Dümdüz bir yolda yürüdüğünüzü düşünün, yolun bir tarafı sıradan, orantısız, silik renklere sahip binalarla dolu. Öteki yanı ise rengarenk, mimari estetik bakımından doygun birçok evle donatılmış halde. Yolun hangi tarafında yürürsünüz? Herhangi bir estetik kaygınız olmasa bile emin olun ki ayaklarınız sizi yolun nezih tarafına doğru yöneltecektir zaten, emin olun... Avrupa, ziyaretçilerine göz banyosu yaptırması bakımından oldukça cömert bir kıta. En doğusundan en batısına her gittiğiniz ülkede insana yaşam enerjisi veren birçok şehirle, kasabayla, köyle, mahalleyle karşılaşmanız mümkün. Slovakya'dan Polonya'ya, İtalya'dan Portekiz'e pek tabii Türkiye'ye değin uzanan bu cıvıl cıvıl seçkide renklerin büyüsüne kendinizi kaptırıp, tek tek her fotoğraf karesinin içine dalmak isteyeceksiniz.
Brugge/ Belçika
Öyle bir şehir düşünün ki Ortaçağ'dan günümüze bir iki ufak restorasyonun dışında tüm dokusunu tamamıyla korumayı başarıp, yıllar boyu o ruhu iliklerine kadar sokaklarında yaşatabilmiş olsun. Evet, böyle bir şehir var, Belçika'nın Brugge kenti. 14. yüzyıldan kalma kiliseleri, çan kuleleri, sarayları, şehrin ortasından geçen nehri ile insanda "Burayı kaç günde gezersem tadına doyabilirim?" sorusunu sordurtacak bir şehir. Brugge'a seyahat planı yapacakların gitmeden evvel Martin Mcdonagh'ın In Bruges filmini izlemeleri ise şiddetle tavsiye olunur, zira seyyah kimselerin seyahat iştahını ziyadesiyle kabartan bir şehir güzellemesidir söz konusu film. E tabi böylesine bir şehrin gerekli renk doygunluğa ulaşmamış olması da düşünülemez değil mi?
Cicmany/ Slovakya
Şimdi Slovakya'da, bir dağ köyündeyiz... Ama burası hakikaten öyle alelade bir dağ köyü değil. Cicmany, geometrik desenlerle süslü evleri ve arkasındaki uçsuz bucaksız yemyeşil alanları ile Slovakya'yı tanıtan broşürlerin daimi görsel kaynağı. Açıkçası Cicmany köyüne ait görsellere ilk baktığınızda buranın bir film platosu olduğunu düşünebilirsiniz. Fakat evleri oldukça iyi korunan bu köy yapaylıktan uzak olanca sahiciliği ile varlığını sürdürmekte. Siyah tonun üzerine beyaz renkte çizilmiş desenlerden oluşan evler belki bir renk cümbüşü vaat etmiyor olabilir. Ancak görsel zenginlik açısından bakıldığında dünyada böyle bir köy daha bulunabilir mi, biraz zor...
Juzcar/ İspanya
İspanya'nın Endülüs bölgesinde bulunan Juzcar aslında bundan altı yıl önce gayet sıradan bir köydü. Ta ki Şirinler filmi için köydeki tüm evler maviye boyanana dek... O günden itibaren Juzcar da Şirinler Köyü olarak anılmaya başlandı. Hatta çekimlerden sonra yapım şirketi köydeki evleri tekrar boyama teklifi ile geldiğinde köy halkı bu teklifi reddetti. Öyle ki evler maviye boyanmadan önce köye gelen turist sayısı 300 iken Juzcar, Şirinler Köyü olarak anılmaya başladıktan sonra bu sayı 80 binlere ulaşmıştı. Bu arada "Yahu Şirinler'in evi masmavi miydi ki" diye sorabilirsiniz, zira benim de aklıma geldi bu, ama yapımcı firma yapmış, köy halkı memnun kalmış, turistler de akın etmişse bize de sadece bakıp "Eyvallah" demek düşüyor.
Burano / Venedik
Burano takımadaları, Venedik Lagünü'nde bulunuyor. Venedik'ten motor kullanılarak 40 dakikalık bir yolculukla 7 kilometre uzaklıktaki bu her köşesi renk sarmallarıyla dolu adaya ulaşmak mümkün. Kendi evlerini komşu evlerden ayırt etmek için vakti zamanında farklı farklı renklere boyayan Buranolular fotoğraf tutkunlarına eşsiz manzaralar sunduklarının farkındalar mıydı bilinmez ama sizleri burada gerçekten büyüleyici bir atmosfer bekliyor.
Ciocaneşti/ Romanya
Karpatların eteklerinde bir dağ köyü, Ciocaneşti... Yıllar boyunca vampirlerle, kurt adamlarla, büyüyle ve efsunlu hikayelerle anılan Romanya'nın bu nevi şahsına münhasır köyü bu kadar gizemi ve korku dolu hikayeyi hak ediyor mu, bilinmez... Ama Ciocaneşti'nin ziyaretçilerini farklı ruh hallerine sürükleyeceği kesin gibi. Huzura da doyabilirsiniz, çeşitli gizleri keşfe de dalabilirsiniz. 15. ve 16. yüzyıllardan kalma yapıları, evleri, manastırları ve yerel motiflerle dolu haneleriyle Ciocaneşti yerli yabancı turistlerin meraklarını cezbetmekte. Karpatlarda ufak bir yürüyüşe çıktığınızda yine bir nebze dikkatli olmakta da fayda var tabii. Her ne kadar yıl 2017 olsa da nereden ne çıkacağı belli olmaz.
