İtalya'nın senelerdir alışılmış klasiği hırslı, sert ve ikili mücadeleye dayalı bir oyun anlayışı ile takım savunmasındaki muazzam başarısıdır. İtalyanlar, bunun yanında son dönemlerde takım olarak hücum anlayışında da önemli mesafeler kat ettiler, ustalıkla ördükleri takım savunmasının yanına önemli ölçüde atak zenginliğini katmayı başardılar.
Antonio Conte'nin takımında dün akşam özellikle ilk yarıda beklenmeyen bir saha içi görüntüsü vardı. İtalya, hem çok pas yapmayı seven İspanya'nın organize olmasını engelledi hem de her hücum girişiminde gole yaklaştı. Bir duran top sonrası golü buldular ama İspanya'nın kalecisi David de Gea'nın önemli kurtarışları olmasa mücadelenin galibi ilk yarı sonunda belli olurdu.
İspanya, ofansif açıdan hiç etkili olamazken kaybettiği her toptan sonra rakibine geniş alanda yakalanıyor ve kalesinde büyük tehlikeler görüyordu. İkinci devre de aynı şekilde başladı. Karşılaşmanın başından beri rakibine müthiş bir tam saha presi yapan ve çok efor sarf eden İtalya'da 65'inci dakikadan sonra takım olarak yorgunluk baş gösterdi. İspanya, oyunda kontrolü ele aldı ancak üretkenlik kısıtlıydı. Morata çıktıktan sonra ikinci yarıda Nolito'nun yerine oyuna giren Aduriz'in de sakatlanması, İspanya'yı son dönemdeki baskılı oyununda santrforsuz bıraktı.
Tüm bu olumsuzluklara rağmen eğer Pique'nin kale içindeki vuruşunu son dakikada Buffon kurtarmasa uzatma bölümünde ibre İspanya'ya dönebilirdi.
İkinci yarının ortasından sonra çok elverişli geniş alanları yorulduğu için aktif olarak kullanamayan İtalya, son dakikalarda yakaladığı kontratakta Pelle'nin işi garantileyen golüyle çeyrek finale yükselmeyi başardı... Conte'nin talebeleri bu oyun anlayışını sürdürürse finale yürüyebilir.