İş hayatının henüz ilk basamaklarında bir arkadaş grubu olarak en büyük sıkıntılarımızdan biri kendimize uygun bir tatil yeri seçmekti. Koca bir sene bu tatili hayal ederek çalışıyorduk ancak hem şehrin keşmekeşinden uzak, hem fiyatları cep yakmayan, hem de denizkum- güneş üçlüsünün tadını çıkarabileceğimiz bir yer bulmak epey zordu. Uzun araştırmalar sonunda, "Hayatımız koşturmakla geçiyor, neden biraz yavaşlamayalım ki?" dedik ve Türkiye'nin ilk 'sakin şehri' olan Seferihisar'ın köyü Sığacık'ı rotamız olarak belirledik.
Sığacık, daha birkaç sene önceye kadar kendi halinde bir Ege köyü iken, sakin şehir unvanını ve Ege'deki diğer tatil rotalarının giderek kalabalıklaştığı gerçeğini de arkasına alarak popüler bir tatil noktası haline gelmiş. Hem arkadaş gruplarının hem de çocuklu ailelerin sakin bir tatil geçirebilecekleri Sığacık, vadettiği yavaş tatili bizlere sunup adının hakkını verirken dileyenler için bir hafta sonu kaçamağına da ev sahipliği yapabilir.
ÖYLE BİR PAZAR SİZİ KARŞILIYOR Kİ...
Dört gece beş gün sürecek tatilimiz için yollara düşmeden önce kendini blogger olarak konumlandıranlar gibi ben de internet alemini alt üst ettim ve bir gezi rehberi hazırladım. Gezilerimiz esnasında, internetten edindiğim bilgilerin bazılarının yanıltıcı olduğunu görmek ise bize tatlı birer tatil anısı olarak kaldı. Mesela, Cittaslow Türkiye'nin web sitesinde bulunan, Seferihisar'ın yerel lezzetlerini tanıtmak ve sürdürmek amacıyla Seferihisar merkezde açılmış olan Sefertası Lokantası'nın yaklaşık üç senedir kapalı olduğunu öğrenmek bizi biraz üzmedi desek yalan olur.
Ya da giriş ücretinin 5 TL olduğu ve tepesinde gün batımı manzarasının izlenmesi tavsiye edilen Sığacık Kalesi'ni otel sahiplerimize sorduğumuzda kahkahaları eşliğinde kalenin ücretsiz ve tırmanılacak bir tepesi olmadığını duymak internet denilen kara deliğe bir kere daha ah ettirdi.
Bu tatlı aksilikleri bir kenara bırakıp tatilimize gelecek olursak... Sığacık'ın medarı iftiharı olan ve sadece pazar günleri kurulan yerel üretici pazarı mutlaka uğramanız gereken bir yer. Tamamen yerli üreticilerin tezgâhlarından oluşan bu pazarda her zevke hitap edecek ürün var. Doğal zeytinyağları, çeşit çeşit Ege otları, el emeği takılar ve hediyelik eşyalar sizleri bekliyor. Pazarın en güzel yanı ise köy ahalisinin yaptığı yiyecek ve içeceklerden alarak, Kaleiçi sokaklarına kurulan bu tatlı tezgahları gezme olanağı. Seferihisar'a özel olan babaanne kurabiyesi ve Ege'nin dillere destan lezzeti kabak çiçeği dolmasını mutlaka denemelisiniz. Uyaralım, çevre illerden pazarı görmek için gelen pek çok kişi olduğundan pazar günleri Sığacık hayli kalabalık olabiliyor.
Hafta içi ise daracık Kaleiçi sokaklarının boşaldığını görüyoruz ve derin bir oh çekiyoruz. Ancak, bu boş sokakları gezerken bizi bir sürpriz karşılıyor. Köyde devam eden bir dizi bir de film çekimi var. Sığacık daha da popüler olmadan bu sakin şehre geldiğimiz için şanslı hissediyoruz.
Influencer adayları içinse en güzel lokasyonu 128. Sokak olabilir. "Beni bir de şu kapının önünde çek" diyorsanız bu sokağa mutlaka uğrayın.
