Fenerbahçe kendi sahasında coşkulu seyircisi önünde hem defansif hem ofansif açıdan tahmin edilmeyecek kadar çok kötü bir 90 dakika sergiledi.
Daha ilk 8 dakikada biri yüzde yüzlük üç gol pozisyonu verildi. İlk yarıda oyun sürekli rakibin kontrolündeydi. Bu kötü tabloda bir bonus geldi. İlk pozisyon girişiminde penaltı kazanıldı ve skor avantajı elde edildi. Bunun moraline rağmen Fenerbahçe kıpırdamıyor, Galatasaray oyunu domine ediyordu. Nitekim beraberliği buldular.
İkinci yarıda Fenerbahçe biraz kıpırdadı ama hücum girişimlerinde üretkenlik sıfırdı. Bu arada esas üstünde durulması gereken felaket tablosu takım savunması idi. Ersun Yanal geçen haftadan ders almamış. Günümüz futbolunda defans bloğu çizgi halinde kalıp, arkasında genişlik bırakırsa rakipler çok kolay pozisyon bulur. Ankaragücü geçen hafta burada rekora ulaştı. Dün gece de bu taktik rezalet, tam olarak hazır olmayan Onyekuru'yu gecenin yıldızı yaptığı gibi Galatasaray'a da 21 sene sonra galibiyeti getirdi. Galatasaray'ın, önemli ofansif bekleri Mariano ve Saracchi'nin hiçbir kanat organizasyonu yapmamasına rağmen sadece defans arkasına atılan toplarla pozisyonlar bulması gerçekten günümüz futboluna tam zıt kutup teşkil eden durumdu.
Fenerbahçe niye 90 dakika bırakın kötü oynamayı bir net pozisyon dahi bulamadı? Oyunu yönlendirme özelliği olmayan Ozan yanında fizik olarak hiç hazır olmayan, büyük maç eksikiği bulunan Tolgay. Ve de esas görev yeri gizli santrfor olan Kruse ile oluşan orta sahayla organize olabilmek mümkün mü? Muriqi'teki düşüş devam etti. Sonuçta da Fenerbahçe lige havlu attı.
Galatasaray artık şampiyonluğun en güçlü adaylarından bir tanesi. Onyekuru gecenin adamıydı ama çok görünmese de ben en çok Seri'yi beğendim.