Amsterdam'ın seçkin ailelerinden birinin kızı olan Oopjen Coppit ile kocası Maarten Solmans'ın Rembrandt tarafından yapılan düğün portreleri ressamın ilk dönem çalışmalarının en iyileri arasında sayılıyor. 1634 yılında yapılan portreler benzersiz ve çok özel. Bu tablolardan bahsetmemizin nedeni ise restorasyon sonrası ilk kez görme şansımızın olması.
Louvre ve Rijksmuseum'un 160 milyon euro ödeyerek koleksiyonlarına kattıkları eserler şu sıralar Amsterdam'daki Rijksmuseum'da sergileniyor. 3 Haziran'a kadar sürecek High Society (Yüksek Sosyete) başlıklı sergide aristokratların, prenseslerin ve dönemin zenginlerinin Cranach, Veronese, Velazquez ve Manet gibi ressamlar tarafından yapılmış tabloları da yer alıyor. Museumstraat'da yani Müzeler Sokağı'nda bulunan dört katlı müzede ayrıca Ortaçağ'dan Rönesans'a farklı dönemlerden eserler sergileniyor.
Şehrin en az Rijksmuseum kadar ünlü bir başka müzesi ise Van Gogh Müzesi. Hollandalı ressamın resim ve çizimlerinin sergilendiği en büyük müze olarak biliniyor. Ressamın 200 tablosu sergileniyor. Vincent'a Sevgilerle filmini izleme fırsatı bulduysanız bu müzeyi gezerken daha da keyif alacaksınız. Bu arada müzenin iki farklı mimariye sahip binaları Hollandalı Gerrit Rietveld ile Japon Kisho Kurokawa imzalı.
GEÇMİŞE YOLCULUK
Hollanda'nın başkenti Amsterdam sadece müzeleri değil, kanalları, tarihi yapıları, elbette bisikletleriyle ünlü bir şehir. Kimi eğlenmek için geliyor bu şehre kimi de sanat ve kültür hayatını deneyimlemek için.
Lalelerle süslü şehrin kalbi Dam Meydanı'nda atıyor. Burası her saat kalabalık ve canlı. Meşhur mumya müzesi Madame Tussauds'nun bir şubesi de bu meydanda buluyor. Tahmin edebileceğiniz gibi müzenin önü, içeride Ryan Gosling, George Clooney, Ariana Grande gibi ünlü isimlerin mumyalarıyla fotoğraf çektirmek için sabırsızlanan turistlerle dolu oluyor.
İkinci Dünya Savaşı'nın sembol isimlerinden Anne Frank'in evi de Amsterdam'da bulunuyor. Frank ve ailesi, savaş sırasında Naziler'e yakalanmamak için iki yıl boyunca şimdilerde müze olarak ziyarete açılan evin içindeki gizli odalarda saklanmıştı. Frank'in o dönem tuttuğu günlüğünü de görmek mümkün.
Amsterdam'ı bisikletle gezmek çok keyifli. Zaten burası bisiklet şehri olarak biliniyor. Genç yaşlı, her yaştan, her meslekten birçok kişi ulaşım için bisikleti tercih ediyor. Turistler de bisiklet kiralıyor. Hatta son dönemde bisiklet sayısı o kadar fazlalaşmış ki park yeri sorunu şehir gündeminin en önemli maddelerinden biri haline gelmiş.
EN BÜYÜK FESTİVAL
Son olarak Hollanda'nın en büyük festivali King's Day'den de bahsedelim. Üstelik yakın bir tarihte, 27 Nisan'da gerçekleşiyor. Hollanda Kralı Willem- Alexander'ın doğum gününün kutlandığı açık hava festivalinde yer gök turuncu oluyor ve doğum günü şehrin her noktasında farklı bir etkinlikle kutlanıyor. Sokağa adımını atar atmaz kutlamaların bir parçası oluyorsunuz.
Festival ilk kez 1885'te kraliçe Wilhelmina'nın doğum günü şerefine 31 Ağustos'ta Queen's Day olarak kutlanmış. Willem Alexander kral olunca da festival 27 Nisan'da gerçekleşmeye başlamış. Her yıl etkinlikler kapsamında konserler, sokak partileri, eğlenceli partiler yapılıyor, sokak pazarları kuruluyor.
