Ege'de 12 Ada'dan biri olan Leros, tam anlamıyla keşfedilmemiş bir Yunan Adası... Tanrıça Artemis'in adası olarak da biliniyor. Bodrum'a 32 kilometre mesafede, nüfusu ise sadece 8 bin. Kalimnos, Patnos, Kos ve Simi ile Leros 16 kilometre aralıklarla sıralanıyor. Yaz boyunca bu beş adayı ziyaret ediyorum. Ama bilhassa Leros'un bende ayrı bir yeri var. Leros'un tarihi de diğer birçok Yunan adası gibi antik çağlara dayanıyor. Ada, 1522'den 1912'ye kadar yaklaşık 400 yıl boyunca Osmanlı hakimiyetinde kalmış. 1912 ile 1947 arasında İtalya'nın yönetiminde olan ada, 1947'de diğer On İki Ada'yla birlikte Yunanistan topraklarına katılmış. Adadaki Lakki Limanı başta olmak üzere, birçok yapı İtalyan mimarisi özelliği taşıyor. İtalyan diktatör Mussolini'nin özel olarak adaya gönderdiği ünlü mimarlar, buraya art-deco tarzında yapılar inşa etmiş. Ada bu özelliğiyle diğer Yunan adalarından farklı bir görünüme sahip. Mussoli'nin yazlık saray olarak yaptırdığı ihtişamlı bina bugün ruh ve sinir hastalıkları hastanesi olarak hizmet veriyor. Diğer binaların çoğu terk edilmiş halde duruyor. Ada şimdilerde çok sessiz ve sakin. Huzur arayanlar için birebir. Sık sık ziyaret ettiğim adada birçok dostum oldu. Bunlardan biri de Gökhan. Dört yıldır Leros'ta yaşıyor. Bu şirin adaya yerleşen belki de ilk Türk. Son üç yıldır yaz-kış Leros'ta kalıyor. Adaya aşık olan Gökhan, üç katlı bir ev satın almış. Kendini Leros halkına sevdirmiş.
FİYATLAR NASIL ARTTI?
Leros'ta ilk durağım Panteli Koyu oluyor. Bizi ilk karşılayan, güler yüzüyle "Hoş geldin" diyen Apostolis oluyor her zamanki gibi... Kendisi, ismini taşıyan Apostolis Tavernası'nın sahibi. Üç yıl önce tanıştığımızda restoranında neler neler yemiştik. Istakoz, kalamar, ahtapot ve tabii ki Apostolis'in yaptığı harika mezeler... Çoğunluğu taze deniz mahsulleri. Dört kişi, 80 euro hesap gelmiş, biz de çok şaşırmıştık. Geçen yıl adalara ciddi bir vergi geldi ve bu yüzden fiyatlarda da aşırı artış oldu. Özellikle son beş yılda Türk tatilciler arasında Yunan adaları moda olunca talep de fazlalaştı. İlginçtir, üç gün önce Leros'u ziyaret ettiğimde yine dört kişiydik. Aynı yerde öğle yemeği yedik ve bu kez 180 euro ödedik. Adada birçok plaj bulunuyor. Alinda, Panteli, Goumo ve Dyolikolia koyları ve plajlarının ortak özelliği kumunun denize güzellik katması. Kumsalı ve ağaçlarıyla dikkat çeken Gourna, billur suyu ve tenhalığı ile öne çıkan Kokika, kayalık sevenleri mutlu edecek Dyo Lisgaria adanın vazgeçilmez plajları.
BUTİK OTELLER TERCİH EDİLİYOR
Leros'ta konaklamak için koylara yayılmış küçük butik oteller tercih ediliyor. Fiyatlar yaz sezonunda oda-kahvaltı dahil 80 euro civarında. Leros'tan benim tercihim Panteli Koyu'ndaki Kastelo Otel. Princess Butik Otel, Panteli Beach Studios ise Türk turistlerin en çok konakladıkları otellerin başında geliyor. Önceden uyarayım, Leros diğer Yunan adalarına göre temizlikte biraz sınıfta kalıyor.
AKŞAM TAVERNAYA
Akşam saatlerinde Leros koylarındaki tavernalar hareketleniyor. Canlı müziğin yapıldığı tavernalar arasında ilk tercihim Apostolis'in Panteli koyundaki mekanı. Mylos Agia Marina, deniz kenarında konumlanmış ve hemen yanı başındaki mavi değirmen mekana güzel bir hava katmış. Vramolithos Koyu'nda Dimitris o Kafalas Tavernası, Ramolithos Koyu'nda ise Paradisos tavsiye edebileceğim diğer mekanlar.