Afrika, Arap, Berberi ve Avrupa kültürlerinin hoş bir sentezi, Batı'nın etkisi altında olsa da Doğulu özelliğini kaybetmeyen ülke Fas'tayım. Osmanlı İmparatorluğu'nun Kuzey Afrika'da feth edemediği tek ülke Fas. İslamiyet'in görkemli eserleriyle bezeli, Ortaçağ'dan kalma Marakeş ve Fez, turistlerin ilgisini çeken, mistik şehirler... Kuzeybatı Afrika'nın Akdeniz kıyılarıyla Sahra Çölü'nü birbirinden ayıran; Fas, Cezayir ve Tunus'u boydan boya geçen 2 bin 400 kilometre uzunluğundaki Atlas Dağları'nın eteklerinde yaşayan Arap ve Berberiler'in kendine özgü kültürleri ve yaşam biçimleri, dağların ihtişamlı görünüşleri gezginleri kendine çekiyor. Bir tarafta bembeyaz zirvesiyle kayak meraklılarına ev sahipliği yapan Oukaimeden kayak merkezi, öte yanda gizemli, uçsuz bucaksız Sahra Çölü, diğer tarafta Atlantik Okyanusu'ndan, Cebelitarık Boğazı'nı çevreleyip Akdeniz'e kadar uzanan upuzun sahil şeridi, bu tezatlar diyarında keşfedilecek ilginç yerler olduklarını kulağımıza fısıldıyor.
AFRİKA BİRLİĞİNE ÜYE DEĞİL
Asırlar önce Ortadoğu kökenli Fenikeliler'le ticari işbirliği yapmış, egemenliği altında yaşadıkları Kartaca, Roma, Hıristiyan ve İslam uygarlıklarından etkilenmiş, dağlık bölgelerde ve çöllerde yaşayan Berberiler'in zaman içinde Araplar'la karışmasıyla da günümüzde 32 milyonluk Fas nüfusu oluşmuş. Ortaçağ Arap tarihçileri ve coğrafyacılarının El-Magrip (En uzak Batı) olarak adlandırdıkları Fas, 1912'den 1956'ya kadar Fransızlar'ın egemenliği altında kalmış. Afrika kıtasında bulunup da Afrika Birliği'ne üye olmayan tek ülke Fas, anayasal monarşi ve kral yönetiminde seçimle işbaşına gelen bir parlamentoyla yönetiliyor. Resmi dil Arapça ama eskiden Fransız sömürgesi oldukları için Fransızca'nın etkisi hâlâ şehirlerin dokularında kendini gösteriyor. Fez, Marakeş, Meknes, Süveyre ve Volubilis antik kenti, UNESCO'nun Dünya Kültür Mirası listesinde yer alıyor.
KÜLTÜREL BAŞKENT FEZ
Arap dünyasındaki en iyi korunmuş Ortaçağ şehirlerinden biri olan Fez, aynı zamanda ülkenin üçüncü büyük şehri. İdrisiler hanedanından I. İdris'in kurduğu kent, zamanla gelişmiş ve nüfusu giderek artmış. 1250 yılından itibaren Meriniler hanedanının bölgede egemenlik kurmasıyla siyasi önem de kazanmış. Kuzey Afrika ülkelerinde her şehrin surlar içine kurulu, labirente benzeyen, araç trafiğine kapalı dar sokakları, çeşmeleri, camileri, minik sarayları, souq'ları (çarşıları), bitişik nizam evleri bulunan medina (eski şehir) adı verilen yerleşim birimleri var. Fas'ın kültürel başkenti olan Fes el Bali (eski Fez) dar sokakları, camileri, medreseleri, çarşıları ve atölyeleriyle dünyadaki en büyük ve en ilginç medinaya sahip. Muhteşem surlarla çevrili medinaya kemerli taş örgülü, üzeri mavi renkli çini işlemeli, bu çinilerden dolayı Mavi Kapı diye de anılan Bab Bou Jeloud kapısından giriş yapıyoruz. Kapının hemen yanında bulunan, 1357'den kalma Bou Inania Medresesi Fas'ta Müslüman olmayanların ziyaret edebildiği nadir dini eserlerden biri. Quarter de tanneurs yani dabakhaneye vardığımızda elimize tutuşturulan bir tutam taze nane dayanılmaz koku karşısında gaz maskesi görevi görüyor. Ortaçağ'dan kalma teknikle yapılan dabaklama işleminde güvercin gübresi ve renklendirme aşamasında ise bitki köklerinden elde edilen boyalar kullanılıyor.
