Gökçeada'da altı yıl önce keyifli bir tatil yapmıştım. Sahilde güneşlenirken şemsiyenin altından kafasını uzatıp tabağımdan yemek yiyen keçilerini unutamam. Geçen hafta Prontotour'un davetiyle yolum bir kez daha adaya düştü. İstanbul'da sabahın erken saatlerinde ekiple buluşuyorum. Tadacağımız mezeler, ada balıkları, oğlak eti hayaliyle düşüyoruz yollara... Kısa bir feribot yolculuğuyla Ege'nin oksijen deposu Gökçeada'dayız. Seyahat boyunca tur şirketinin kültür turları müdürü Mustafa Kemal Vardar bize eşlik ediyor. Tarihi, havası ayrı güzel Gökçeada'yı bir diğer adıyla İmroz'u, Vardar'ın verdiği bilgiler ışığında karış karış geziyoruz.
ZAKKUMLU ZEYTİNLİ KÖYÜ
İlk durağımız adanın popüler köylerinden Zeytinli Köyü. Merkeze üç kilometrelik bir mesafede. Köy girişinde Yunanistan plakalı araçlar gözümüze çarpıyor. Rum vatandaşların nüfusu artıyormuş. Onlar için köyün önemi, Fener Rum Patriği Bartholomeos'un doğma büyüme buralı olması. Köyde son beş yılda açılan okullar sayesinde Rumlar yaz kış burada yaşamaya başlamış. Yaşanmayacak gibi de değil ki... Yürüdüğümüz yolların tarihi, 300 yıla kadar uzanıyor. Pembe zakkumlar sarıp sarmalamış köyü. Sakinlerinin misafirperver ve sıcakkanlı olması köyü aklımızda tutmaya yetti. Burada Mina'nın yerinde panna cotta tatlısı ile adaya özgü dibek kahvesini içmeden ayrılmamanızı öneririm. Biraz daha içeride kalan Barba Hristo'nun tatlılarına da midenizde yer ayırın. Köy çıkışına doğru Son Vapur Butik Otel'in bahçesinde kurulu upuzun bir masa bizleri karşılıyor. Önce balık simidi geliyor. Hardal ve cevizli sosuyla servis ediliyor. Sonrasında cibez otu ve ahtapot beğendi geliyor. Lor tatlısıyla yemek faslını bitiriyoruz.
KÖY ORTASINDA ESKI ÇAMAŞIRHANE
İkinci rotamız Dereköy. Adanın en eski köylerinden. 19. yüzyılın son çeyreğinde 1950 hane yaşarken bugün bu sayı 100'lerde. O dönemde evde çamaşır yıkanmıyormuş. 1800'lerden kalma kocaman bir çamaşırhane var, köyün ortasında. İçinde dokuz ocak ve üç çeşme yer alıyor. Çamaşırhane, köy halkının aynı zamanda sosyalleşmesini sağlıyormuş. Kadınlar bir gün önceden odunlarını ocağa bırakıp yer tutuyormuş. Bu kez de adanın en yükseğindeki Rum köyü Tepeköy'deyiz. Yunanca adı Agridia. Anlamı küçük tarlalar. Manzarası muhteşem. Her yıl ağustos ayında Rum vatandaşlar tarafından Meryem Ana etkinlikleri düzenlendiği için bu tarihlerde köye ziyaretçi akını oluyormuş. Rehberimizden son yıllarda adaya göçün olduğunu, Rum okullarının açılışıyla da kalıcı nüfusun arttığını öğreniyoruz. Gelmişken keçi peynirinden zeytinyağına kadar adanın tüm lezzetlerini tattık. Ada, balıyla da adından söz ettiriyor. Özellikle de çam ve kekik ballarıyla öne çıkıyor. Halkın gelir kaynağının önemli bir kısmı bal üretiminden geliyormuş. Balın yanı sıra Gökçeada zeytinyağıyla da meşhur. Önümüzdeki günlerde Zeytinyağı Müzesi açılacak. Öncesinde gezip görme şansımız oldu.
ÜNLÜ LADOLYA ZEYTİNİNIN YAĞI
150 yıl önce kurulan bu yağhaneyi 15 yıldır işleten Nusret Amca'dan tarihini dinliyoruz. Gökçeada'da bulunan 13 yağhanenin en büyüğü. Toprak zemine inşa edildiği için diğer yağhaneler ne yazık ki yıkılmış. İspanya ve Gökçeada'da yetişen ve nadir bulan ladolya adlı zeytinden üretilen yağlara ilgi yoğunmuş. Açılışı yapılacak Zeytinyağı Müzesi'nin dışında merkezde Gökçeada Kent Müzesi de var. Burada da adanın tarihini anlatan eşyalar ve fotoğraflar sergileniyor. Ada plajlarıyla da öne çıkıyor. En gözde plajı Aydıncık. Kefaloz olarak da biliniyor. İki kilometrelik sahili var. Rüzgar sörfü de yapılıyor. Plajda kamp yapma ve çadır kurma imkanı da var.
UNUTULMAZ LEZZETLER
Yukarı Kaleköy'deki İmroz Poseidon Restoran'da gün batımı eşliğinde yemek yiyebilirsiniz.
Hava nasıl olursa olsun Aydıncık Plajı'nın altın kumlarının tadını çıkarabilirsiniz.
Merkeze yürüme mesafesindeki Kayabalı Otel adanın keyfini çıkarmak için birebir. Kayabalı ailesi oldukça misafirperver.
Efibadem adaya özgü bir kurabiye. Tatmakla kalmayın birkaç kutu kurabiye ile zeytinyağı, keçi peyniri, kekik ve dibek kahvesi almadan dönmeyin.
Yolda karşınıza pat diye fırlayan keçilerden korkmayın. Onlar da sizden korkuyor. Üstü boyalı kuzular gözünüze çarparsa "Bunlar ne?" demeyin. Her renk bir koyun sürüsünü temsil ediyor.
Oğlak eti adanın yerel tatlarından. Keçiler dağ kekikleriyle besleniyor.
Zeytinli Köy'de Fener Rum Patriği Bartholomeos'un evini görebilirsiniz.
Ada merkezindeki Zeytinyağı Müzesi yakında açılıyor. İlk ziyaret eden siz olabilirsiniz.