G.Saray, Başakşehir'inhem artılarını hem de zaaflarını göz önüne alarak doğru bir taktik planla ilk devreyi oynadı. Geride sahip oldukları toplarda acele etmeden, hazırlık paslarına da itibar ederek hücum aksiyonları denediler. Başakşehir'in kaleci Mert'i de dahil ettiği riskli hazırlık paslarına baskı uygulayarak top çalmaya çalıştılar.
Rakip atakların olgunlaşma döneminde de geride alan daralttılar.
Başakşehir ise beklendiği gibi yine alışılmış monoton pas trafiğine sadık kalıyordu.
Ofansif girişimlerde üretkenlik sağlayamıyorlardı.
Bunun iki nedeni vardı: Birincisi;
Galatasaray'ın dikkatli ve iyi alan savunması yapması, ikincisi de fiziki düşüş dolayısı ile Bajic'in rakip stoperlere teslim olması, Napoleoni'nin de kenar forvet olarak ofansif özelliklerinin çok kısıtlı oluşuydu.
İkinci devrenin başlangıcı da benzer tabloda idi.
Ama son 30 dakika kontrol tamamen Başakşehir'e geçti.
Burada yorulan ve oyundan düşen Galatasaray'ın bir önemli doğrusu daha vardı.
Bu da riski hiç göze almayıp, oyunu takım halinde geride kabul edip kontratak kollamalarıydı. Son 15 dakikada bazı ciddi tehlikeler atlattılar ama son dakikada da Henry Onyekuru becerikli olsa az kalsın maçı kazanacaklardı.
Sonuçta kritik maç beraberlikle noktalandı.
Başakşehir adına, puan açısından oldukça önde bulunduğu için bu beraberliği kayıp saymamak lazım. Ama Alanya deplasmanında da Epureanu ve Emre'den mahrum oynayacaklar. Bu iki önemli ismin Alanya'da forma giyemeyecek olması dezavantaj teşkil edebilir.
Penaltı kararı bana pek inandırıcı gelmedi.
Başakşehir'in temiz golünde uzunca bir süre bir şeyler arayan VAR hakeminin bu pozisyon için 'bir incele' uyarısı bile yapmayışı kafama takıldı.