Dünyada zenginliğin ve lüksün adresi neresidir diye sorsalar yanıtınız ne olur? Bence Fransa'nın güney sahili Cote D'azur bu sorunun cevabı olabilir. Merkez şehri Marsilya olan bu sahil bölgesi Provence-Alpes- Cote d'Azur diye adlandırılıyor ve kısaca PAÇA olarak da biliniyor. Toulon'dan İtalya sınırındaki Menton'a kadar uzayan sahildeki önemli şehirler ise Cannes, Saint-Tropez ve Nice.
Nice, Fransız Riviera'sının başkenti ve ülkenin beşinci büyük şehri. 18. yüzyılda İngiliz aristokratlarının gözdesi olan şehir, 19. yüzyıl sonlarında ılıman kış ikliminin de cazibesiyle zenginliğinin doruğuna ulaşmış ve günümüze kadar neredeyse bozulmadan bu tarihi stilini korumuş.
Zamanında sinema yıldızlarıyla ünlenen şehir, bugün milyonlarca ziyaretçiyi ağırlıyor. Buraya gelen ziyaretçilerin bir diğer durağı da, Nice'den otobüsle yarım saatte ulaşılabilen Eze köyü. Ünü neredeyse Nice kadar olan, kendini asırlardır korumuş bu minicik Fransız köyünü bir günde rahatlıkla gezebilirsiniz.
Köy ziyaretçilerine eşsiz bir riviera manzarası sunuyor. Provence-Alpes-Cote d'Azur bölgesindeki her köy başka bir özelliği ile sizi şaşkınlığa düşürebilir. Eze de dik merdivenleri ile karşınıza çıktığında "Yukarıda bizi nasıl bir sürpriz karşılayacak?" diye merak ediyorsunuz.
HEYKELLERLE SÜSLÜ BAHÇE
Kimi yerde sadece iki kişinin ancak yan yana geçebileceği parke taşlı daracık yolları adımlayarak deniz seviyesinden 427 metre yukarı çıkıp tepeye ulaşınca neden buraya Kartal Yuvası dendiğini de anlıyorsunuz. Manzara enfes: Eze ve neredeyse Saint Tropez'ye kadar Cote d'Azur manzarası...
Eze'in tarihi, pek çok Avrupa köyündeki gibi Romalılarla şekillenmiş. 1860'da Fransa'nın egemenliğine girene kadar çeşitli ulusların ve hatta Osmanlıların da işgaline uğrayarak tarih boyunca tahrip edilip ardından küllerinden yeniden doğmuş.
Nice'in ilk aristokratlarından Riquier Ailesi'nin evi köyün içerisinde. 1306'da yapılan Sainte Croix Şapeli ise köyün en eski yapısı.
1949 yılında ziraat mühendisi Jean Gastaud tarafından tasarlanan Egzotik Bahçe, onlarca çeşit bitkiyle hayranlık uyandırıyor. Tepede Yeryüzünün Tanrıçaları konulu kadın heykelleriyle süslenmiş, Ortaçağ'dan kalma yarı yıkık kale karşınıza çıkıyor. Girişi ücretli. Ancak deniz kızı heykellerini ve muhteşem koyu görmek için ücret ödemeye değer.
KAHVE MOLASI
Küçücük kapıları olan minik atölyelerin içine girip galerileri ziyaret edebilir ya da mağazalardan alışveriş yapabilirsiniz. Kafelerinden birinde mola vermek en güzeli olacaktır. Eğer bütçeniz yeterliyse, Chevre d'Or adlı şato-otelde harika bir kahvaltı yapabilirsiniz. Bütçeniz yeterli değilse, Le Cactus büyüleyici manzara eşliğinde nefis krepler yemek için doğru adres.
Biz, perşembe günleri kurulan pazara denk gelemediğimiz için üzüldük. Yolda hepimizin de aklında olan sanırım Eze'in sloganıydı: "Öldüm ve burada yeniden doğdum!" Fransa'nın en güzel köylerinden biri Eze. Dar sokaklarından geçerek tepeye ulaştığınızda eşsiz bir manzara sizi karşılıyor. Köydeki atölyelerin küçücük kapıları rengarenk dünyalara açılıyor...
FİLMLERE SET OLDU
Eze, Friedrick Nietzsche ve daha birçok ünlüye ev sahipliği yapmış. Grace Kelly ve Cary Grant'ın oynadığı, yönetmenliğini Alfred Hitchcock'un yaptığı Kelepçeli Aşık filmi 1955'de burada çekilmiş. Köyün yapısından olsa gerek ki otomobil kullanılmıyor. Elektrik 1929'da, su ise 1952'de gelmiş.