ŞİMDİKİ BAŞKENT RABAT
Fas'ın İspanyol ve Fransız mandası olduğunu ilan eden anlaşma 1912'de Fez'de imzalanmış. Şehirde sömürgeciliğe karşı silahlı ayaklanma başlayınca Fransızlar politik başkenti Rabat'a taşımışlar. O gün bugündür Rabat Fas'ın başkenti... Tunuslu Fatima Muhammad Al- Fihri'nin 859'da inşa ettirdiği Kainouan (Kayravan) Cami, İslam âlemindeki en güzel kütüphanelerden birine sahip. Dünyanın ilk üniversitelerinden Kayravan Medresesi, 1963'te Fas'ın devlet üniversitesi sistemine katılmış. Renkli minaresiyle ünlü Büyük Cami ve Kraliyet Sarayı Fes El Cedid'in (Yeni Fez) başlıca tarihsel yapıları. Fransızlar'ın ville nouvelle (yeni kent) adını verdikleri yerleşim ise 1916'dan bugüne kadar yaşatılıyor. Fas'ın geleneksel mimari örneklerinden olan, bir dönem zenginlerin yaşadığı, ailelerin mahremiyetini korumak amacıyla da ortasında iç bahçesi olan evler veya minik saraylara riad (riyad) adı veriliyor. Butik otellere, restoranlara dönüştürülen bu binalar, günümüzde turistlere hizmet veriyor. Fas'ta İdrisiler döneminin eseri bu mimari akımın güzel örneklerinden biri olan Riad Driss Moqri'nin muhteşemliğini ancak içeri girdiğimizde anlıyoruz. Binanın ortasındaki avluda eşsiz işlemeli zellij (çini) çeşmeye hayran kalıyoruz. Kesilip biçim verilmiş çini parçalarını mozaik tekniğiyle bir araya getirme sanatına zellij deniyor. Kapılardaki ahşap işçiliği, tavanlardaki oymaların hepsi birer sanat eseri. Medinadaki fırınlarda ekmek üretilip satılmıyor. Fırınlar mahallenin kadınları tarafından mutfak fırını gibi kullanılıyor. Evde hazırladıkları ekmekleri fırına yollayıp piştikten sonra alıyorlar. Fez'de Yahudi nüfusu hayli azalmış olsa da mellah mahallesindeki evlerin kapılarının üzerindeki Davut yıldızları, dışa açık pencereleri ve süslü balkonlarıyla dikkat çekiyor.
EL DEĞİŞTİRDİKÇE İSİM DE DEĞİŞTİREN ESSAOUIRA
Marakeş'ten Atlas Okyanusu kıyısına kurulu, etrafı surlarla çevrili Essaouira'ya (Süveyre) doğru giderken yol kenarındaki argan ağaçlarına keçilerin tırmanmış olduğunu görüp durduk. Söğüt dalına yuva yapmış mandanın şarkısını biliyorum da ilk defa argan ağacına çıkmış, argan meyvesi yiyen keçilerle karşılaşmak beni hayli şaşırtıyor. Yüksek kozmetik ve gastronomik değerinden dolayı Fas'ın sıvı altını diye adlandırılan argan yağı, yüzyıllar boyunca bu bölgenin Berberi kadınları tarafından üretiliyor. Portekizliler kenti ele geçirdiğinde şehre Mogador adını vermiş. Araplar'ın yönetimine geçen kent, tekrar yapılanınca 'iyi tasarlanmış' anlamına gelen Essaouria adını almış. Süveyre'ye vardığımızda 1990'dan beri her yıl tertiplenen, sadece kadınların katıldığı, Meknes-Süveyre arasında, genellikle çölde zorlu koşullarda gerçekleştirilen Rallye Aicha des Gazelles du Maroc yarışının ödül törenine rast geldik. Süveyre, bembeyaz surların şehri çepe çevre sardığı şirin bir balıkçı kenti. 16. yüzyılda Portekizliler'in egemenliği sırasında inşa edilmiş Skala De La Ville günümüzde kenti okyanusun sert dalgalarına karşı korumaya devam ediyor. Medina zarif yapıları, renkli dükkanları, butik otelleri ve işli ahşap kapılarıyla hayli göz kamaştırıyor. Mavi tekneler, telaşlı balıkçılar, martılar, kediler, dalga sörfü meraklıları, kıyısında jogging yapanlar, plajda at binenler ve bisikletliler... İşte Süveyre'nin simgeleri.
