Lens'te büyük bir seyirci desteğiyle kendi sahamızda oynuyor gibi maça başladık. Bu moral motivasyona bir de erken gol eklenince bir anda büyük bir avantaj yakaladık.
Emre Mor'un güzel asistinde Burak Yılmaz net bir gol vuruşu yaptı. Artık önemli olan oyunu tutabilmek ve mutlak bir galibiyete ihtiyacı olan rakibin daha çok riske girmesini beklemek gerekiyordu.
Takım halinde topun arkasına geçip alan daraltan savunma uygularken kontratak planlarını işlerliğe koymaya çalıştık. Bazı tehlikeler yaşadık ama üç önemli fırsatı da pozisyona dönüştüremedik.
İkinci yarının ilk bölümü çok önemliydi. Her geçen dakika gol yemeden en az iki gole ihtiyacı olan Çek Cumhuriyeti oyundan düşecekti.
İşte tam o an düşüşleri başlarken ikinci golü bulduk. Ben aslında bu golün geniş alan kontratağında bulacağımızı tahmin ediyordum. Ancak bir duran top sonrası golü bulduk.
Bu dakikadan sonra artık tüm kontrol elimizdeydi. Aslında tam rakip pes etmişken bir üçüncü golü bulsak bir gol daha atıp turu da garanti altına alabilirdik. Ama yine de 2-0'ı kaybetmeyelim baskısı hakim olunca fizik kondisyon olarak yorulunca istediğimiz iki farkı yakaladık.
Turnuvaya yeterince hazır olmayan Milli Takımımız zoru başararak ilk adımı attı. Şimdi bu geceyi bekliyoruz.
Futbolcularımız iyi niyetle ve disiplin içinde mücadele ettiler. Son maçta eleştirilen iki stoperimiz Hakan Balta ve Mehmet Topal çok başarılıydı.
Selçuk İnan ve Ozan Tufan çok çalıştılar, başarılıydılar. Emre çok önemli olan ilk golün hazırlayıcısı olurken zaman zaman etkili driplingleriyle etkili oldu.
Volkan Babacan da çok başarılı bir maç çıkardı. Bu arada Lens'teki seyircimiz de, takımımıza mükemmel bir destek vererek maçı tarafsız sahada değil Türkiye'de gibi oynattılar.
Gelelim Fatih Terim'e: Zor günlerin pes etmeyen teknik adamı, bir kez daha zor bir maça damgasını vurdu.