43. dakikada Trabzonspor çok önemli bir gol pozisyonunu değerlendiremedi. Dönen topta da Belhanda eline geçen şansı kullanamadı. Bu dakikaya kadar sahada futbol adına olumlu söylenebilecek hiçbir şey yoktu. İki takım da öncelikle oynatmamayı ilk hedef seçmişti. Kazanılan toplar karşılıklı olarak çok basit hatalarla anında kaybediliyordu. 2 takımın da ofansif girişimlerinde en ufak bir planprogram yoktu. Bu çok kötü maçın kimliğinin değişmesi için acilen bir gole ihtiyaç vardı. Bu gol de büyük ihtimalle bu kısır döngüde duran toptan olabilirdi. Nitekim de öyle oldu. Sörloth alışılmış güzel kafa gollerinden birini attı. Bundan sonra artık sahada futbol oynanmaya başladı. Galatasaray tüm hatları ile oyunu tamamen karşı alana yıktı, dalga dalga rakibinin üstüne gitmeye başladı. Bunun iki önemli nedeni vardı. Bir tanesi Trabzonspor'un yapı olarak en büyük eksikliği pas trafiği ile topa sahip olma oranındaki yetersizliği idi. İkincisi de Sörloth ve sahanın en iyilerinden Sosa ikilisi dışında pres eksikliği. Bu yüzden Galatasaray orta sahayı çok rahat geçip sürekli üçüncü bölgede göründü. Aslında Trabzonspor için de çok elverişli bir kontratak ortamı vardı. Bunu 3 kere elde ettiler ama en kritiğinde Muslera alışılmış önemli kurtarışlarından birini yapınca takımını oyunda tutmayı başardı. Sonunda rekor sayıda korner kazanan Galatasaray, bunları değerlendiremese de Nagatomo'nun karambolde ani vuruşu ile bu kötü dönemde çok önemli bir puan kazanmış oldu.
Brugge maçının yorgunluğuna rağmen Ömer Bayram yine her zamanki gibi çok iyi bir pefrormans gösterdi. Fatih Terim'in hamleleri doğruydu. Seri de ciddi katkılar verdi. Trabzonspor'da başta Campi olmak üzere iki stoper mükemmele yakın oynadılar. En büyük hayal kırıklığı Nwakaeme idi. Adeta takımının el freni oldu.