KARNINIZ ACIKINCA
Ciel Bleu, şehirdeki en iyi restoranlardan biri. Michelin yıldızlı bu restoranda leziz yemekleri tadarken size şehrin manzarası eşlik ediyor.
Keizersgracht kanalı kenarında bulunan Restaurant De Struisvogel göz seviyesinden daha alçakta yer aldığı için gözden kaçsa da gidenlerin pişman olmadıkları bir restoran. Merdivenlerden inerek girilen restoranın içi ahşap mobilyalarla düzenlenmiş. Fiyatlar da uygun. Başlangıç ve ana yemekten oluşan menünün fiyatı 28.50 euro. Sadece ikişer kişilik masaların yer aldığı restorana gitmeden rezervasyon yaptırmak şart.
Mr Blou I Love You, tahmin edebileceğiniz gibi adını Mr Blou'dan alıyor. Eski Michelin yıldızlı şef, insanlarla daha sıcak iletişim içinde olabileceği, herkesin iyi yemekler yiyebileceği bir mekan açmak istediğine karar veriyor ve ortaya bu mekan çıkıyor. Vegan sokak yemeklerinin ağırlıkta olduğu bir menüsü var. Kullanılan ürünlerin yüzde 95'i organik ve yerel üreticilerden temin edilmiş.
MÜZEYE DOYAMADINIZ MI?
Amstel Nehri'nin kıyısında konumlanan ve ulusal bir film müzesi olan The Eye'a ücretsiz feribotlarla geçerek sinema tarihine damga vurmuş filmleri izleyebilirsiniz.
Müzede güzel bir manzaraya sahip bir restoran ve kafe de yer alıyor.
KATE MOSS'UN DA FAVORİSİ
Amsterdam'da her bütçeye uygun konaklama seçenekleri mevcut. Ama banka hesabınısı biraz zorlayıp beş yıldızlı butik otel The Dylan'da kalırsanız dünya çapında ünlü isimleri görme şansınız olabilir. 32 oda ve sekiz süitten oluşan otel ünlü model Kate Moss ve oyuncu George Clooney gibi isimlerin favorisi. The Dylan hizmet kalitesiyle de öne çıkan bir otel.
KANAL TURU
Amsterdam'ı kanal turuna katılarak keşfedebilirsiniz. Kanallar üzerine kurulmuş olan şehir kanal evleriyle ve Kuzey'e özgü minimal mimarisi ile dikkat çekiyor. Tur düzenleyen Gs Brunc Boat, retro iç dizaynı ve güneşlenmeye olanak tanıyan tavanıyla dikkat çekiyor. 39.50 euro ödeyerek bu botla tura katılabiliyorsunuz. Bu fiyata menüsünden seçeceğiniz yemekler ve içecekler de dahil. 1 saat 45 dakika süren tur sırasında şehrin tarihi ve modern yüzüne tanıklık ediyorsunuz.
EĞLENCENİN KALBİ
Şehrin gece hayatının yoğun olduğu meydanlardan biri adını ünlü ressam Rembrandt'dan alan Rembrandtplein. Burası sokaktaki heykelleri, lokanta ve barlarıyla hem eğlenceli hem de ruhu olan bir meydan. Rembrandtplein'de geleneksel Hollanda müziği dinlenebilecek barlar ve Hollanda yemekleri tadılabilecek restoranlar var. Meydandaki küçük parkta dökme bronz heykeller, bu semtte yaşamış olan ressam Rembrandt'ın Gece Devriyesi tablosuna atıfta bulunuyor. Parkın banklarına oturunca Rembrandt'ın kendi heykelini görmek de mümkün.
PARK KEYFİ
Amsterdam'da vakit geçirilecek, dinlenecek, huzur bulunacak pek çok park var. 30'u aşkın parktan en ünlüsü ve en büyüğü 48 hektarlık alana yayılmış Vondelpark. Her yıl 10 milyon kişinin ziyaret ettiği söylenen parkın Açıkhava Tiyatrosu'nda yaz aylarında ücretsiz konserler düzenleniyor. Şehrin akciğeri Vondelpark'ta bir akşamüstü keyfi yapabilirsiniz.
Parktaki Blauwe Theehuis kahve eşliğinde bir şeyler atıştırmak için ideal. Müzelere olan yakınlığı dolayısı ile bir mola noktası olan park özellikle güzel havalarda Hollandalıların da vazgeçilmez rotası.