Ben de birçok insan gibi uzun zamandır kamp yapmayı istiyordum. Baharın gelmesi ve doğanın canlanmasıyla beraber kamp isteğimi hayata geçirdim. Kamp konusunda tecrübesiz olduğum için tek başıma gitmektense tur düzenleyen bir firma aracılığıyla kamp rotamı çizdim. Kamp için seçtiğim rota Bilecek-Osmaneli Köyü olan Dereyörük Köyü oldu. Bu kamp aslında büyüklerden çok çocuklara yönelik. Adı da zaten çocuklu kamp. Baştan sona küçük misafirler düşünülerek organize edilmiş. Uzun yürüyüşler yok. Amaç çocukların doğayla iç içe bir ortamda keyifli bir hafta sonu geçirmesi... İstanbul'dan kamp alanımıza gitmek için Kadıköy'de toplandık. Küçük kampçılarımız yanlarında aileleriyle bize katıldı ve yolculuğumuz başladı. İstanbul- Osmaneli arası 4.5 saat sürüyor. Yolcuğun sonunda ise ilk durağımız Osmanlı Devleti'nin temellerinin atıldığı Osmaneli Köyü. Hemen tarihi köyü gezmeye koyuluyoruz. Osmaneli, 150 tarihi konağa ev sahipliği yapıyor. Tüm konaklar Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından tescilli. Tarihi konakların odaları geleneksel Osmanlı aile yapısına göre tasarlanmış. Konakların tasarımlarında benim ilk defa gördüğüm ve dikkatimi çeken köşe camları oldu. Rehberimize nedenini sorduğumda her yere hakim olmak amacıyla yapıldığını söyledi. Osmaneli demişken ipek böcekçiliğinden bahsetmemek olmaz. Yılda ortalama 12 ton üretim yapılıyor. Osmaneli Köyü'ndeki bir diğer tarihi yapıysa Rüstem Paşa Camii. 1542 yılında yapılmış, 1977 yılında onarıma germiş. İlçenin en büyük ve eski camisi ise Ulu Camii. Camii Kebir diye de biliniyor.
ÇADIRLAR HAZIRLANDI
45 dakikalık şehir turumuzdan sonra kamp yapacağımız Dereyörük Köyü'ne doğru yola çıktık. Yaklışık bir saat süren yolculuğun ardından kamp alanımıza geldik. Araçtan iner inmez köyün misafirperver köpekleri bizleri karşıladı. Kamp yapacağımız yer 1972 yılında yapılmış Dereyörük Köyü İlköğretim Okulu'nun bahçesiydi. Etrafı ağaçlarla dolu eski, şirin bir köy okulu burası. Uzun zaman önce eğitime ara verilmiş. Ve artık yerleşme zamanı gelmişti. Çadırlarımızı kuracağımız alanı belirledik ve yerleşmeye başladık. Daha önce hiç çadır kurmayan biri olarak kampın küçük misaferlerinden bu konuda çok yardım aldım. Küçük olduklarına bakmamak gerek en tecrübesizi beş kamp yapmış. Onlardan çok ipucu öğrendim. Tüm koşturma bitmişti. Artık keyif zamanı gelmişti. Bir yanda yeşilliklerin içinde köpeklerle koşuşturun çocuklar, diğer yanda kamp ateşinin eşliğinde söylenen şarkılar. Uzun zamandır içim bu kadar huzur dolmamıştı. Havanın kararmasıyla beraber gelen yağmur bile keyfimizi kaçırmaya yetmedi. Kamp ateşinde marshmallowlar, sucuklar, patatesler kızartıldı, afiyetle yenildi. Ve kampımız sona erdi. Uzun zamandır kendimi bu kadar huzurlu hissetmemiştim. En kısa sürede tekrarlayacağım.
KAMPTA ÖĞRENDİKLERİM
Çadırınıza girmeden çadırı mutlaka havalandırın.
Hava soğuk olsa da çadırın havalandırma bölümünü kapatmayın.
Yedek uyku tulumu alın. Hava soğuk olursa birinin içine girer diğerini üstüze battaniye gibi alırsınız.
Yedek mat alın.
Çadırın içinde köşelere eşya koymayın. Eşyalarınız daha çok ıslanabilir.
Uyurken yüzünüz açıkta olsun. Kafanızı uyku tulumunun içine sokmayın.