Safi: Fas'ın dünya mutfak literatürüne girmiş olan leziz yemeklerinden tajine ve couscous Safi şehrinde yapılan ünlü toprak çömleklerde servis yapılıyor.
Agadir: 1960'ta yaşanan depremle yerle bir olduktan sonra yeniden yapılanan Agadir yılın 340 günü parıldayan güneşi ve uçsuz bucaksız kumsallarıyla adeta Fas'ın turizm incisi.
Kazablanka: 1515'te Portekizliler, Fas'ın Atlantik kıyısında küçük bir kent inşa ederek adını Casa Branca (beyaz ev) koymuş. Bu ad zamanla Casablanka olarak değişim göstermiş. Humprey Bogart'ın 1942 yapımı
Casablanca adlı filmiyle ünlenen şehir Mekke'den sonra dünyanın ikinci en büyük camisi olan, kısmen Atlas Okyanusu üzerine kurulu II. Hasan Camisi'ne ev sahipliği yapıyor. Aynı anda 20 bin kişinin, avlusunda 80 bin kişinin namaz kılabildiği caminin 200 metre yüksekliğindeki minaresinin tepesinden her gece kıbleye doğru yansıtılan kırmızı lazer ışığı 36 kilometre uzaktan görülebiliyor. Fas'ta her şehirde olduğu gibi Kazablanka'nın medinası da sokaklarında kaybolmayı hak ediyor. Eugene Delacroix ve Henri Matisse gibi birçok ünlü ressama ilham kaynağı olan Fas'ın rengarenk, capcanlı, panayır yerini andıran gizemli köşeleri Shakespeare'in "Dünyada her yer sahne" deyişini adeta destekliyor.
KIZIL ŞEHİR MARAKEŞ
Fas Sultanlığı'nın ilk başkenti Marakeş, renklerin ahenkli dansına sahne olan souq'larıyla meşhur. Eskiyle yeninin büyüleyici uyumundan dolayı Ağa Han Mimarlık Ödüllü Marakeş, binalarından yollarına, duvarlarından toprağına kadar her yer kızıl olduğundan 'kızıl şehir' diye anılıyor. Zamanın Ortaçağ'da durduğu, dünyanın en hareketli meydanlarından biri olan Place Jemaa el-Fna'dayız (fanilerin meydanı)... Kim demiş Müslüman mahallesinde salyangoz satılmaz diye? Günün her saati hareketli olan meydanda salyangoz dahil envai çeşit yemeği pişirip satan seyyar satıcılar, baharatçılar, büyülü geometrik desenli halı dükkanları, kuyumcular, seramikçiler, bakırcılar, tahta oymacıları gün boyu müşterilerini bekliyorlar. Geceleri pyasaya çıkan müzisyenler, falcılar, akrobatlar, yılan oynatıcıları, sokak bahisçileri turistlerin dikkatini çekip bahşişlerini kapmak için hünerlerini gösteriyorlar. Meydanda bir kafede oturup Fas viskisi dedikleri, milli içecekleri olan nane çaylarımızı yudumlarken yorgunluk atıyoruz. Marakeş'in sembollerinden olan, 800 yıl önce inşa edilmiş, 67 metrelik dikdörtgen prizması şeklindeki görkemli minaresiyle Koutoubia (Kutubiye Camisi) şehrin her yerinden görülüyor. 19. yüzyılda inşa edilmiş olan Palais de la Bahia (Bahya Kraliyet Sarayı), Jardins de la Meenera
(Menara Bahçeleri) ve Ahmet el Mansur tarafından 1602'de yaptırılan Palais El Badia (El Badi Sarayı), bir dönem Yves Saint Laurent'in yaşadığı evin her türlü bitki ve ağacın yetiştirildiği bahçesi Jardin Majorelle (Majorelle Bahçesi) ve bu bahçedeki
Berberi Müzesi mutlaka görülmeli.