Yazın bize bademlerini sunacak olan ağaçlar, şimdi Datça'da çiçekleri ile görsel bir festivale hazırlanıyor. Festival, Datça Belediyesi ve Muğla Ticaret Odası'nın desteği ile Datça sakinlerinin emeğiyle 16-18 Şubat tarihleri arasında gerçekleştirilecek. Etkinlikler sadece görsel bir şölen ile sınırlı değil. Farklı bölgelerdeki panayır alanlarında badem ürünleri satışı, yöresel yemek sunumu, ziyaretçilerin de katılabileceği üretim çalışmaları, Datça'da üretilen el işi takı ve hediyelik ürünlerin sergilenmesi, yöreye has dans gösterileri ve müzik dinletileri gibi pek çok etkinlik olacak. Ayrıca badem çiçeği fotoğraf turu, doğa yürüyüşü, Knidos ve eski Datça gezileri, fotoğraf yarışması gibi aktiviteler de programda yer alıyor.
DÖRT BİN YILLIK TARİH
"Tanrı sevdiği kulunun uzun ömürlü olmasını isterse Datça Yarımadası'na bırakırmış!" Yunan filozof Strabon'un bu sözünü duymayanımız yoktur sanırım. Dört bin yıllık tarihi güzellikleri, duvarlarını begonvillerin süslediği taş evleri, kekik kokan havası, dantel gibi işlenmiş koyları ve turkuvaz renkli denizi ile Strabon'u haklı çıkarır Muğla'nın bu güzel beldesi. Üstelik baharın yaklaştığı bu zamanlarda bel hizasındaki dev papatyalar, göz alabildiğine uzanan gelincik tarlaları, mis gibi kokan bahar havasıyla tarif edilemez bir doğa bekler bizi. Datça, sanıldığının aksine yalnızca yaz aylarında gidilecek bir rota değil. İlkbahar ve sonbahar doğayı doya doya yaşamak isteyenler için ideal. Fransa'nın taş evlerini aratmayacak güzellikteki evleri ile köyleri, tarihi Knidos antik şehri ve lezzetleri ile her mevsim ziyareti hak ediyor. Festivalin önemli noktalarından biri eski Datça. Tarihi oldukça eski. Kazılarda MÖ 4. yüzyılda kurulan seramik atölyeleri ortaya çıkarılmış. Bazı evlerin duvarlarında çok eski dönemden kalan kabartmaları görmeniz mümkün.
ESKİ DATÇA'NIN MİMARİSİ
Datça isminin Stadia kelimesinden geldiği düşünülüyor. Eski Datça'nın mimarisi tamamen yöreye uygun, tüm yapılar taş örgü, sokakları taş kaplama. Bakımdan geçirilen evleri, taş yolları, bar ve kafeleriyle tam bir Akdeniz köyü. Datça'ya özgü Çığlı Çaputlu Nazar Boncukları'nın satıldığı dükkanlarda, halı dokuyan köylülere tanık olabilirsiniz. Ünlü şairimiz Can Yücel'in son yıllarını yaşadığı ancak bugün kapalı olan Canevi de bu güzel köyü ziyaret etmek için başka bir neden. Başka bir sebep de Mehtap Kafe'deki muhteşem kahvaltı. Datça'da köyler, ziyaret edilmesi gereken yerlerden. Gerek begonvillerle kaplı taş evleri ve sokaklarıyla, gerek insanlarıyla Hızırşah, Reşadiye, Sındı, Yazıköy, Kızlan, Karaköy, Yakaköy, Cumalı, Mesudiye, Emecik ve eski Datça köyleri Fransız ya da Yunan köylerini aratmıyor. En güzel köylerden olan Hızırşah'ta köylü kadınları Kadıncık Sanat Evi'nde keçe ile el işi yapımına başlamış. Datça'ya özel tarçınlı ekmek de onların ellerinden çıkıyor. Köylerde tarihin izlerini de görmek mümkün. Hızırşah köyünde Selçuklulardan kalma bir cami, Reşadiye Köyü'ndeki Mehmet Ali Ağa Konağı yenilenen haliyle turistlerin gözdesi olmuş. Köylerde 104 yaşında bir nine karşınıza çıkarsa şaşırmayın. 80'lerinde ölenlere "Genç gitti!" denildiğini hatırlatmak isterim. Ne demiştik? Uzun ömür!
KÖY PAZARINDA HER ŞEY VAR
Türkiye'nin oksijen bakımından en zengin yeri olan Datça sağlık turizminde de tercih ediliyor. Cumartesi günleri kurulan pazarda, taze yumurta, yağ, süt, yöreye özel zeytin, zeytinyağı, peynir ve dalından yeni kopmuş meyve ve sebzelerinizi alarak hem hesaplı, hem de son derece sağlıklı bir tatil yapmış oluyorsunuz. Meşhur bal, badem, balık Datça'ya gelenlerin yemeden ya da almadan dönmedikleri üç ürün. Kekik, keçiboynuzu pekmezi, zeytin ve zeytinyağı ve tam da bu mevsimde limon için bavulunuzda yer açmayı unutmayın.
BİR YANI AKDENİZ BİR YANI EGE
Knidos, hem akvaryum misali denizi, hem de dört bin yıllık tarihin izleriyle Datça'da görülecekler arasında ilk sırada yer alıyor. Bir yanı Akdeniz bir yanı Ege. Kimler yaşamamış ki burada! Astronomi ve matematik bilimcisi Eudoxus, doktor Euryphon, ünlü ressam Polygnotos ve dünyanın yedi harikasından biri sayılan İskenderiye Feneri'nin mimarı Sostratos! O dönemlerde biri 20 bin diğeri beş bin kişilik iki tiyatrosu var. Kuzey ve güneyde olmak üzere iki de limanı. Askeri amaçla kullanılan kuzey limanı artık yok. Ticari gemilerin yanaştığı güney limanı ise mevcut. Sadece kaidesi kalmış meşhur Afrodit Heykeli ve Afrodit Tapınağı da burada. Güneş saati de olan Apollon Tapınağı, Korint Tapınağı, Dor Tapınağı da Knidos'ta bulunan diğer tapınaklar. Binlerce yıl önce kurulmuş olan bu medeniyet insanı şaşırtıyor.