Trabzon Valisi İsmail Ustaoğlu, Karadeniz Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hamdullah Çuvalcı, Trabzon Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Aşık Kutlu, Ak Parti Trabzon İl Başkanı Sezgin Mumcu, Milliyetçi Hareket Partisi İl Başkanı Bekir Sıtkı Tarım,Öğretim görevlileri ve ilgililer katıldığı panelin Moderatörlüğünü Yüksek Öğretim Kurulu(YÖK) Denetleme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ali Cengiz Köseoğlu'nun yaptı. Panelde,Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Başkanı Prof. Dr. Muharrem Kılıç, İstanbul Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nihat Bulut ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatlarından Doç. Dr. Hüseyin Aydın konuşma yaptı.
Video mesajla panele katılan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Şentop, "15 Temmuz 2016'da genç yaşlı, kadın erkek, 7'den 70'e, milletimizin bedenini ve ruhunu ortaya koyduğu milli irade, darbelerin karanlığını aydınlığa dönüştürdü" - "15 Temmuz darbe teşebbüsü gecesi, Amerika'daki sahipleri tarafından dizayn edilmiş, devletin kılcal damarlarına sirayet etmiş Fetullahçı Terör Örgütü'nün milletimizin istiklalini ve istikbalini dış mihraklara peşkeş çektiği, devletimizi teslim almaya cüret ettiği gecedir" dedi.
Yaklaşık 150 yıllık demokrasi tarihindeki darbelerin yerini ve henüz tazeliğini koruyan 15 Temmuz travmasının atlatılmaya çalışıldığı yıl dönümlerinde konunun her yönüyle konuşulmasına, farklı açılardan ele alınmasına ve yaraların sarılmasına ihtiyaç olduğunu vurgulayan Şentop, "İçinde bulunduğumuz zamanlarda, esasen konuşulmasını bile zul addettiğim millet iradesinin katli anlamına gelen darbeleri ve hasseten 15 Temmuz'u her yönüyle konuşmak ve neticeler çıkartmak, gelecek nesillere nasıl bir Türkiye bırakmak istediğimizle doğrudan ilişkilidir" dedi ve bu sebeple bu meseleye kafa yoran, değerlendirme yapan ve ortaya çıkacak güzel fikirlerle millete ışık tutacak her görüşün ifade edilmesini ve sonuçlarının insanlarla paylaşılmasını çok önemli ve kıymetli bulduğunu belirterek düzenlenen panel ve sergi için başta Trabzon Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Emin Aşıkkutlu ve emeği geçenlere şükranlarını sundu.
15 Temmuz gecesinde, darbelerin yıkıcı etkisinden bizar olmuş bir milletin evlatlarının, iradesine sahip çıkmak için canhıraş vaziyette sokağa çıkıp canını feda eden insanların, 251 şehit ve 2 bin 190 gazinin kahramanlıklarının fotoğraflara yansıyan halinin sergilenmeye ve görülmeye değer olduğunu dile getiren Şentop, "Her bir karesinde milli bütünlüğümüzün izleri olan ve vatan için serden geçen kahramanların, kahramanlıklarının yer aldığı bu sergi ve panel vesilesiyle bütün şehitlerimize Cenabıhak'tan rahmet diliyorum, mekanları cennet, makamları ali olsun, gazilerimizi de saygı ve minnetle anıyor, her birine sağlıklı ve huzurlu bir ömür diliyorum." ifadelerini kullandı.
15 TEMMUZ,BİR TERÖR ÖRGÜTÜNÜN DEVLETİ ELE GEÇİRME ÇABASI OLARAK OKUNMALIDIR
Son 150 yıllık Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti tarihine bakıldığında özellikle son 60 yıllık tarihin en öne çıkan özelliklerinden birini de maalesef ki askeri darbelerin oluşturduğunu kaydeden Şentop, "Tarihimizde neredeyse her 10 yılda bir gerçekleşen darbelerle milletten kopuk asker, sivil elitler işbirliği yaparak, toplumu kendi istek ve çıkarlarına göre şekillendirmeye çalışmış, kurumlar vasıtasıyla da kendi vesayetlerini sürekli kılmaya uğraşmışlardır. Hatta bu zihniyet, bir başbakan ve iki bakan idam ederek, katlederek bizlere utanç dolu bir tarih bırakmışlardır. 2000'li yıllardan itibaren değişen dünya şartlarında ve mesafe alınan demokratik devlet yapısında vesayetçi zihniyet gerilemiş ancak maalesef bitmemiştir. 2016'da, 'Artık ülkede darbe olmaz.' düşüncesi hakim olsa da kökü dışarıda olan yabancı istihbarat örgütlerinin maşası bir yapının ordu içinde yuvalanan asker görünümlü militanları vasıtasıyla darbeye kalkışması, esasen bugün itibarıyla bir askeri darbe girişiminden ziyade, bir terör örgütünün devleti ele geçirme çabası olarak da okunmalıdır" dedi.
