Datça'nın köyleri, deniz tatilinin yanında alternatif tatil arayanlar için kesinlikle ziyaret edilmesi gereken yerlerden biri. Gerek begonvillerle kaplı taş evleri ve sokaklarıyla, gerekse de insanlarıyla Hızırşah, Reşadiye, Sındı, Yazıköy, Kızlan, Karaköy, Yakaköy, Cumalı, Mesudiye, Emecik ve Eski Datça köyleri Fransız ya da Yunan köylerini hiç aratmaz. Halkının misafirperverliği ve güleryüzü de cabası! Tabii köy ziyaretlerinde 104 yaşında bir nine karşınıza çıkarsa şaşırmayın! 80'lerinde ölenlere "Genç gitti!" denildiğini de hatırlatmak isterim. Ne demiştik? Uzun ömür! En güzel köylerden biri olan Hızırşah'ta bütün evleri çiçeklerle süsleyen köylü kadınlar, Kadıncık Sanat Evi ile keçe yapımına başlamış ve bugün keçe ve ipek kullanarak inanılmaz güzel eserler ortaya koyuyor. Aynı zamanda Datça'ya özel tarçınlı ekmek de yine onların ellerinden çıkıyor. Yemeden dönmeyin!
TAM BİR AKDENİZ KÖYÜ
En popüler köylerden biri ise Eski Datça! Datça'nın ilk kurulduğu yer burası. M.Ö. 4. yüzyılda kurulan seramik atölyeleri, yapılan kazılar sırasında ortaya çıkarılmış. Bugün bazı evlerin duvarlarında o dönemden kalma kabartmaları görmeniz mümkün. Son yıllarda bakımdan geçirilen bazen beyaz boyalı bazen de taş evleri, taş yolları, bar ve kafeleriyle tam bir Akdeniz köyü. Datça'ya özgü Çığlı Çaputlu Nazar Boncukları'nın satıldığı dükkanlarda, halı dokuyan köylülere tanık olabilirsiniz. Ünlü şairimiz Can Yücel'in son yıllarını yaşadığı, eskiden ailenin ziyarete açık tuttuğu ancak ne yazık ki talihsiz bir saldırı sonucu artık kapattığı Canevi de bu güzel köyü ziyaretin en güzel sebeplerinden. Mehtap Kafe'deki muhteşem kahvaltı ise bence ziyaretin diğer sebeplerinden biri olabilir. Ailenin çiftliğinden direkt sofraya gelen taze otlar, ev yapımı reçeller, tereyağı, zeytin ve zeytinyağı ve mükemmel gözlemeleriyle ama her şeyden önemlisi sizi evinde misafir ağırlar gibi özenle, sımsıcacık ve güleryüzle karşılayan bu güzel aileyle kafe, bence vazgeçilmez bir ziyaret noktası. Köylerde tarihin izlerini de görmek mümkün. Hızırşah köyünde Selçuklulardan kalma bir cami bulunmakta. Reşadiye Köyü'nde Mehmet Ali Ağa Konağı ise yenilenen haliyle son yıllarda turistlerin gözdesi olmuş. Knidos tarihi bizlere
anlatan en özel yer. Hem akvaryum misali denizi, hem de 4 bin yıllık tarihinin izleriyle Datça'da gidip görülecekler arasında ilk sırada.
SAĞLIK TURİZMİ MERKEZİ
Dünyanın ikinci, Türkiye'nin ise oksijen bakımından en zengin yeri olan Datça'nın güzellikleri saymakla bitmez. Sürekli serin esen rüzgar ile yazın kavurucu sıcağını hiçbir zaman hissetmezsiniz. Bol oksijen ve sürekli esen rüzgarla nemin hissedilmediği yarımada, bu özelliğinden dolayı sağlık turizmi açısından da tercih ediliyor. Meşhur rüzgarı, Datça'nın aynı zamanda bir sörf ve yelken merkezi olmasını da sağlamış. Alaçatı kadar adı bilinmese de, dünyanın dört bir yanından gelen sörfçüleri ağırlar bu rüzgar...
3B'Yİ DENEYİN
Mutlaka tekne turu yapın. Eşsiz koylarında denizin rengine doyamayacaksınız.
Sörf yapın! Bilmiyorsanız öğrenmeye başlamak için Datça'nın rüzgarı ideal.
3B'yi denemeden dönmeyin: Bal, Badem ve Balık
Evinize kekik, bal, badem, keçi boynuzu pekmezi, zeytin ve zeytinyağı götürün. Ve tabii mevsimindeyseniz limon!