Kıbrıs maceram ağabeyim Berk'in üniversitede bir dönem Girne Amerikan'da okumasıyla başladı. Vatana yakın olmak istiyordu, o yüzden adayı tercih etmişti. Narenciye ağaçlarıyla dolu geniş bahçeli, müstakil bir ev kiralamıştı. Ben de hafta sonları uçağa atlar tatil niyetine Girne'ye giderdim. Bahçeden topladığım portakal ve greyfurtları ikiye bölüp, içine toz şeker attıktan sonra yemek en büyük keyfimdi. Daha önce hiç greyfurtu bu kadar sevdiğimi anımsamıyorum. Bugün haftada en az üç-dört gün içtiğim taze greyfurt suyu bana Kıbrıs günlerinden hatıradır. Kıbrıs'ın meşhur, beş yıldızlı otelleri adanın farklı yerlerine dağılmış durumda. Ama benim için Kıbrıs demek Girne liman tarafı demek. At nalı şeklindeki limanın balık restoranlarında soluklanmak, bir tarafta deniz, diğer tarafta Beşparmak Dağları manzarasını seyretmek, kaleye çıkıp Akdeniz'e dalıp gitmek demektir. Zaten burası için "Kıbrıslıya Kıbrıs'ın sorunlarını unutturan yer" denir. Enfes bir manzaraya sahip olan dikdörtgen planlı Girne Kalesi aynı zamanda şehrin sembolü konumundadır. Arap akınlarına karşı şehri korumak için inşa edilen kaleye zaman içinde farklı eklemeler yapılmış. Kalenin içindeki Batık Gemi Müzesi'ni de görmenizi tavsiye ederim.
BARIŞ HAREKATININ İZLERİ
Madem tarihi yerlerle başladık o halde aynı şekilde devam edelim... 1974 Kıbrıs Barış Harekatı'nda karargah olarak kullanılan ev bugün Barış ve Özgürlük Müzesi olarak ziyaretçilere açık. Evin girişinde meydana gelen patlama sonucu askerler şehit olmuş. Bu nedenle tarihi belge özelliği taşıyan ev harekatın ikinci yıldönümünde müze olarak açılmış. Harekatta ele geçirilen silahlar ve hayatını kaybeden askerlerin özel eşyalarını burada görebilirsiniz. Girne'ye sadece birkaç kilometre uzaklıktaki Bellapais Manastırı, gotik mimariye sahip. Günümüzde ayakta kalan yapının büyük kısmının Fransa Kralı III. Hugh tarafından inşa ettirildiği biliniyor. Osmanlı hakimiyetinde ise kilise ibadet için Ortodokslara verilmiş. Kuzey sahillerinin tümüne hükmeden manzaraya sahip manastırın ayrıca konser salonu olarak kullanılan bölümleri de mevcut. Beşparmak Dağları'nın kuzeye bakan eteklerine inşa edilen St. Hilarion Kalesi de Girne'de görülmesi gereken yapılardan biri.
