ÜNLÜ YAZARLARIN SEYAHAT ROTALARI
Pek çok kişinin kendisini iyi hissettiği bir durağı ya da sığındığı bir limanı vardır. Kimi buralarda huzur bulur ya da yenilenir kimi her şeyden kaçmak istercesine buralara sığınır. Bu limanlar bir köy ya da kasaba olabildiği gibi sahil kenarı ya da bir yayla da olabiliyor. Herkesin huzuru ilhamı kendine özgü. Bu duyguları Anadolu coğrafyasında da hisseden var Avrupa'nın bir başkentinde de... Kimine bir rota yetiyor bazısı birkaç yerde buluyor kendisini. Bu kez de bir solukta kitaplarını okuduğumuz hatta kimi yerleri onların hikayeleriyle adım adım dolaştığımız yazar ve edebiyatçılara huzura doydukları ilham aldıkları bölgelerini sorduk....
BODRUM'DAN KIBRIS'A
Kaçış Düşleri, Hüzünlü Buruk Tadı ve son kitabı Smyrna'nın Gözyaşları'yla adından söz ettiren yazar Gülseren Engin'in en büyük tutkusu yeni yerler keşfetmek: "Yüzme konusunda seçimim Bodrum Gündoğan'dır. En temiz ve güzel deniz orada. Özellikle Küçükbük. Gezmek, yeni yerler keşfetmek tutkumdur. En son Portekiz'e gittim. Harikaydı. Yazmak, okumak, araştırmak için İzmir ve Kıbrıs iyidir."
ANTİK KENTLERDEN VİYANA'YA
Çocuk ve gençlik romanlarının usta isimlerinden Füsun Çetinel "Zamanın donup kaldığı, hikayeleri içine hapsettiği mekanlar beni özellikle çeker" diyor: "Viyana'nın tarihi kafelerinde oturup insanları seyretmeyi, düşünmeyi, okumayı, ülkeme -kendimedışarıdan bakarak yazmayı pek severim. Efes, Didim, Knidos, Sagalasos, Göbekli Tepe, Zeugma, Yesemek, Ani Harabeleri gibi antik yerlerin her bir taşındaki hikayeleri keşfetmeye bayılırım."
SİNOP'UN ZAMANSIZLIĞI ST. PETERSBURG'UN BÜYÜSÜ
Türk edebiyatının usta kalemi Nazlı Eray, Moskova'dan büyülendiğini söylüyor: "Moskova, hayatımda St. Petersburg'dan sonra beni büyüleyen tek şehir. Sinop, zamanın olmadığı, bellek silen bir şehir. Dünde misin bugünde misin yoksa yarında mı bilemezsin. Palma de Mallorka (İspanya), dünyadaki en güzel yerlerden. Maderia Funchal (Portekiz), üstü her mevsim çiçeklerle donanmış ağaçlar, deniz kenarında bir vaha. Venedik (İtalya), eski bir dantelin içinde yürüyormuş gibi hissettiren şehir. Bodrum ile adeta evliyim. Gümüşlük'teki Faik'in Gayfesi vazgeçemediğim yerimdir."
EGE KIYILARI GİBİSİ YOK!
