Zeytinle
defne ağacını çok iyi ayırt edemeyenler, bir de bu iki ağaç meyve vermeye başlayınca iyice şaşırır. Her ikisi de önce yeşil sonra da siyaha dönüşen küçük meyveler verir ve aynı tarihlerde de toplanmaya başlar. Güneydoğu Anadolu'nun en uç noktasındaki medeniyetler beşiği Antakya da zeytin, defne, mandalina, portakal, limon ve tabii pamuk cenneti... Baharda çiçeklerinin kokularıyla baş döndüren narenciye ağaçları eylül gelince saltanatı defneye bırakıyor. Antakya güzel kokulu yaprağından meyvesinden çıkartılan şifalı yağına kadar bu ağacın Türkiye'de hakkıyla yetiştirildiği ender şehirlerimizden biri... Defne, şehre 25 kilometre uzaklıkta ve Samandağ ilçesine bağlı 600 nüfuslu Hıdırbey Köyü'nün de başlıca gelir kaynaklarından... İçinden bir dere geçen köy son birkaç yılda Antakya Valiliği'nin çevre düzenlemesine verdiği özenle turistik bir beldeye dönüşmüş. Çay bahçelerinde plastik masa, sandalye kullanılmıyor. Antakya'ya gelenler, doğaya yakın olmak için soluğu burada alıyor. Eylül ayında da defnenin yaprakları tek tek elle ayrılıyor sonra da meyveleri köyde ortak kullanılan büyük kazanlarda kaynatılıyor. Elde edilen şifalı yağı, şişelenip Türkiye'nin her yerine gönderilse de müdavimleri kilometrelerce yol aşıp, defneyi dalından kopartıp yağlarını köylülerle birlikte yapmayı tercih ediyor. Köyün girişinden, asırlık Musa ağacına kadar olan bir kilometrelik 'defne yolunda' yürümek de insana kendini mitolojik bir öykünün kahramanı gibi hissettiriyor.
Çıtır çıtır biberli ekmekler
Hıdırbey Köyü'nün kadınlarının ne kadar becerikli ve çalışkan olduğunu anlamak için çevreye şöyle bir göz atmak yeterli. Mısır kazanlarının başında, çay bahçelerinde erkeklerden daha çok kadınlar var. Ulu çınarların, defne ağaçlarının altındaki çay bahçeleri, hafta sonu tıklım tıklım dolu... Demli bir çayın yanında mutlaka hamuru sıcakken çıtır çıtır olan lezzetli biberli ekmeklerden tatmadan Hıdırlı'dan ayrılmamak lazım.
Asırlık ağaca dokunun
Köyün meydanındaki ağacın bin yaşında olduğu tahmin ediliyor. Gövdesinin çevresi 35 metre olan bu ağacın Hz. Musa'nın asasının ab-ı hayat (ölümsüzlük suyu) sayesinde filizlenip kök vermesi sonucunda oluştuğuna dair efsaneler var.
Komşusu Vakıflı
Hıdırbey Köyü'nün birkaç kilometre ilerisindeki Vakıflı, Türkiye'deki tek Ermeni köyü. Begonvillerle çevrili taş evleri, tertemiz yolları ve düzeniyle gerçekten etkileyici... Kendinizi Samandağı'nın tepelerinde değil de sanki Alaçatı ya da Datça'nın ara sokaklarında gibi hissediyorsunuz. Sadece 35 hanesi olan ve yaklaşık 100 kişinin yaşadığı bu küçücük köyde kooperatifin kadınlar kolunun yaptığı ürünlerin sergilendiği tezgahlarda fulya, mandalina, portakal, vişne likörleriyle nar ekşileri satılıyor. Bu sakin köyde konaklamak için pansiyonlar da var.