1992 – 1996 yılları arasında yoğun bir kuşatma altında yaşayan ve insanların hayatını kaybetme korkusuyla aylarca evden çıkamadığı günlere sahne olan Saraybosna, şimdilerde tüm kötü anılara rağmen huzur ve neşenin harmanlanarak tüketildiği duygulu bir şehir olarak varlığını sürdürüyor. Hemen her gidenin döndüğünde zihninde ilk canlanan şeyin duvarlardaki mermi izleri olduğuna bakmayın, Saraybosnalılar o günleri de, o izleri de belleklerinin uzak bir noktasına yerleştirmiş. Çok şey var elbet konuşulacak, bu şehrin ve bu şehrin insanlarının çektiği çilelere, savaşın soğuk yüzüne dair.
Hem Osmanlı hem Avusturya – Macaristan İmparatorluğu izleriyle harmanlanan, mutfağından müziğine kadar bu dokunun yansıdığı, biraz doğulu biraz batılı bir kent Saraybosna. Avrupa'da tramvayın kullanıldığı ilk şehirmiş. Ayrıca sokak lambalarının ilk kullandığı kentler arasında. Hatta henüz Viyana'da bile yokken şehir lambalarla donatılıp ışıl ışıl aydınlatılmış.
Saraybosna'da görülmesi gereken en önemli yerlerden biri Arşidük Franz Ferdinand'ın öldürülmesiyle 1. Dünya Savaşı'nın başlamasına neden olan Latin Köprüsü'dür. Latin Köprüsü dışında kesinlikle görülmesi gereken yerler arasında Başçarşı, Gazi Hüsrev Bey Camii, Ulusal Müze, Sönmeyen Ateş, Ortodoks Kilisesi, Ali Paşa Camii, St. Anthony Katedrali, İsa'nın Saklı Kalbi Kilisesi ve Savaş Tüneli yer alıyor.
BAŞÇARŞI
Bizim Kapalıçarşı'nın üstü açık hali gibi. İçerisinde bakır, şal, ipek, hediyelik eşya satan yüzlerce minik dükkan, restoranlar ve kafeler var. Burayı gezmek için muhtemelen yarım gününüzü ayırabilirsiniz. Restoranlarında muhteşem Bosna yemeklerini, kafelerinde de uzun uzun tatlı ve kahve molası vermenizi öneririm.
GAZİ HÜSREV BEY CAMİİ
Başçarşı'nın tam ortasında bulunan Saraybosna'nın en büyük ve Osmanlı döneminden kalma en eski camisidir. Bosna Savaşı sırasında Saraybosna'da yer alan tüm kültürel ve dini eserleri ortadan kaldırmayı amaçlamış bulunan Sırp ordusunun başlıca hedeflerinden haline gelmiştir. 1996 yılında dış yardımlarla tamir edilmiş olmakla beraber, Suudi Arabistan tarafından sağlanan mali desteğin etkisiyle aslına sadık bir şekilde Osmanlı mimarisine uygun biçimde restore edilmiştir.
KİLİSELER VE KATEDRALLER
Saraybosna hem müslümanların hem de hristiyanların beraber yaşadığı bir şehir olduğundan, camiler kadar kilise ve katedrallerde son derece ilgi çekici. Şehirdeki en büyük katedral St. Anthony Katedrali, Miljacka nehrinin diğer tarafındadır. İsa'nın Saklı Kalbi kilisesi eski şehir merkezindedir ve sadece ayin saatlerinde ziyarete açıktır. Önünde bulunan meydan yerli halkın buluşma noktası gibidir ve etrafındaki kafelerde zevkli vakit geçirebilirsiniz. Ortodoks Kilisesi ise mimari açıdan etkileyici görüntüye sahiptir ve Başçarşı'ya yürüme mesafesindedir.