Babam Beni Şahdamarımdan Öptü kitabının yazarı Ozan Önen, Muğla Marmaris'in Selimiye Köyü'nden vazgeçemiyor: "Her biri ahşap iskelelere sahip küçük ama tatlı kafeleri ve restoranlarıyla ve yaz mevsiminin 'en turistik zamanları'nı saymazsak Ege kültürünün hakkını veren tekneci ve balıkçı sakinleriyle ve bir gölü andıran muhteşem koyuyla, bana her zaman iyi geliyor. Burada kendimi her şeyden uzakta, sakin, arınmış ve güçlü hissedebiliyorum. Kamelya Adası'ndan Dirsekbükü ve Kocabahçe gibi cam gibi suya sahip koylarıyla Selimiye, tepelerinden köye bakan panoramik manzarasıyla da, içimdeki manzara avcısını uyandıran en güzel yerlerden biri. Marmaris Bozburun ve Bozburun'un hemen dibindeki Söğüt Köyü, mavi yolculuk rotalarının belki de en ayrıcalıklı durakları: Türkiye'de en fazla sayıda 'kadın balıkçı' da burada yaşıyor: Denizle iç içe, sokaklarında, adalarında ve patikalarında özgür eşeklerin, keçilerin ve atların da hiç eksik olmadığı, uçan balıklardan foklara sayısız deniz canlısıyla sulh içinde yaşanabilecek bu güzel ve gözden uzakta Ege köyleri, bana her zaman ilham veriyor. Buralarda tarlalarda domatesten çok tekne yetişiyor: Buradaki insanlar, kendi teknelerini hâlâ kendileri yapıyorlar. Azmakları, adaları ve güzel köyleriyle, Muğla Gökova Körfezi'ndeki Akyaka, yeşilden ve maviden kopmadan, okaliptüslerin ve çamların arasında, nefes alabildiğimi hissettiren en güzel yerlerden biri. Kleopatra Adası'ndan Ağaçlı Âşıklar Yolu'na, sayısız güzelliğe ev sahibi yapan bu güzel yerleşim, bana nefes aldığımı hissettiriyor."
ANADOLU'NUN ZENGİNLİĞİ
Ödüllü Kapalıçarşı kitabının yazarı Fuat Sevimay bakın Nevşehir'i nasıl anlatıyor: "Zelve ile (Nevşehir), kalemle haşır neşir olan insan bazen bunalır ve kentini geride bırakıp kendini peribacalarına giden patikaya bırakır ki esin perisinin izine rastlasın. Soysallı ile (Kayseri), dağların eteğinden süzülen kar sularıyla beslenmiş pınarların çağıltısında Anadolu'nun özünü, tınısını, sözünü arar. Sonra ardına başı dumanlı Erciyes'i alıp kökenine kulak verir ki toprağın, duymasını bilene her zaman."
Eymir Gölü
DALİ'NİN MEMLEKETİ
Dokunmadan ve Unutma Beni Apartmanı'nın yazarı Nermin Yıldırım, bir süredir Barselona'da yaşıyor: "Barselona; yaşadığım şehir. Kafa dinlemek için ideal bir yer olduğundan seçtim zaten. Kültürünü, günlük hayat ritmini, insan ilişkilerini seviyorum. Bisiklet dostu bir şehir olması da cabası. Cadaques, Costa Brava'nın en şirin kasabalarından biri. Dali'nin memleketi olarak da tanınır. Sakinliği bizim Datça gibi. Birkaç gün her şeyden uzaklaşmak istediğimde kapağı oraya atıyorum. Sonrasında çalkalanmış midemin kendine gelmesi birkaç gün sürüyor gerçi ama değiyor da doğrusu. Havana: Sadece iki kere gittim. Fakat ikisinde de uzun süre kalma şansı edindim. Turist alışkanlıklarının dışına çıkıp oralı biri gibi yaşamaya başlarsanız, yani Küba parası kullanıp, otel yerine bir evde kalır, akşamları turistlere hizmet veren restoranlarda yemek yerine icabında yumurta ve ekmek için kuyruklara girip pirinç ve tavukla beslenmeyi göze alırsanız, alıştığınız dünyanın dışında bambaşka bir hakikat vaat ediyor size. Turizmin en güzeli turist olmadan yapılanı bence. Diğer türlüsü gittiğiniz yerlerde bir tahribat yaratıyor zaten. Ayıp desem yeridir."
ONUN HUZURU GÜMÜŞSUYU'NDA
Buraları Rüzgar Buraları Yağmur, Annemin Öğretmediği Şarkılar, Yalnızlık Gittiğin Yoldan Gelir kitaplarının yazarı Selçuk Altun anlatıyor: "Ekim ayında çıkacak olan romanım (Ardıç Ağacının Altında) için Tirebolu (Giresun), Samsun, Eskişehir, Urfa, Colmar (Fransa) ve Cenova'ya gitmiştim. Romanımın geçtiği yerlere gidersem o güzergâhların beni sürpriz ilhamlarla ödüllendirdiğini düşünürüm. Üsküdar'da yaşarım ama okumayazma evim Gümüşsuyu'ndadır. İkinci kütüphanem, tablolar ve objelerim orada beni bekler. Okumayazma evimin selüloz aromalı, büyülü bir ortamı vardır. Yoldayken içim elektriklenir, masama oturduğumda kâğıtla düelloya hazırımdır. Anadolu'da arkeolojik sitelerin sessizliği, geceyarısı Londra arka sokakları veya zevkle kaybolduğum Venedik patikalarının da hakkını yememeliyim."