Zalipie/ Polonya
Çoğu kişi buraya Polonya'nın en güzel köyü diyor. Köy, yine Polonya'nın en güzel kentlerinden biri olan Krakow'a 68 kilometre uzaklıkta. Peki neden en güzel köy deniyor Zalipie için? Çünkü doğanın koynunda yuvarlanıp duran birbirinden şirin ağaç evlerle dolu bir yer burası. Üstelik yüz yılı aşkın süren bir gelenekleri de mevcut köy halkının... O da evleri boyamak! Birbirinden renkli motiflerle dolu Zalipie evleri, Avrupa'nın renk skalasını katmerlendiren duraklardan... Açıkçası Zalipie'nin evlerini gördüğünüz zaman köyün Derya Baykal yönetiminde olduğunu düşünebilirsiniz, her tarafta çiçekler, renkli desenler...
Longyearbyen/ Norveç
Sıcaktan pek hazzetmeyenler, "Ben soğuk hava severim ya" diyenler gelin bakalım, safları sıklaştırın. Longyearbyen Kuzey Buz Denizi'nde Norveç'e bağlı takımadalardan biri ve dünyanın en kuzey yerleşim birimi. Kasabanın nüfusu 2 ile 3 bin arasında değişiyor. Bakıldığı zaman bu kasabanın tek hakim renginin beyaz olması gerektiği düşünülse de kasabalılar belli ki bu fikre katılmamışlar. En alakasız olanımızın bile en az bir kez gördüğü bir resim, karlı dağların eteklerindeki rengarenk küçük evlerin olduğu yer işte Longyearbyen'e ait. Beyazın, kırmızının, turuncunun, sarının, yeşilin bu serin harmonisi sizleri bekliyor
Kinsale/ İrlanda
Kinsale, İrlanda'nın güneyinde yer alan bir şehir. Cork'a 30-35 kilometre mesafede bulunan şehir, gerçekten büyüleyici. Rengarenk sokaklar, evler, insanın içini ferahlatan mekanlar, simetri takıntısı olanların zevkten dört köşe edecek düzenlilikteki mimari şöyle dursun kentin manzarası dahi tüm bu söylediklerimizin üstüne çıkmakta yetip de artıyor bile... Şehirde her ekim ayında bir gurme festivali de düzenleniyor. Belki bu seneki festivali kaçırdınız ama bir sonraki neden olmasın? Sonuçta hem damağa hem de göze hitap eden bu şehri kim görmek istemez ki...
Costa Nova/ Portekiz
Costa Nova, dünyanın başka bir köşesinde kolay kolay rastlayamayacağınız adeta bir masal diyarı. Renkli çizgili evlerle dolu bu küçük ve şirin sahil kasabası her ülkeden turistin de gözdesi konumunda. Arkanızda 50'ye yakın renk renk çizgili desenli ev, önünüzde ise uçsuz bucaksız bir okyanus manzarası... İşte Costa Nova'nın ziyaretçilerine vaat ettiği şeyler aslında sadece bunlarla sınırlı. Yetmez mi? Eğer yetmez diyenlerden olacaksanız fotoğraf tutkunu, bisiklet sevdalısı birkaç dostunuzla Portekiz'in bu sevimli kasabasına doğru yol alın.
Sığacık/ Türkiye
Avrupa'nın dört bir yanı rengarenk dedik, gökkuşağını andırıyor dedik ve sıralayıp durduk şehirleri, köyleri ardı ardına... Peki, böylesine bir listede Türkiye'den herhangi bir yerin olmaması mümkün mü? Asla! Aslında birden fazla yerin şu an sizin aklınızda ufak ufak belirmeye başladığını tahmin edebiliyorum ancak dilersiniz bugünlük Sığacık ile yetinelim. İzmir Seferihisar'ın huzur dolu muhiti Sığacık birçok özelliği ile öne çıkıyor. Türkiye'nin ilk sakin şehri Seferihisar'ın bu nadide kaçış rotasında Sığacık Kalesi'ne gidebilir, Kaleiçi sokaklarında yürüyebilir, Teos Antik Kenti'ni ziyaret edebilir, hava güzelse Büyük Akkum Plajı'nda denize bile girebilirsiniz. Konaklama için Kaleiçi'nin renk dolu sokaklarını andıran şirin pansiyonları tercih ederken, yemek için de Ege'nin vazgeçilmezi otları ve balığı sofranızdan eksik etmeyebilirsiniz.
Steinam Rhein/ İsviçre
Stein am Rhein, İsviçre'nin Schaffhausen kantonunda yer alan bir şehir. Şehrin en önemli özelliği ise Ortaçağ'dan kalma dokusunu günümüze kadar korumayı başaran dünyanın ender kentlerinden biri olması. Ön cepheleri fresklerle süslü ahşap karkas evleri, antik sokak planları, şehrin surları, kale kapısı iyi korunan yerler arasında sayılıyor. Zaten şehrin Ortaçağ'a ait bölümü de trafiğe kapatılmış durumda, anlaycağınız hassasiyet had safhada. Bununla beraber Stein am Rhein'deki duvar boyamaları da tarihin değişik dönemlerine ait. Weisser Adler adındaki evin ön yüzündeki 1520- 1525 yıllarından kalma duvar boyamaları da İsviçre'nin en eski duvar resimleri kabul ediliyor.