Akdeniz'in şirin şehri Madrid'te flamenkonun ritmine ayak uydurup İspanya'nın hissetmek ister misiniz? O zaman futbol, siesta (öğle uykusu) ve fiesta (parti) ülkesi İspanya'nın başkentinde ve tarihi kent Toledo'da keyifli bir geziye çıkıyoruz.
İstanbul'dan yaklaşık dört saat süren uçak yolculuğunun ardından Madrid Havalimanı'na iniyoruz.
Şehir merkezine giderken yol boyunca gördüğümüz heykeller, görkemli binalar Madrid'in sanatçı ruhu hakkındaki ön bilgiyi veriyor adeta.
DANS, FUTBOL, BOĞA GÜREŞLERİ
Zengin tarihi mirasının yanı sıra bir kültür ve sanat merkezi olan Madrid, sekiz bin kilometrelik alanı ve üç milyonu aşkın nüfusuyla İspanya'nın en büyük şehri. Zili, şalı, gülü, boğa güreşleri, flamenko dansı ve futbol çılgınlığı ile Avrupa'nın en renkli ve canlı şehirlerinden.
İspanyol krallığının sahip olduğu gücü ve ihtişamı yansıtan yapılar bu kenti daha da görkemli kılıyor. Bourbon hanedanına ev sahipliği yapan iki bin 850 odalı saray, Las Ventas Arenası, dünyanın en büyük sanat müzelerinden olan Prado ile Botanik Bahçeleri, Madrid'in ilgi gören mekanlarından sadece birkaçı. Geniş ve temiz bulvarları, güzel ve aydınlık binaları da dikkat çekiyor.
Zaman kavramı altüst olmuş gibi bu şehirde. Öğleden sonraki siestalar nedeniyle erken yatmayan İspanyollar gece geç vakitlere kadar özgürlüğün ve eğlencenin tadını çıkarıyor.
Madrid'te her köşe başında rastlanan midye, kokoreç ve kızarmış kalamar satıcıları ise renkli bir görüntü sunuyor şehrin ziyaretçilere.
Madrid'te ilk durağımız kentin simgesi olan Santiago Bernabeu Stadı. 80 bin kişilik bu stat Madridliler için övünç kaynağı.
Futbol ile pek ilgimiz olmadığından buradaki ziyaretimizi kısa tutup, Madridlilerin milli spor olarak kabul ettikleri boğa güreşlerinin yapıldığı arena Plaza de La Ventas'a geçiyoruz. Bu alana İspanyollar Boğa Güreşi Katedrali diyor. Seyirci kapasitesi tam 23 bin kişi. Matadorlar burada büyük saygı görüyor, alana heykelleri dikiliyor.
Çevre düzenlemesini önemseyen Madridliler bütün kenti yemyeşil yapmış.
Her yer ağaç ve havuzlarla süslü. Rotamızı yeşil alanların en büyüğüne, Parque Del Buen Retiro'ya çeviriyoruz. 12 hektar üzerine kurulu Retiro Parkı 17. yüzyılda Retiro Sarayı'nın bir parçası olarak düzenlenmiş.
Plaza de La Ventas (Boğa Güreşi Katedrali )
HEYKELLER KARŞILIYOR
Parka girdiğinizde sizi İspanya'ya yön vermiş kişilerin heykelleri karşılıyor. Parkın içinde Palacio De Crystal ve Palacio De Velazquez sarayları ile bir de havuz bulunuyor. İnsanlar havuzda kayıklarla gezinti yapıyor ya da etrafındaki kafeteryalarda buranın tadını çıkarıyor. Plaza De La Independencia yani Özgürlük Meydanı'nda karşımıza tüm görkemiyle Puerta del Alcala Kapısı çıkıyor.
Alcala Kapısı'nın savaşçı meleklerle süslü kemeri Madrid'in simgelerinden biri durumunda. Paseo de Recoletos caddesini takip ederek aşağıya doğru indiğimizde bizi Kibele Meydanı karşılıyor. Meydandaki muhteşem havuzun içinde Jupiter'in annesi Tanrıça Cibeles'e adanmış iki aslanın çektiği araba içinde heykeli yer alıyor.
Madrid'in ana kavşaklarından biri olan bu meydana geldiğinizde eski kente girdiğinizi de hissediyorsunuz.
Madrid'te gece hayatı doğal olarak gece yarısından sonra başlıyor. Gece hayatının en renkli adresi ise Puerto Del Sol.
Meydan her türlü eğlencenin, etkinliğin, protestonun düzenlendiği bir alan. Eğlence için herkes buraya geliyor.
Plaza de Cibeles
KENTİN SİMGESİ MAYOR MEYDANI
Puerto Del Sol'da Latin ezgilerine kulak kabartıyoruz. Peru, Bolivya ve Ekvator'a ait müzikler yapan Desde El Equinoccio grubu meydanda hem konser veriyor hem de CD'lerini satıyor.
Mağazalar, alışveriş merkezleri, kafetaryalarla çok canlı olan Carmen Cadde'sinde kısa bir gezintiye çıkıyoruz.
Sık sık karşımıza çıkan pandomimciler gezimize ayrı bir renk katıyor. Madrid'in simgelerinden olan Mayor Meydanı, 1619 yılında Kral 3. Felipe tarafından krallığa prestij sağlayacak bir alışveriş merkezi olarak inşa edilmiş. Burada misafirleri atının üzerinde Kral 3. Felipe'nin heykeli selamlıyor.
Mayor Meydanı boğa güreşlerinden kraliyet ailesinin düğünlerine ve taç giyme törenlerine kadar çok sayıda önemli olaya ev sahipliği yapmış. 100 bin kişilik bu meydanda bugün de konserler ve tiyatro oyunları düzenleniyor.
Yaklaşık yedi bin eser ile dünyanın en önemli Avrupa sanatı koleksiyonuna sahip Prado Müzesi de görülmesi gereken duraklardan. 18. yy'dan kalma müzede Rubens, Goya, El Greco, Bosh, Velazquez gibi birçok ustanın yapıtları sergileniyor.
Toledo Katedrali
KÜLTÜR MOZAİĞİ TOLEDO
Madrid turumuzu tamamlayıp yaklaşık 40 dakikalık uzaklıktaki Toledo'ya geçiyoruz. Toledo dışarıdan bakıldığında dar sokakları ve taş evleri ile Ortaçağ kentini andırıyor. Ancak içeri girdiğimizde yanıldığımızı anlıyoruz. Yüzyılların getirdiği aristokrat hava, hayatın canlılığıyla bu kentte buluşmuş. UNESCO'nun dünya tarih mirasına dahil ettiği Toledo Müslüman, Hıristiyan ve Yahudiler'in bir arada yaşadıkları bir kültür mozaiği olduğundan Ortaçağ karanlığını yaşamamış. İspanya iç savaşında oldukça büyük zarar görmüş ve bugün kütüphane olarak kullanılan şehrin tepesindeki Alcazar, içinde El Greco, Van Dyck ve Goya'nın çalışmalarının bulunduğu Primada Katedrali mutlaka görülmesi gereken yerlerden. Çelik işçiliği ile meşhur Toledo'da çok uygun fiyata Ortaçağ kılıçları, zırhlar, kalkanlar almak da mümkün.