"ANAYASA, KANUNLAR VE DEVLETİMİZİN KURUMLARI, BİN YILLIK DEVLET GELENEĞİMİZDE YERLİ YERİNDEDİR"
Toplumu yukarıdan aşağıya, halka rağmen halkçı zihniyetiyle inşa etmeye çalışan asker, elit sivil bürokratik bir yapı bu ülkede her zaman mevcut olmuştur" ifadelerini kullanan Şentop, "Bu sebeple aynı acılar ve aynı yerinde saymalar hatta devleti on yıllarca geri düşüren darbelerden kurtulmak için herkes üzerine düşen vazifeyi tam olarak yapmalıdır. Seçimler, millet iradesini amir kılmak için vardır. Anayasa, kanunlar ve devletimizin kurumları, bin yıllık devlet geleneğimizde yerli yerindedir. Seçimle işbaşına gelen ve 20 yıldır girdiği her seçimden milletin teveccühüne mazhar olmuş bir Cumhurbaşkanına karşı sandıkta zafer kazanamayanlar, hileyle ve sinsice örgütlenmiş bir yapı vasıtasıyla milli iradeye son verme cüretine kapıldılar ve bu millet de onlara gereken dersi verdi. 15 Temmuz 2016'da genç yaşlı, kadın erkek, 7'den 70'e, milletimizin bedenini ve ruhunu ortaya koyduğu milli irade, darbelerin karanlığını aydınlığa dönüştürdü.15 Temmuz darbe teşebbüsü gecesi, Amerika'daki sahipleri tarafından dizayn edilmiş, devletin kılcal damarlarına sirayet etmiş Fetullahçı Terör Örgütü'nün milletimizin istiklalini ve istikbalini dış mihraklara peşkeş çektiği, devletimizi teslim almaya cüret ettiği gecedir. Vatanımıza, harim-i ismetimize kasteden, Sayın Cumhurbaşkanımızın şahsında Cumhurbaşkanlığını, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni hedef alan, milli iradeyi yok etmek isteyen hainlerin darbe girişimidir. Önceki bütün darbelerde, darbeleri yapan askerlerin bizzat ortada olduğu, hatta hazırladıkları darbe metinlerini bile kendilerinin okuduğu darbelerden, sinsi ve yüzünü gösteremeyecek kadar korkak darbecilere tanık olduğumuz gecedir. Milli mücadelede küllerinden doğan, bir lokma ekmeği olmadan bağımsızlığı için savaşmış ve zafere erişmiş milletimizin sarsılmaz istiklal iradesi karşısında menfur emellerini gerçekleştiremeden mağlup olmuş hainlere bu millet gereken dersi vermiştir" dedi.
İDEALLERİMİZE, MİLLET İRADESİNE, DEMOKRASİYE SAHİP ÇIKMA KARARLILIĞIMIZ TAMDIR
Şentop konuşmasına, "İnsan hakları boyutuyla 15 Temmuz paneli" çerçevesinde dile getirilecek fikirlerin, aziz milletin vakarına yakışır destanına ayrı bir derinlik katacağına inandığını belirten Şentop, toplantıdan çıkacak fikirlerin, neticelerin milletin zihin dünyasına hayırlar getirmesini temenni ederim. 15 Temmuz afişleri sergisinin şehitlere ve gazilere ahde vefa gereği onları hiçbir zaman unutmayacaklarının bir ifadesi olarak halkın, gençlerin idrakine sunulması gerektiğini vurgulayarak, "Tekrar şehitlerimize Cenabıhak'tan rahmet, gazilerimize uzun ve sağlıklı ömürler diliyorum. Milletimizin bahtı açıktır, geleceği parlaktır. İdeallerimize, millet iradesine, demokrasiye sahip çıkma kararlılığımız tamdır. Allah'ın yardım ve inayeti milletimizle beraber olsun" sözleri ile devam etti.