İSTİKAMET BAŞKENT
Girne liman bölgesinden sonra en sevdiğim yer başkent Lefkoşa. Çok sayıda Osmanlı dönemine ait esere rastlamak mümkün. Örneğin Arap Ahmet Camii. 1845'te bir Lüzinyan Kilisesi'nin yerine inşa edilen caminin içinde Venedik ve Lüzinyan dönemlerine ait mermerler bulunuyor. Büyük Han ise Lefkoşa'nın olmazsa olmazlarından. Kıbrıs'ın ilk Osmanlı yöneticisi Muzaffer Paşa, Büyük Han'ın inşa edilmesi emrini veriyor. 68 oda ve 10 dükkan bulunan han, uzun bir restorasyon sürecinden sonra 2002'de yeniden açıldı. Avluda zaman zaman etkinlikler düzenleniyor. İçerideki mekanlarda hem Kıbrıs hem Türk mutfağından örnekler bulabilirsiniz. Ayrıca hediyelik eşya almak için de doğru adres. Lefkoşa'nın en önemli meydanı, Sütunlu Meydan olarak geçiyor. Adını meydanın ortasındaki Venedik Sütunu'ndan alıyor. Barbarlık Müzesi, bina olarak tek katlı bahçe içinde bir ev. Burası aslında 1963 yılında Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayı Doktoru Binbaşı Dr. Nihat İlhan'ın eşi, çocukları ve ev sahibesinin katledildiği ev. Evin içerisine adım atar atmaz gözleriniz yaşaracak. Duvarlardaki kurşun izleri say say bitmiyor. Fotoğraflara baktıkça, hikayeleri okudukça boğazınız düğümleniyor. O akşama sanki şahit oluyorsunuz. Banyodaki üç kanlı bornozu görünce ise söyleyecek söz bulamıyorsunuz. Bir zamanlar turizmin en gözde yeriymiş Varosha ya da bilinen ismiyle Maraş. Dünya starlarının, zenginlerin uğrak yeri. Marilyn Monroe'dan Sophia Loren'e kadar pek çok ünlü ismi ağırlamış. Modern mimarisiyle dünyanın en lüks turizm merkezi olan Maraş artık bir hayalet şehir. 1974 Ağustosu'ndaki harekat sonrası Rumlar eşyalarını bile almadan terk ediyorlar bölgeyi. Bugün Birleşmiş Milletler'e ait Maraş'ı ancak teller ardından seyredebiliyorsunuz. Çürümeye bırakılmış binaları ve kurşun izlerini görünce içinizi derin bir hüzün kaplıyor.
MAVİ KÖŞK'Ü KEŞFEDİN
Girne'den Güzelyurt'a giderken Beşparmak Dağları'nın bittiği yerde Kormacit Köyü çıkıyor karşınıza. Maronitler yaşıyor. Buraya gitme nedenimiz Mavi Köşk. İki katlı köşk, 1974 Kıbrıs Barış Harekatı'na kadar İtalyan asıllı Rum silah kaçakçısı Byron Pavlides'in hem aşk yuvası olmuş hem de mafya liderleriyle toplantı mekanı. Köşkün altında bir kilometrelik tünel bulunuyor. Pavlides, harekatta bu tüneli kullanarak Mavi Köşk'ten uzaklaşıyor. Köşkte 13 oda var. Ayrıca havuzun her iki tarafında 13'er fıskiye bulunuyor.
MUHTEŞEM BİR SERGİ
Şu sıralar Kuzey Kıbrıs'a yolu düşecek olanlar çok şanslı. Geleneksel figüratif sanattan 20. yüzyıl heykelciliğine geçişte en etkin rolü üstlenen Fransız sanatçı Auguste Rodin'in heykellerini görebilir. Serginin sahibi iş adamı Erbil Arıkan. ARUCAD'ın (Arkın Yaratıcı Sanatlar ve Tasarım Üniversitesi) kuruluş şerefine koleksiyonun bir kısmını sergileme kararı almış. 34 parçadan oluşan Rodin His Lovers&His Friends sergisi ARUCAD Merkez Binası'nda 17 Kasım'a kadar açık olacak. Koleksiyonda Rodin'in insan boyutlarında döktüğü ilk heykel olan Age of Bronze da var. 183 santimetrelik bu heykeli Rodin, Michelangelo'dan etkilenip yapmış. Heykel o kadar kusursuzmuş ki sanatçı yaşayan birinin kalıbını çıkarmak ve bu kalıba bronz dökmekle suçlanmış.
MUTFAĞI ZENGİN
Kıbrıs'ta yemek denilince akıllara Kasap Yorgo gelir. Kendisi vefat etti, işleri kızı Maria devraldı. Ama kalitesinden ve lezzetinden ödün vermemiş... Buranın en meşhur lezzeti tahin, limon ve sarımsakla hazırlanan kabağı. Bir de kleftigo'su, yani patatesli fırın kebabı. Şeftali kebabı Kıbrıs'ın en bilindik yemeği. Şeftali adını etlerin şeftali gibi kızarana dek pişirilmesinden alıyor. Bunun için en meşhur adres Niazi's. Hellim böreğini adanın yerel restoranlarında tadabilirsiniz. Tercihe göre bala batırarak yeniyor.