Yaz
ayları Prens Adaları'nın en kalabalık olduğu zamanlar. Ama Adalar'ın keyfi en çok sonbaharda çıkıyor. Yazlıkçılar çekiliyor, adımbaşı karşınıza çıkan faytonlar azalıyor, restoranlarda çok daha kolay yer bulunuyor. Bir yazdan çıkan tombul ada kedileri, bir siz… Sonbaharda Büyükada bakmayı gören gözlere binbir güzellik vaat ediyor. Büyükada adı üstünde Prens Adaları'nın en büyüğü. Eski adı Prinkipo. Önceki çağlarda manastırlarıyla olduğu kadar Bizans dönemi saraylarıyla da ünlüymüş. Adanın her iki tepesinde bir saray olduğu rivayet ediliyor. Şu anda sadece birinde o ünlü Aya Yorgi Manastırı bulunuyor. 1920'lere kadar adanın nüfusunun yüzde 70'i Rum ahaliden oluşuyormuş. Ama Birinci Dünya Savaşı'nın ardından adalıların bir bölümü göçüp gitmiş. Cumhuriyet sonrasında ise yeni devlet bürokrasisinin gözde sayfiye yeri olmuş. Atatürk'ün de gelip zaman zaman konakladığı Anadolu Kulübü de bu adada. Adaya gelenler faytonlara binip iki ayrı tur yapıyor. Bu neredeyse bir gelenek halini almış. Büyük tur ve küçük tur. Adayı yakından tanımak istiyorsanız bu turlardan birine katılabilirsiniz. Aya Yorgi'yi mutlaka görmelisiniz. Manastır alanı içindeki en eski kilise 6. yüzyılda yapılmış. Bölgeyi gezdiğinizde birçok kilise ve ayazmanın kalıntılarıyla karşılaşacaksınız. İsa Tepesi'ne çıktığınızda Hristos Manastırı ile dünyanın en büyük ahşap yapısı olan Rum Yetimhanesi'ni göreceksiniz. Adanın Kumsal semtine gittiğinizde ise Ayios Dimitrios Kilisesi'ni ziyaret edebilirsiniz. Şimdiden not edin, yaz gelince yüzmek için şu plajlara gidebilirsiniz: Eskibağ, Halik Koyu, Prenses Koyu, Yörükalı, Nakibey, Kimsal ve Aya Nikola Plajları. Büyükada'ya gelmişken İstanbul'un ilk modern kent müzesi olan Adalar Müzesi'ni de görmelisiniz. Adalar'ın klasiklerinin başında bisiklet keyfi geliyor. Çoğunlukla çiftler adadan bisiklet kiralayıp kısa ve romantik bir turu tercih eder. Amatör bisikletçilerin gözdesi ise Büyükada'daki 14 kilometrelik parkur. Adada nerede kalacağım diye dert etmenize gerek yok. Her bütçeye ve zevke uygun konaklama alternatifleri var. Özellikle son yıllarda açılan sayısız butik otel hem uygun fiyatlı hem de kahvaltıları iddialı. Büyükada'nın simge otellerinden Splendid Palas bu sezon yenilendi. Burada konaklamasanız bile bahçesinde çay ya da kahve içmek için uğrayın. Dilburnu mesire yeri adanın bir başka mücevheri. Burada deniz ve yeşil bir arada. Yazın koyda yüzebilir, piknik yapabilir ya da restoranda yemek yiyebilirsiniz.
İlk yazlıkçılar Fransızlar
Adalar şöhretini Bizans'ın sürgün ve çile beldeleri olarak kazanmış ilk olarak. Ulaşım zor, kaçmak imkansız... Gözden düşen din adamları, rakip olarak tehlike sinyali veren saray mensupları, prensler, imparator ve imparatoriçeler, hem de ağır işkenceler altında, gözlerine mil çekilerek adalara sürülmüş, burada ölüme terk edilmiş. Hatta rivayet o ki, 'Prens Adaları' ismi buradan geliyor. Adaların ilk yazlıkçıları, 18. yüzyılın sonlarına doğru gelen Fransızlar. O zamanlar Tophane'den kalkan büyük kayıklarla yapılan ada yolculuğu, üç saate yakın sürermiş. Manastır ve kiliseler dışındaki binaların tarihi 1820'den eski değil. Bugüne gelen en eski binanın, kapısının her iki yanında eski ve yeni harflerle 1822 yazan köşk olduğu düşünülüyor.
Büyük turu koşarak atmak da varmış
Bizim Büyükada ziyaretimizin sebebi ise bu yıl üçüncü kez düzenlenen New Balance Büyükada Koşusu. İddiamız büyük değil. Amaç adanın mis gibi havasını ciğerlerimize çekip, dünyanın en güzel manzaralı parkurlarından birini sakatlanmadan tamamlamak. Mesafe de kısa değil. Tam 11,2 kilometre. Çoluk çocuk, cümbür cemaat vapurları, motorları doldurup gidiyoruz adaya. Herkesin üzerinde "Ada seni çağırıyor" yazan pembe tişörtler var. Sırtlarımızdaki hashtag manidar: Koşan bilir! Amatör ve profesyonel, 3 bine yakın kişi 10.00'da Atatürk Meydanı'nda toplanıyoruz. Nizam Mahallesi istikametine doğru start aldığımızda kalabalığın coşkusu görülmeye değer. Koşu boyunca eğimli parkur bizleri zaman zaman zorlasa da yüzümüzden tatlı tebessüm hiç eksilmiyor. En zorlu noktalarda bizi bekleyen müzisyenler hem motive ediyor, hem de yüzümüzü güldürüyor. Bitiş çizgisini geçerken içimizde zorlu bir mücadeleden galip ayrılmış olmanın mutluluğu, bacaklarımızda da tarifsiz acılar var. 35-79 yaş arası tüm kategorilerde sporcular madalyalarını alıyor, dereceye giren sporcular kürsüye çıkıyor. Bizim gibi derece almayan katılımcılar da koşu bitiminde anı madalyalarına sahip oluyor. Yarış bitiminde elimizde anı madalyalarımız, bedenimizde tatlı bir yorgunlukla sahildeki Alibaba restoranda oturuyoruz. Önümüzde muhteşem İstanbul manzarası, önümüzde lezzetli mezeler, aklımızda tek bir cümle: "Koşan bilir!"