YARGININ BU TUTUMUNU HAYIRLA, TAKDİRLE YAD ETMEK LAZIM
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatlarından Doç. Dr. Hüseyin Aydın ise konuşmasında, Yargının bu tutumunu bence her zaman hayırla, takdirle yad etmek lazım. Böyle bir tutumun da başka bir ülkede emsali olduğunu düşünmüyorum. Hakim, savcıların cesareti her şeyin, her türlü takdirin üzerindedir diye düşünüyorum.16 Temmuz sabahındaki tablo, düşman milletlerin bile başına gelmesini arzu etmeyeceğimiz çok vahim tabloydu. Bu vahim tabloda bir devletin soğuk kanlılığını muhafaza etmesi, hele hele hukuku işletme konusunda irade göstermesi de kolay değildir. Hatta bu konuda gösterilen hassasiyetin de şehit yakınlarını ve gazilerimizi zaman zaman rencide edebilecek boyutlara vardığını da söylemek isterim. Darbe girişimi davalarında savunma hakkına gösteriler riayetin, herhangi bir ceza davasında gösterildiğine de şahit olmadım doğrusu. En ağır eylemlerin faillerine dahi savunma hakkı kapsamında yasadan kaynaklanan bütün haklar sonuna kadar tanınmıştır. Hatta savunma hakkının kötüye kullanıldığı bir çok durumda bile, savunma hakkına riayet göstermek çerçevesinde buna mahkemelerce müsamaha gösterildiğini gördüm. Örgüt ilk defa herkesin gözü önünde açık bir şiddet eğiliminin faili konumuna düşmüştür ve bu konuma düşmesiyle örgütün Türkiye'deki, özellikle de yurt dışındaki imajı açısından önemli bir kırılma noktasıdır. O nedenle bu davalarda örgütün ilk önceliği şu olmuştur, 15 Temmuz darbe girişiminden örgütü aklamak yani örgütün hiçbir şekilde 15 Temmuz darbe girişiminin bir paydaşı veya aktörü olmadığını ispata ve buna dair bir stratejiye yöneldiklerini görüyoruz. Bunu nasıl yaptılar? Darbeye karışan önemli aktörler de dahil olmak üzere bütün failler, örgütle hiçbir şekilde ilişki içinde olmadıklarını özellikle vurgulama ihtiyacı hissetmişlerdir. Örgüt mensupları bu stratejiyi yürütürken, daha önce herhangi bir ceza yargılamasında müşahede etmediğimiz taktik ve stratejilerle hareket ettiklerini gördük. Belki Türk mahkemeleri daha önce bu nitelikteki bir sanık profilini yargılama durumuyla karşılaşmamışlardır" dedi.
DARBE GİRİŞİMİ FAİLLERİNİ YARGILAYABİLMEK, TÜRK YARGISI AÇISINDAN ÇOK CESUR BİR TUTUMDUR
FETÖ Örgütü sanıkların hem resmi hem de örgütsel eğitimlerinin yargılama sürecine etkilerini de anlatan Aydın, "Bu sanık profilinin yine örgütlü bir şekilde yürüttüğü stratejilere ve taktiklere yargılama ilkeleri çerçevesinde ustaca yönetip yargılamayı bitirmek ve bir hükümle sonlandırmak hakikaten büyük bir maharet gerektirmekteydi ve hakimlerimizin de bu mahareti de gösterdiklerini ifade etmek isterim. Daha önce herhangi bir vesileyle şahit olmadığım, görmediğim taktikleri, stratejileri bu yargılamalar sırasında bizzat görme imkanına sahip oldum. Özellikle genç meslektaşlara da şu tavsiyelerde bulunmayı da ihmal etmedim. Burada, bu sanıklardan öğrendiğiniz taktikleri, stratejileri sakın ola hayatınızın diğer aşamalarında tatbik etmeyin. Hakikaten bir örgütün, bir insan aklının alabileceğinin çok ötesinde kötülüğü tasarlaması ve ustaca yerine getirme kabiliyetini müşahede ettik ve insan olarak da insanın bu kadar kötü olabileceğini ve bu kadar kötülüğü tasarlayabileceğini görmek bizleri derinden üzmüştür. Darbe girişimi faillerini yargılayabilmek, Türk yargısı açısından çok cesur bir tutumdur. Öncelikle bu cesareti teslim etmek lazım. Bu yargılamaları, adil yargılama ilkelerine uygun olarak ceza muhakemesi kanununa uygun olarak tamamlamak da bir hükümle sonuçlandırmak da takdir edilmesi gereken bir başarıdır. Çünkü bu davalar, sanıkların nitelikleri ve kapsamı itibariyle çok zor davalardır. Bu zor davaların da bir hükümle sonuçlandırılması takdire şayan bir başarıdır. Türkiye'de bazı kesimler, buna bir kısım siyasi partilerin de katıldığını söyleyebiliriz, bu yargılamaların toptancı bir yaklaşımla ele alındığını ve dolayısıyla sanık bazlı değerlendirme yapılmadan, darbe girişimine katıldığı şüphesi altında olan herkesin bir şekilde mahkum edildiğini, mahkumiyet kararlarının belli merkezlerden verilerek mahkemelere dikte edildiğini ve mahkemelerin bu doğrultuda karar verdikleri yönünde. Başta örgüt mensupları olmak üzere ve bunlara inanan bir kısım insanlar tarafından bu şekilde propaganda yapıldığını görüyoruz" dedi.
