Geçtiğimiz
günlerde İran'daydım. Tahran'dan başlayan yolculuk Kaşhan, Kum, Yezd, İsfahan ve Şiraz'a kadar uzandı. M.Ö. 4000 yıllarına dayanan tarihi ile İran, dünyanın en eski ve sürekli uygarlıklarından birine ev sahipliği yapıyor. İran sözcüğünün kökeni, Sanskritçe Aryan kelimesinden geliyor. 1935'e kadar yaklaşık 6 bin yıl boyunca ülkenin adı Pers İmparatorluğu idi. Tahran'da ilk durağınız her zaman Gülistan Sarayı olmalı. Tahran'daki bu imparatorluk sarayının kuruluşu 16. yüzyıla kadar uzanıyor. Tahran'ın güneyinde, Erg Meydanı yakınlarında bulunan bu sarayı bize birlikte yolculuk yaptığımız More Travel'in kültür gezileri organizatörü Yasemin Usak gezdirdi. İran konusundaki engin bilgisi ile bütün yolculuğumuz boyunca bize ışık tutan Yasemin Hanım, Gülistan Sarayı'nın ülke tarihi açısından da çok önemli olduğunu söyledi.
FARAH DİBA'NIN MÜZESİ
1501 ile 1736 yılları arasında İran'a hükmeden ve Türk soyundan gelen Safeviler tarafından kurulmuş bu saray tarih boyunca gelen şahlar tarafından genişletilip büyütülmüş. Sarayı gezerken kaçırmamanız gereken mekanları şöyle sıralamak mümkün: Güneş Binası anlamına gelen Şems-ül İmare'ye mutlaka çıkmalısınız. Yine Nasrettin Şah döneminde kurulan ve Pehlevi Hanedanlığı döneminde resmi törenler için kullanılan Selam Salonu'nu da görün mutlaka. İran saraylarında ayna çok kullanılıyor. Duvarlara, sütunlara, tavanlara geometrik olarak kesilmiş ve şekillendirilmiş milyonlarca ayna parçası yerleştirilmiş. Bu sanatı camilerde de görmek mümkün. Selam Salonu da bu sanatın en güzel kullanıldığı yerlerden biri. Buraya gelmişken İran'ın en büyük ressamı sayılan Kemalül Mülk'ün resimlerini de görmeden ayrılmayın. Selam Salonu yakınlarında bulunan Ayna Salonu'nda ressamın çizdiği ayna şekillerinden yapılmış olan işlemeler de bulunuyor. Tahran'a gelmişken Şah Rıza Pehlevi'nin karısı Farah Diba (ki kendisi bir mimardır) tarafından yapılan Halı Müzesi'ne uğrarsanız hem en eski ve efsanevi İran halılarını görmüş hem de halıcılığın tarihini öğrenmiş olursunuz.
ŞEHİRLERİN ŞEHRİ İSFAHAN
Özellikle hafta sonları Tahran'da gece hayatı çok renkli. Baharın ilk günlerinden itibaren insanlar kendilerini sokaklara atıyor. Parklar, lokantalar dolup taşıyor. Tahran'ın kuzeyindeki rüzgar alan tepelerde kurulmuş olan bahçeli ve havuzlu lokantalar bu şehrin sembollerinden. Tahran'dan sonra Kum kentine gidiyoruz. İran'ın dini merkezi olan bu şehirde Ayetullah Humeyni'nin de mezarı var. Bu abideyi gördükten sonra güneye doğru yolculuğa devam edebilirsiniz. Sırada Kaşhan ve İsfahan var. Kaşhan'da 'rüzgar kuleleri'ni görmelisiniz. Kare ya da altıgen şeklinde bir kulenin içi dört ayrı parçaya bölünüyor ve çatıdaki bölümden hava alan bu kuleler evin en alt katına rüzgarı ulaştırıyor. Kaşhan'dan sonraki durağımız İsfahan. Bahçelerin, havuzların, çiçeklerin en güzeli bu şehirdedir. İsfahan'ın sarayları, evleri ünlüdür. Bir de kapalı çarşıları. Nüfusun yüzde 2'sini Ermeni ve Yahudiler oluşturuyor. Zerdüştler de var. Yahudiler Cobare, Ermeniler ise Culfa mahallelerinde yaşıyor. Culfa'yı mutlaka ziyaret edin. Çok güzel lokantalar ve kafeler var. İsfahan'ın ortasından geçen ve yüzyıllar içinde kenti şekillendiren Zayende nehri bu kentin efsaneleşmiş bahçelerinin hikayesini yazmış. Bu şehirde su, mimari üzerine şiirler ortaya çıkarmış. Fakat kuzeydeki kentlerin su ihtiyacını karşılamak için nehrin yatağı saptırılmış ve İsfahan çaresiz kalmış. Nehrin üzerinde nakış nakış işlenmiş tarihi köprülerin boynu bükülmüş. İsfahan'a gittiğinizde dünyanın en büyük ikinci meydanı olan Nakş-ı Cihan görülmeye değer. Aslında şehrin her köşesi, her sokağı ve mahallesi günlerce gezilesi yerler. Tarihi İpek ve Baharat Yolu'nda olan İsfahan ayrıca ülkenin ve bölgenin en önemli alışveriş merkezlerinden biri olarak kabul ediliyor. Şehir halıları, firuze çinileri, ipek ürünleri, el yapımı deve kemiği üzerine işlenmiş minyatürleri, altın işlemeli kumaşları, ağaç oymacılığı ve ahşap işçiliği ürünü el sanatları eserleri ile ünlü.
ZERDÜŞTLERİN MERKEZİ
İsfahan'dan sonra Yezd geliyor. Zerdüşt dininin merkezi, tapınakların ve Sessizlik Kuleleri'nin beldesi Yezd. İran'ın yüzyıllarca resmi dini olan Zerdüşlükten geriye çok sayıda eser kalmıştır bu şehirde. Halen 5 binden fazla Zerdüşt yaşamakta ve ibadetlerini serbestçe yapabilmekte. Pers İmparatorluğu'nun eski başkenti olan Persepolis'i görmemişseniz İran'ı görmüş sayılmazsınız. Dünyanın en eski yerleşimlerinden biri olan Persepolis mükemmel bir şekilde korunan ve milyonlarca turistin uğradığı bir kültür ve uygarlık sembolü. Biz İran gezimizi dünyanın en güzel şehirlerinden biri olan Şiraz ile tamamladık. Burası Hafız ve Sadi'nin şehri. Onların mezarlarını görmeli ve dünyayı şenlendiren ve bize ışıklar saçan ruhlarına dualar etmelisiniz. Hatta İranlılar Hafız'ın divanı üzerinden fallar bakar. Mezarın çevresinde niyetçiler ve falcılar da vardır. Onlardan birini bulup Divan'ın herhangi bir sayfasını açarak falınıza da baktırmalısınız. İnansanız da inanmasanız da size iyi gelecektir.