Kaan Elbingil
DOĞANÇAY'DAN MİDİLLİ'YE
Müzik eğitimini öykücülüğüne katan genç yazar Kaan Elbingil'in seçimi mavi yolculuktan yana: "Mavi yolculuk; o koylarda denize girmek; kendimi resetlemek gibi. Hele, beklenmedik bir misafir de varsa... Doğançay (Sakarya); kedisiyle, keçisiyle bir ormana uyanmak! Dinliyorum, dinleniyorum, izliyorum... Sonra, kağıtlar bir şekilde dolmaya başlıyor. Midilli; gündüz vakti, denizin güzelliği! Geceyse, dalga sesleri ve esinti. Ben geceyi seçtim, sayfalarca yazdım bu balkonda."
DOĞANIN İÇİNDE EYMİR GÖLÜ
Yeni çıkan Run Gülüzar Run kitabının yazarı Ayşegül Kocabıçak'ın kaçış adresi Eymir Gölü: "Hem evime yakın hem yeşili ve maviyi aynı anda görebildiğim ender yerlerden olduğu için Eymir benim için öncelikli kaçış alanım. Kimi zaman da ormanda ya da göl çevresinde yürüyüş yaptığım, kimi zaman ailecek bisiklet bindiğimiz, kimi zaman ise sadece oturup beynimden ve kalbimden geçenlerle yüzleşme mekanımdır, Eymir. Yeşili, gölü, ördekleri, şirin mekanları ve mevsimlik tonlarıyla huzur verir. Baharda giderseniz çiğdem bile görürsünüz."
Kahraman Tazeoğlu
BENİM İÇİN HUZUR EGE
Simru, Söz, Bukre gibi kitapların yazarı Kahraman Tazeoğlu'nu ilham perisi en çok Datça'da ziyaret ediyormuş: "İlham perimin beni en çok ziyaret ettiği yer Datça'dır. Oranın sakin insanları ve sessizliği, edebiyatıma yüksek tondan seslenir. Datça Orcey Butik Otel ise adeta sığınağımdır. Ege benim için huzurdur. Gündüzleri Alaçatı'nın ara sokaklarında bilinçsizce dolaşmak, esnafla sohbet etmek, akşamüstleri yel değirmenlerindeki rüzgarla buluşmak son derece keyiflidir benim için. Foça ve Urla'nın sakin yerleri ise vazgeçilmezimdir. Ege zor gelirse, yazmak için en ideal sığınağım Polonezköy olur."
LONDRA'M GELDİ!
Yeşil Mürekkep, Ela Gözlü Pars: Celile kitaplarıyla adını sıkça duyduğumuz yazar Osman Balcıgil en çok Londra'da olmayı seviyor: "Londra ilham veren bir kent. Bütün alanlarda, sanatın her gün yeniden üretildiği bir kültür merkezi. Yeni sergiler, konserler, müzikaller... Kafamı dinlemek için de Londra'yı seçiyorum. Londra bir turizm ve iş merkezi olmasına karşın, sakin bir kent. Herkesin gündelik koşturmaca içinde bulunduğu bir yerde, kafa dinlemek isteyenler için de bir kulvarı açık tutan, kucak açan bir şehir. Kaçmak denilince bir yerden, 'kenti kentimden', büyük aşkım İstanbul'dan kaçmayı anlıyorum. Şüphesiz İstanbul'u çok seviyorum ama geçen 20, 30 yıl içinde çok yoran bir kent haline dönüştüğünü de kabul etmem lazım. Ne yazık! Oysa Londra, hep aynı dinginlikte. Kısacası, 'ilham almak, kafa dinlemek, keşmekeşten kaçmak' gibi laflar bana hep 'Londra'm geldi!' dedirtiyor."