Mevsimlerden bahar... Doğa hakikaten uyanıyor, ağaçlar pıtır pıtır. Yeni yapraklar uç vermiş, sağdan soldan çiçekler fırlamış. Tüm bunları gözlemleyip, tadını çıkaracak bir yerdeyiz. Uçsuz bucaksızmış gibi görünen bir derenin, Binkılıç Deresi'nin yamacında, Istranca ormanlarının ortasında...
Etrafta meşe, gürgen, kayın ağaçları dizi dizi. Tilki, çakal, tavşan hatta karaca gibi yaban hayvanlarının da bulunduğu bir yerdeymişiz, rehberimiz öyle dedi... Biz rastlamadık.
Kalabalık bir grubuz, çocuklar da var aramızda, önümüzdeyse 8 kilometrelik bir yürüyüş parkuru... Açıkçası içimde hafif bir endişe var, dile kolay 8 kilometre. Şehir insanıyım ben, masabaşı çalışanı. Kararlıydım: yürürüm dedim, yürüdüm. Aman ne şahane bir duygu... Derelerden atladım, taşlardan basamak, dallardan baston yaptım, dağlardan gelen sudan içtim, ağaç gölgelerinde dinlendim... Doğanın yaza hazırlanışı hakikaten çok güzel. Etraf yeşilleniyor, küçük küçük dereler akıp, büyük olanla birleşiyor. Su bazen sakin sakin akıyor, kimi yerlerde coşuyor. Biriktiği yerler de var, küçük küçük göletler oluşmuş, seyrine doyum olmuyor.
Su için yürüyoruz: Her damlası değerli, hayati. Su pompası üreten Wilo Pompa Sistemleri'nin su kaynaklarına dikkat çekmek için düzenlediği bir sosyal sorumluluk etkinliği bu. Hayırlı bir iş yapıyoruz suyumuza sahip çıkıyoruz. Biz şanslı bir ülkeyiz hâlâ suyumuz var.
Ama bu şansa sahip olamayanlar var, mesela Afrika ülkeleri... Su getirme işi kadınlara düşüyor genellikle. Öyle ki Afrikalı bir kadın suya ulaşmak için günde 6 kilometre yol yürümek zorunda kalabiliyor. Bizim bir kerelik yürüdüğümüz 8 kilometre ne ki? Yani doğayı sevelim, suyumuzu koruyalım...
ACEMİYİ YORMAYAN PARKUR
Binkılıç iki derenin Büyük Dere ve Şeytan Deresi'nin arasında kurulmuş bir yerleşim alanı. Bizim yürüdüğümüz 8 kilometrelik parkur Şeytan Deresi kısmındaydı. Derenin kaynağından başladık yürümeye, köye kadar gittik. Profesyoneller için can sıkmayacak kadar engebeli, acemi yürüyüşçülerin de baş edebileceği kıvamda bir parkur bu. Ki aramızda çocuklar da vardı, küçük yardımlarla onlar da başarıyla yürüyüşlerini tamamladılar. Söylemek gerek pek eğlendiler. Bölgede daha uzun ve zor parkurlar da var.
İSTANBUL'A İKİ SAAT MESAFEDE
Çatalca muhteşem bir doğaya sahip, hâlâ bozulmamış. İstanbul'un en son yerleşim yeri, sonrası Tekirdağ. İstanbul'a sadece iki saat uzaklıkta. Önce Binkılıç Mahallesi'nde Çiçek Köfte'de bir mola verdik. Şahane köftelerimize, tazecik mevsim salataları eşlik etti. İsterseniz zeytinyağlılar da var. Nasıl olsa yürüyeceğiz, yakarız fikri hakimdi hepimize, öyle de oldu. İsterseniz yanınızda götüreceğiniz, yiyeceklerle piknik kıvamında bir gün de geçirebilirsiniz.
Yürüyüşün ardından köy meydanında bulunan kahvede soluklanıp, sıcak çayınızı içebilirsiniz. Civarda konaklama seçeneği neredeyse yok. Ya günübirlik bir gezi planlayacaksınız. Ya da Durusu gibi otellerin bulunduğu bölgelere yöneleceksiniz.