideyi yormuyor. Hatta iki porsiyon bile rahatlıkla yeniyor. Etli ekmeğin yanında masaya közlenmiş biber ve domates de geliyor. Bir de çömlek içinde ve üzerine çörekotu serpilmiş yoğurt servis ediliyor. Sıra geldi tatlı faslına. İki tatlı öne çıkıyor. Biri saç arası diğeri de höşmerim. Saç arası, baklavanın büyüğünü andırıyor. Bazı mekanlarda sıcak sıcak servis ediliyor. Höşmerim ise Balıkesir'dekinden çok farklı. Daha çok un helvasını anımsatıyor. Tereyağı, un, şeker ve sütle yapılıyor. Tatmadan dönmeyin derim. Benim favorim olan bamya çorbasını ise şehirde hemen hemen her restoranda bulabilirsiniz. Ufacık bamyalarla hazırlanan bu çorba Uzakdoğulu turistlerin de favorisi olmuş durumda. Bu arada Mevlana Türbesi yakınlarındaki Somatçı Fihi Ma Fih de keşfedilmesi gereken bir başka mekan. Eski bir konak burası ama restorana çevrilmiş. İçeride ABD'li turistler bile oluyor. Selçuklu Mevlevi mutfağından yemekler servis ediyorlar. İncirli eti enfes örneğin. Hem İngilizce hem Türkçe menüleri bulunuyor. Özel şerbetlerinin tadına bakmanızı mutlaka öneririm. Yemekler kadar tatlıları da iddialı. İncirli et kalmadıysa tava kebabını da tavsiye ederim.