15 Temmuz darbe girişimine katıldığı ve iştirak ettiği şüphesiyle haklarında soruşturma ve kovuşturma yürütülen kişilerin sayısı 8 bin 500 civarında olduğunu belirten Aydın," Türkiye'nin değişik yerlerinde bu sanıklar hakkında, başta Ankara ve İstanbul'da olmak üzere 300'e yakın kamu davası açıldı.Açılan bu davalar yerel mahkeme aşamalarında sonuçlanıp, bir kısmı da kesinleşmiştir. Bu davalardan 2 bin 500'e yakın sanığın beraat ettiğini , 950'ye yakın kişi hakkında da ceza verilmesine yer olmadığı kararı verildiğini görüyoruz. Haklarında dava açılan 8 bin 700 kişi hakkında, 3 bin 500 kişiyle ilgili olarak beraat kararı ve ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Sadece bu rakamlar bile, yargılamaların sanık bazlı olarak mahkemeler tarafından yapıldığı, sanık bazlı olarak dosyadaki delillere göre bir değerlendirme yapılarak sonuca varıldığını gösterir. Eğer toptancı bir yaklaşımla bu yargılamalar yapılsaydı, hele hele birilerinin iddia ettiği gibi kararlar belli merkezlerden alınıp mahkemelere dikte edilseydi, 3 bin 500 kişinin beraat veya ceza verilmesine yer olmadığı kararıyla yargılamaların sonuçlanması mümkün olmazdı. Böyle olsaydı, 8 bin 700 kişi hakkında mahkumiyet kararı verilmesi gerekirdi. Mahkumiyet kararlarına da baktığınızda, bir kısmının ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası, bir kısmının müebbet hapis cezası, bir kısmının da süreli hapis cezaları olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla bu rakamlar bile her şeyin usulüne uygun olarak yapıldığını, sürdürüldüğünü ve sonuçta da herkes hakkında delillere ve hukuk kurallarına göre bir karar ihdas edildiğini tek başına göstermektedir. Bu yargılamalara bizzat katılan bir kişi olarak söylüyorum, keşke bu darbe yargılamalarında adil yargılama ilkeleri konusunda gösterilen hassasiyet, ceza muhakemesi kurallarına harfiyen tatbik edilmesi konusunda gösterilen hassasiyet bütün ceza yargılamalarında gösterilse. Bütün ceza yargılamalarında gösterilirse bu hassasiyet Türkiye'de ceza yargılamaları standardının çok daha ileri noktalara ulaşacağını düşünüyorum. Dolayısıyla darbe yargılamalarının, bizim ceza yargılaması pratiği ve standardının artırılması konusunda da önümüzdeki yıllarda referans olabilecek yargılamalar olduğunu düşünüyorum. Bu yargılamalarda bulunma cesareti gösteren hakim, savcılara ve özellikle bu görevini hukuka uygun olarak yürüten hakim, savcılara minnet ve şükranlarımı sunuyorum", ifadelerine yer verdi.
Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TİHEK) Başkanı Prof. Dr. Muharrem Kılıç da insan haklarının önemini ve hak ihlallerinin toplumlar üzerindeki etkilerini çeşitli örneklerle anlattı.TİHEK'in 15 Temmuz darbe girişimi ile ilgili kapsamlı rapor hazırlığı içinde olduğunu belirten Kılıç, yakın zamanda kamuoyu ile paylaşacaklarını aktardı.
İstanbul Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nihat Bulut da darbelerin teorik altyapısına ilişkin görüşlerini katılımcılarla paylaştı. Konuşmalarının ardından katılımcılar ve davetliler 15 Temmuz darbe girişiminde çekilen fotoğrafların olduğu sergiyi gezdi.