SÖNMEYEN ATEŞ
İkinci Dünya Savaşı sonrası Yugoslavya'nın bağımsızlığını kazanmasının ardından 1945 yılında yakılan ateş ve bu ateşin arkasına yapılan anıt ise; Boşnak, Hırvat ve Sırpların hep birlikte özgürlüklerini kazandıklarını simgeliyor. Ateş, 1945 yılından beri hiç sönmeden yanmaya devam ediyor.
UMUT TÜNELİ
Bosna savaşı sırasında kazılan 800 metre uzunluğunda 1 metre genişliğe sahip 160 santim yüksekliğinde olan tüneldir. savaş sırasında saraybosnanın dünyaya açılan tek umut kapısıydı. Aliya İzzetbegoviç ve arkadaşlarının fikriyle açılan tünel, savaş zamanında günde yaklaşık 1000 kişinin kullandığı ve gelen ihtiyaç malzemelerinin Bosna halkına ulaştırıldığı dünya üzerinde olan en onurlu tüneldir. Özgürlüğe ve dayanışmaya açılan bu tünel günümüzde müze olarak kullanılıyor.
Bunlar dşıında Saraybosna eski kentin ara sokakların ve Miljacka Nehri boyunca bir sürü tarihi bina ve dini mekanları group gezebilirsiniz. Bu geziniz boyunca savaş sırasında darbe almış ve hala aynı şekilde duran binalar dikkatinizi çekecektir sanıyorum. Bu binaların amir edilmemesinin sebebi, genç kuşağa geçmiş neler yaşandığını unutturmamakmış.
SARAYBOSNA'DA NE YENİR?
Saraybosna mutfağı, hemen her konuda olduğu gibi Osmanlı izlerine belirgin biçimde yansıtmaktadır. Dolayısıyla Saraybosna seyahatiniz boyunca yemek konusunda sıkıntı çekmeyeceğinizi, hatta kendinizi evinizde gibi hissedebileceğinizi söyleyebilirim.
Saraybosna'nın en ünlü et yemeği Cevapi denilen ızgara köftedir. Çarşı içindeki tüm restoranlarda cevapi yiyebilirsiniz ama bizim favori mekanımız kesinlikle "Petica" fiyat aynı ama ortam ve lezzet mükemmel.
Hemen her malzemeden yapılan meşhur Boşnak börekleri de kesinlikle tatmadan geçilmemelidir. Börekçiler günün her saatinde çok kalabalık. Börekler yanında biraz sıvı kıvamlı bir yoğurt ile servis ediliyor. Burada börekler farklı bir yöntemle kömürde pişiyor. Mangal gibi büyük bir tezgahın tabanı tamamen kömür ile dolu, üzerinde tepsileri oturttukları bir demir halka ve bu halkanın üzerindeki tepsiyi üstten kapatan ve üzeri kömür ile dolu bir düzenek var. Böylece börek hem alttan hem de üstten kömür ateşinde pişiyor.
Kahve ve tatlı kültürü ise beni şaşırtacak kadar gelişmiş, her köşe başında bir kafe var ve sürekli kalabalık. İnsanlar markete alışverişe giderken bile bir mola verip kahve içiyorlar yanında da mutlaka bir porsiyon tatlı. Bosna'nın yerel tatlısının adı "Tufahija" şerbetli bir elmanın içi cevizle doldurulmuş ve üzerine tatlı krema ile servis ediliyor. Mükemmel diyemeyeceğim ama denemeye değer. Balkan ülkelerinde benim favorim her zaman "Trileçe" bütün dükkanlarda bulabilirsiniz, bizdekilerden daha lezzetli, bence denemelisiniz.
"Bosinian Coffee" diye sundukları kahve aslında Türk kahvesi ama özel bakır servislerde çok hoş bir sunumu var. Tüm kafelerde bulabilirsiniz ama benim bu konuda önereceğim mekan "Aksaraj" tam Sebil'in karşısındaki köşede, gündüzleri dışarıda da masaları var akşam saatlerinde içeride hoş bir müzik eşliğinde keyifli anlar geçirebilirsiniz.