AKARCA PLAJI ÖNE ÇIKIYOR
Tüm yerleşimin Kaleiçi'ne toplandığı Sığacık'ın uzun bir sahil şeridi var. Sığacık merkeze yakın olan üç plaj güzelliğiyle öne çıkıyor. Akkum, Akarca ve Ürkmez plajları. Akkum Plajı'na gitmek dolmuşlarla 10 dakika bile sürmezken Akarca Plajı'na bizi götürmesi için 15 liraya taksicilerle anlaşıyoruz. Benim önerim iki plajı da görmeniz ancak bir seçim yapmak gerekirse kesinlikle Akarca'yı öneririm. Akkum Plajı daha küçük olduğu için biraz kalabalık olabiliyor. Biz iki plajda da özel işletmelerden şezlong kiraladık. Sığacık'ta pazarlık usülü hâlâ hakim, şezlong fiyatları için şansınızı bir deneyin.
Bir yeri unutulmaz yapan sadece gördüklerimiz değil, yediklerimiz aynı zamanda diyerek gurmeliğe de soyunduk elbette. Kaleiçi'nde yer alan Rum lokantası Milos, mezeleri ve müzikleriyle kendinizi Yunanistan'da hissetmenizi sağlayan bir yer. Hayatımda yediğim en güzel kalamar bir yana; özel tarifle yaptıkları Girit ezmesi, Rum ezmesi, fesleğenli mezgit her yerde bulamayacağınız tatlar. Ata Demirer'in Olanlar Oldu filminde de kullanılan bu mekan için rezervasyon yaptırmak gerekebilir. Biz hızımızı alamayıp beş günde iki kere gittik, ikisinde de çok kalabalıktı.
TEKNE TURUNU PAS GEÇTİK
Sadece zihnen değil bedenen de dinlenmek istediğimiz için Sığacık'ta yapılabilecek bazı şeyleri bir sonraki sefere bıraktık. Bunların başında Teos Antik Kenti geliyor. Tarihi milattan önce 2000'li yıllara dayanan bu değerli eser, tarihteki ilk aktörler birliğinin burada kurulması sebebiyle döneminde sanatçılar kenti olarak anılmış.
Tekne turunu da pas geçtik, Bir gün süren bu turlar, çevredeki insan eli değmemiş koylarda yüzmenizi sağlıyor. Ancak teknelerin yol alırken çaldıkları yüksek sesli müzik bize hiç çekici gelmedi. Yine de gözlemlediğimiz kadarıyla taliplisi epey çok gibiydi, neredeyse boş yer kalmamıştı hiçbir teknede.
Sığacık seyahatimizde öğreniyoruz ki, burada ekim-kasım aylarında bir de Mandalina Festivali düzenleniyormuş. Bu yazıyı okuyup iç geçirenler için gerekli işaret budur belki de, ekim ayı doğru zamandır... Ege'nin keşfedilmekte olan incisi Sığacık, tüm sakinliği ve güzelliğiyle sizleri davet ediyor. Haydi düşün yollara...
ENGİNAR HARİKALAR DİYARI
Sığacık'a gitmişken uğranması gereken mekanlardan biri de Artemis Restoran. Enginar sevdalıları için harikalar diyarı sayılabilecek bu mekanın menüsü tamamen enginar yemeklerinden oluşuyor. "Enginarın kaç farklı yemeği yapılabilir ki?" dediğinizi duyar gibiyim. Mevsime göre değişen menü size tahmin etmeyeceğiniz kadar çeşit sunuyor. Biz enginar kızartma, enginarlı börek, karidesli enginar güveç, enginar tarator ve enginar tatlısı yedik. Ağaçların arasında, rüzgar sesini duyarak yenilen lezzetli enginar yemekleri bana terapi gibi geldi. Sığacık'ın biraz dışında olan bu mekana gitmek için ise anlaşmalı taksileri kullanabilirsiniz. Taksi 35 TL civarı tutuyor.
BETÜL AYVAZ