İstanbul Yenikapı'dan deniz otobüsüyle yolculuğumuza başlıyoruz. 1.5 saatin ardından Bursa'nın en nezih sahiline, Güzelyalı'ya yanaşıyoruz. Bursa'nın biraz dışındaki bu iskeleden bindiğimiz otobüs ise bizi Bursa'nın han ve çarşılarına ev sahipliği yapan küçük bir sokağın girişinde indiriyor. Dar sokaklardan ilerleyerek Kapalıçarşı'dan girip Uzun Çarşı'dan çıkıyoruz.
İlk durağımız kentin en büyük hanı Koza Han oluyor. Bursa'nın ünlü Kapalıçarşı'sından geçerek ulaşıyoruz buraya. Sanki biri kapının çevresinde halatı dolaya dolaya çevirmiş, iğneyle tutturmuş gibi. Muhteşem bir detay sunuyor kapı. Kapının ardında bambaşka bir dünya sizi karşılayacakmış hissine kapılıyorsunuz.
Tarihi 15. yüzyıla dayanan hanın bulunduğu alan 2014'te UNESCO tarafından dünya mirası ilan edilmiş. Kapısının mavi çini detaylarına hayran kalmamak imkansız. Kapıdan girdiğinizde ise kendinizi tarihi dokusu, devasa sütunları ve etraftaki dükkanlarıyla bambaşka bir atmosferin içinde buluyorsunuz.
Çarşının en işlek alışveriş yerlerinden biri burası. Kaşmir şallar, ipek el dokuma özel ürünler burada satılıyor. Aşağı katta hediyelik eşya dükkanlarından alışverişimizi yapıp bir bardak da çay içip handan ayrılıyoruz.
TEREYAĞI KOKULARI EŞLİĞİNDE
Yolumuz bizi Kayhan Çarşısı'na götürüyor. Dar sokakları gözünüze çarpıyor. Dükkanlar dizi seti gibi sıra sıra. Çarşıda ilerlerken tereyağı kokusu burnunuza gelmeye başlıyor. Kokunun peşinden giderek Bursa'nın meşhur pideli köftesiyle tanışıyoruz. Pideli köfte için 'fakirin iskenderi' deniyor. Tabağın altına küp küp kesilmiş pideler diziliyor. Üzerine de özel ev yapımı köfteler konuyor. Yemek üzerine tereyağı gezdirildikten sonra servis ediliyor. Yanında da domates ve yoğurt bulunuyor. Pideli köftenin yanında şıra içmek bir gelenek.
Çarşı turumuzda demirci ve bıçakçılara da rastlıyoruz. Ara sokakların birinde üç katlı bir atölye çıkıyor karşımıza. Bu atölyenin alem ustası Ayhan Savut'a ait olduğunu öğreniyoruz.
Camilerdeki minarelerin üstünde gördüğümüz üstü hilal şeklindeki bakır aksesuvarlara alem deniyor.
50 yıldır kendini mesleğine adayan ünlü alem ustası Ayhan Savut, "Bu iş bizim genlerimizde var, biz bu mesleğe gönül verdik. Hollanda'dan Fildişi Sahilleri'ne kadar birçok ülkeye alem gönderdik" diye anlatıyor.
PIRIL PIRIL VİTRİNLER
Rotamızı Bursa'nın en eski çarşılarından Aynalı Çarşı'ya çeviriyoruz. Çarşının geçmişi 14. yüzyıla dayanıyor. Tüccarların duvarlara ayna asmalarının gelenekleşmesiyle Aynalı Çarşı adını almış. Önceleri hamam olarak kullanılan nostaljik çarşıda şimdilerde antikacılar ve mücevherciler bulunuyor.
İçeri girdiğinizde o yerel ve eski zamanları anımsatan hava yüzünüze çarpıyor. Hangi dükkana bakacağınızı şaşırıyorsunuz. Etrafınız birbirinden eşsiz mücevherlerle dolu. Kimisi ikinci el, kimisi el işçiliğiyle yapılmış. Kolyeler, biblolar ve başka bir yerde bulamayacağınız antika ürünler özenle toplanmış.
Buradaki antikacıların meslekleri, Bursa'da çoğu esnafın hikayesinde rastladığımız gibi aile geleneği. Çarşı kapısından girdiğimizde soldaki ilk dükkana ilerliyoruz. Minyatür Sanat ve Antika yazan şirin bir tabelası var. Vitrini pırıl pırıl. Vitrinle yetinmeyip içerde neler var görmek istiyoruz.
Dükkanın sahibi giyimiyle ve konuşmasıyla dikkat çeken antikacı Mehdi Kamruz. Mehdi Bey 70 yaşında. Kendisiyle sohbetimiz sürerken müşteriler girip çıkıyor dükkana. Takılara hayran kalıyorlar. Bu hoş sohbetten sonra dükkandan ayrılıyoruz.
BURSA PİZZASI
Daha gezilecek çok yer var derken kendimizi yemek yerken buluyoruz. Kentin vazgeçilmez lezzetlerinden biri cantık. Görüntüsüyle Bursa pizzası olarak anılıyor. Bursa halkı oldukça seviyor bu sevimli pideleri. Hamur mayalı, içinde de yalnızca dana eti var. Eski Aynalı Çarşı'ya gelmiş, antikacıları gezmişken cantık yemeden ayrılmamanızı öneririm. Biz öyle yaptık gayet de keyif aldık.