Tarsus Gözlükule Höyüğü'nde yapılan kazılar, Kilikya'nın başkenti olan Tarsus'un Anadolu'daki ilk yerleşim yerlerinden biri olduğunu ortaya koydu. Tam 10 bin yıldır hiç terk edilmeyen, medeniyetin kesintisiz devam ettiği Tarsus, bu sayede zengin bir kültüre ve 'ilk'lere ev sahipliği yapmış. Türkiye'deki elektrik enerjisi ilk kez 1902'de II. Abdülhamid döneminde Tarsus'ta kurulan santral ile üretilmeye ve yurt genelinde kullanılmaya başlanmış. Santral sayesinde İstanbul'da elektrik yokken Tarsuslular gayet medeni şartlarda yaşamaya başlamışlar. Bunların yanı sıra dünyanın ilk kanalizasyonlu Tarihi Roma Yolu ve Roma hamamı da Tarsus'ta bulunuyor. Tarihi M.Ö. 2000'lere uzanan, Kilikya uygarlığının merkezi, asırlar boyu farklı ulusların, medeniyetlerin ve kültürlerin birleşim ve etkileşim noktası olan Tarsus aynı zamanda yetiştirdiği ünlü filozofları ve kurduğu üniversiteleriyle köklü bir medeniyetin başkenti olmuş. Tarihte Cicero gibi filozof ve hatiplerin yönettiği Tarsus, dini inançlar yönünden de çok önemli bir kent. Antik Çağ'ın en büyük tapınağı Donuktaş ile Kuran'ın Kehf Suresi'nde geçen Ashab-ı Kehf'in (Yedi Uyurlar) kaldığı mağara Tarsus'ta bulunuyor. İncil'in (Yeni Ahit) yazarlarından biri olan Aziz Pavlus da Tarsus'ta doğmuş ve yaşamış (Saint Paul). Bu sebeple; Saint Paul'ün Tarsus'ta yaşadığı evin kalıntıları bugün 'Saint Paul Kuyusu' olarak önemli bir ziyaret mekanına dönüşmüş durumda. Geçmişte bu kuyudan içilen suyun kutsal olduğuna inanılırmış. Tarsus, Hristiyanlarca da hac yeri olarak kabul ediliyor.
DİNLERİN BARIŞTIĞI TOPRAKLAR
Kudüs'teki Kıyamet Kilisesi'nden sonraki en kutsal kilise olan ve Aziz Paul'ün adını taşıyan ve Anadolu'da korunabilmiş ender sayıda sağlam kiliselerden biri olan bir başka anıt mekan ise St. Paul Kilisesi. M.S. 11. veya 12. yüzyıllarda yapılmış olan kilise, bugün Anıt Müze olarak ziyarete açık durumda. Hititlerden başlayarak Asur, Fenike, Pers ve Roma uygarlıkları boyunca bir cazibe merkezi olmaya devam eden Tarsus'u, en parlak zamanlarında Mısır'ın ünlü kraliçesi Kleopatra ile sevgilisi Romalı General Antonius gibi önemli tarihi kişilikler ziyaret etmiş. Bugün kentin içinden geçen ve hâlâ önemli bir bölümü görülebilen Antik Yol ve Kleopatra Kapısı gibi büyüleyici eserlere yapılan kazılarla her gün yenileri ekleniyor. Tarsus ve çevresinde anlatılan söylencelerden en önemlisi ve en eskisi Şahmeran efsanesidir. Bundan çok uzun zaman önce Tarsus yakınlarında yaşayan Şahmeran; yılanların başı olan, yarısı güzel bir kadın yarısı da yılan olan bir canlıdır. Şahmeranın öldüğünü günümüzde hâlâ bilmeyen yılanların, bir gün onun öldüğünü öğrenip Tarsus'u talan edip herkesi öldüreceklerine inanılır. Kleopatra Kapısı'nın 10 kilometre kuzeybatısındaki Taşkuyu Mağarası, Tarsus Şelalesi ve özellikle Tarsus Barajı bu tarihi kentin gezip görülesi yerleri arasında yer alıyor. İçinde bulunduğu bölgenin asırlarca merkezi konumunda kalmış Tarsus, birçok medeniyeti bünyesinde harmanlamış. Bu durum onun yemek kültürüne de yansıyarak çok zengin bir mutfak yaratmış. Mesela bulgurlu yemekler, tahinli yemekler ve bazı tatlılar, Arap mutfağından izler taşır. Zeytinyağlı yemekler, sebze yemekleri, Giritli mutfağının eseridir. Hamur işleri, yortu zamanı yapılan tatlıların bir kısmında Hıristiyan, Rum mutfağının etkisi vardır.