Beypazarı denince 350 yıllık Osmanlı ahşap evlerinden sonra ilk akla gelen şey meşhur havuçları. Kentin meydanında sizi kocaman bir havuç heykeli karşılar, sokaklarda gezdikçe de hemen her tezgahta havuç suyu satıldığını görürsünüz. Bu minik ilçe Ankara'ya yaklaşık 100 km uzaklıkta. Ankara merkezden 1.5 saatlik bir yolculuk sonrası ulaşabiliyorsunuz. Ulaşır ulaşmaz da sizi Osmanlı mimarisi yapıları ve geleneklerini korumayı başarmış bu küçük ilçe karşılıyor. Sokaklarında gezerken tarihe bir yolculuk yapıyorsunuz. Tarihi konaklarda insanların hâlâ yaşadığını görmekse ayrı bir heyecanlandırıyor insanı. İlçeye girer girmez büyükşehir hayatının karmaşasından ve kaosundan uzaklaştığınızı hissediyorsunuz. Ankara'ya bu kadar yakın olmasına rağmen büyükşehrin havası bu kente uğramamış. Beypazarı'na gider gitmez meşhur Hıdırlık Tepesi'ne çıkıp, kente hakim bu tepeden rotanızı çizebilirsiniz. Hıdırlık Tepesi'ne çıkmışken çay bahçesinde manzaraya karşı çayınızı yudumlamayı unutmayın. Burası küçük bir ilçe, araca ya da toplu taşımaya gerek duymadan kolaylıkla gezebiliyorsunuz. Sokakları birbirine bağlanıyor, keşfetmek için yürürken karşınıza birden Yaşayan Müze ya da Hamam Müzesi çıkabiliyor.
KONAKTAN MÜZEYE
Yaşayan müzeyi gezeyim derseniz girişi 10 TL. Abbaszade Konağı'nın dönüştürülmesiyle oluşmuş müzede, Osmanlı yaşamını anlatan izleri bulabiliyorsunuz. Aşağıya 19. yüzyıldan kalma konakta bindallılar ve eski kıyafetler sergileniyor. İsterseniz deneyip fotoğraf çektiriyorsunuz. Müzenin en keyifli yanlarından biri ise ebru, baskı sanatı gibi el sanatlarını uygulamalı olarak deneme imkanı sunması. Bir başka odada ise Masalcı Teyze size geleneksel masallar anlatıyor. Beypazarı'na gelip İnözü Çayı'nı ziyaret etmeden dönmemek gerekiyor. İnözü Çayı, her iki tarafından üzerine çıkılması zor kayalıklar içine oyulmuş bir vadi. Doğal bitki örtüsü ve kültürel kalıntıları ile zengin bir görünüme sahip. Toprağın aşınmasıyla meydana gelen dar vadide eski çağlarda kullanılan mağaralar bulunuyor ancak yüksekteki bu mağaraları gezmek pek mümkün değil.
KUŞLAR VE KELEBEKLER
Ayrıca vadide 100'ün üzerinde kuş çeşidi ve 60'ın üzerinde kelebek türü bir arada yaşıyor. Vadide yer alan tesislerde yeşillikler içinde mola verip çayınızı içebilirsiniz. Vadiye gelenler kamp yapıp, yürüyüşlere de çıkabiliyor. Suluhan, 17. yüzyılın başında klasik Osmanlı hanları tarzında yapılan iki katlı bir yapı. Ortasında bulunan çeşme nedeniyle Suluhan adını alan hanın beş adet taş kemeri var ve üstü geometrik şekillerle süslü. İçerisinde 26 oda, mescit ve kervan hanı ile birlikte 54 dükkan bulunuyor. Yıllarca kervansaray olarak kullanılan hanın, 1995'te restorasyonu başlamış. İçindeki odalar birer kapı ve pencere ile avluya açılıyor. Beypazarı'nda ziyaret edilmesi gereken yerlerden biri.
EL EMEĞİ GÖZ NURU İŞÇİLİK
Müzeden çıkıp keşfe devam ederseniz sokaklarda esnafın güler yüzüyle karşılaşıyorsunuz. Her tezgahta size ikram yapan esnafla gezi boyunca aç kalmanız imkansız. Kentte el işçiliği de çok kıymetli. Kilim ve gümüş atölyelerini gezdikçe işçiliğe verilen önem daha iyi anlaşılıyor. Beypazarı Halk Eğitim Merkezi'ni gezerken kök boyalı ipek kilimlerin dokuma sürecini görebiliyorsunuz. Binbir çeşit renkli ve desenli kilimlerin arkasındaki emeği görmek insanı şaşırtıyor. Gümüş işlemeciliği de oldukça yaygın. Gümüşçüler Çarşısı'nı gezerken birbirinden güzel takılarla dönmek istiyorsunuz evinize.
ÜNLÜ BEYPAZARI KURUSU
Bu küçük ilçenin birden fazla sembolü var. Her tezgahta karşınıza çıkan havuç ve karadut sularıyla, Beypazarı'nın meşhur sodası yarışıyor. Sadece bununla da kalmıyor, tarihi Beypazarı kurusu mutlaka denenmeli. Uzun süre tok tutma özelliği sayesinde Beypazarı kurusunun geçmişi göçebe kültüre sahip Oğuzlara kadar dayanıyor. Un, tereyağı, süt, tuz ve mayadan yapılan kuruyu atıştırmalık olarak deneyebilirsiniz. Beypazarı mutfağı bunlarla da sınırlı değil. 80 katlı ev yapımı kuru baklava ve incecik sarılmış zeytinyağlı sarma da size gezi boyunca eşlik ediyor. Almadan önce tadım yapıp, damak tadınıza uygun olanı da seçebiliyorsunuz.